Şubat 25, 2019 11:29 Europe/Istanbul

Kuran-ı Kerim’deki ibret verici ve güzel hikayeler ilahi sanatın bir göstergesidir.

Allahu Teala sanat dili ile Kuran-ı Kerim’de birçok kavramı ve olayı halkların daha iyi kavraması ve anlaması için anlatmaktadır. Kuranî hikayelerde çok zor durumları ve gerçekleri yeteneği ve zekası ile doğru şekilde kavrayabilen örnek ve seçilmiş kadınlarla karşılaşırız. Bu kadınlar siyasi ve toplumsal sorunların ve olayların çözümünde öyle bir dereceye ve konuma sahip olmuşlar ki dönemlerinin en büyük düşünürleri ve düşünce sahipleri bile onların görüşlerine ve önerilerine en ufak bir eleştiride bile bulunamamışlardır. Böylece dönemlerindeki toplumsal ve siyasi meselelerde bu kadınlardan daha üstün birilerinin olduğu da söylenemez. Bu yetenekli kadınların arasında ise Yemen’de hüküm süren Saba hükümdarlarının soyundan olan Şurahbil’in kızı Belkıs’dır. Belkıs Saba hanedanının hükümdarlarından olup geniş çaplı bir bölgeye hüküm sürmüş bir padişahtır. Bu kadın ile ilgili tarihte efsanevi hikayeler yazılıp çizilmiş ve onun ve kavminin Allahu Teala’ya iman etmeden önce güneşe taptığı bile söylenmiştir.

Saba Melikesi Belkıs hikayesinde ise basiretli ve düşünceli bir kadın kişiliği çizilir. Belkıs, toplumunu yöneten bir kadın ve hakikat ışığı ona vurduğunda halkını da yanında o ışığa doğru götüren bir kadındır. Bu hikaye bir insanın başına buyrukluktan ve kötü düşünceden uzak olması halinde   akıl ve iman ışığı sayesinde hakikat karşısında teslim olup iflah olacağını gösteriyor.

İlahi elçiler arasında Hz. Davud as ve Hz. Süleymen as, büyük devletler ve saltanatlara sahip peygamlerlerdirler. Kuran-ı Kerim’de de Hz. Süleyman’ın Hz. Davud’un varisi olduğu ve olağanüstü bir bilim ve konuma sahip olduğu söylenmiştir. Hz. Süleymen kuşların dilinden bile anlayıp hüküm sürdüğü topraklarda, rüzgar gibi bütün doğal güçlere bile emretme gücüne sahip bir peygamberdi. Hz. Süleyman, Allahu Teala’nın hem nübüvvet hem de saltanat verdiği peygamberlerdendir. Bunun yanı sıra Hz. Süleymen, rüzgar ve doğal güçlere bile hüküm sürmüş bir peygamberdir. Hz. Süleyman as kuşlar ve hayvanların dilinden anlayan biri olmuştur. Bu canlılar da Hz. Süleyman’ın saltanatının görkeminden haberdar olmuşlar. Kuran-ı Kerim’de ise Hz. Süleyman ile ilgili dinlenmesi gereken hikayeler anlatılmıştır. Bunlar arasında Saba kraliçesi Belkıs’ın  hikayesi ve onun nasıl iman getirme şeklidir.

Hz. Süleyman as ve yanındakiler Kabe’nin ziyaretinden sonra Şam’a doğru yola çıkmalarının ardından kuru ve çorak bir çöle vardılar. Hz. Süleyman as hüdhüd(çavuş kuşu) kuşu’nu su bulmak için yanına çağırdığı sırada onun gelmediğini anladı ve şöyle sordu:” Neden hüdhüdü görmüyorum? Sağlam bir sebebi olmaması halinde döndüğünde onu ağır bir şekilde cezalandıracağım.” Dedi. Uzun bir süre geçti. Hüdhüd o kadar gecikmişti ki kimse ağzını bile açamıyordu. Kuran-ı Kerim’deki Neml Suresinin 22,23 ve 24’üncü ayeti şerifesine göre Hüdhüd gelince Süleyman as onu azarlamadan önce paygambere şöyle dedi:” Ey Allah’ın Peygamberi, senin haberdar olmadığın ve gücünün ve biliminin ona hakim olamadığı bir konu keşfettim. Her türlü nimete sahip bir şekilde büyük ve görkemli bir tahta sahip olan Saba diyarında Belkıs adında bir kadın, hüküm sürmektedir. 

Hz. Süleymen hüdhüdün bu haberini duyunca hayrete düşerek şöyle dedi:” Bu konunun doğruluğunu araştıracağım. Gerçek senin dediğin gibi ise benim mektubumu ona götür ve cevabını da bana getir. “

Saba melikesi Belkıs görkemli ve haşmetli sarayında tahtının üzerinde oturduğu bir sırada birden bire hüdhüd kuşunun ağzındaki mektubu ona doğru attığını gördü. Mektubu açıp okuduktan sonra biraz düşündü. Sonra diyarının büyüklerini sarayına çağırdı ve şöyle dedi:” Önemli bir mektup aldım. Bu mektup Süleyman’dan olup şöyle bir içeriği vardır:” Rahman ve rahim Allah’ın adı ile, benden üstün olmaya çalışmayıp bana itaat edin. “ “

Belkıs bunu okuduktan sonra kimi ordu komutanları kızıp şöyle dediler:” Biz, servet ve güç sahibiyiz, onunla savaşabiliriz. “ Bazıları ise şöyle dediler:” Ey Belkıs! Biz seni kendi önderimiz olarak seçip senin liyakatına güveniyoruz. Senin neyi uygun görüyorsan onu yap.”

Belkıs bu sözlerden sonra derin bir düşünceye daldı. Belkıs, ordusu ve gücü ile aldanmayıp büyülenmemesini, başı buyrukluk ve diktatörlük zamanı olmadığını düşünüp Süleyman’ı sınamak istiyordu.

Evet arkadaşlar Belkıs’ın düşündüğü gibi o, ordusu ve gücüne aldanmadı. İlk olarak akıl yormak ve düşünmekle Süleyman as ile dostluk ilişkileri kurmak istedi. Böylece hedefi doğrultusunda Süleymen as’ı da sınayabilirdi.

Saba kraliçesi, Süleyman as’ın ilahi bir davetçi mi yoksa sultacı ve başına buyruk sultanlarıdan olup topraklarını genişletmek peşinde olduğunu anlamak için onu sınamak istiyordu. Kuran-ı Kerim’deki Neml Suresinin 34’üncü ve 35’inci ayetinde Belkıs bu kararı ile milletlerin hakimleri ile yaşadığı acı hatıraları şöyle dile getirdi:” “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar. Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”

İlahi peygamberler insanların iflahı ve kurtarılması için gönderilip onların karşısında dünyevi malların bir değeri yoktur. Dünya bütün genişliği ile bile onları aldatamaz.

Evet arkadaşlar Belkıs’ın hediyeleri Süleyman as’ın sarayına yetişti. Kuran-ı Kerim’deki Neml suresinin 36 ve 37’inci ayeti şerifelerine göre Hz. Süleyman’ın sarayında şöyle bir olay yaşandı:” Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.” “Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”

Belkıs Hz. Süleyman’a gönderdiği hediyelerin kabul edilmediğini duyunca gülümseyerek uzağa odaklandı. Elçiler şaşkın bir halde ona şöyle sordular:” Kraliçemiz niçin sevindiler sorabilir miyiz?” Belkıs bu soruyu şöyle cevapladı:” Şimdi Süleyman’ın doğru ve pak nefisli biri olduğunu anladım. Artık ona doğru yola çıkıp yeni geleneğini tanımalıyız.”

Hüdhüd Belkıs’ın Hz. Süleyman’a doğru yola çıktığı haberini getirdi. Hz. Süleymen etrafındakilere şöyle dedi:”Belkıs, zeki ve akıllı bir kadındır. Kendi ilahi mucizelerimi ve yeteneklerimi ona gösterip onun bana nübüvvet konusunda güvenini kazanmalıyım. O buraya varmadan önce, hükümetinin görkemi sayılan tahtını kim buraya getirebilir?”

Kitaptan bilgisi olan Asıf bin Barhiya, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”

(Süleyman devamla) dedi ki; Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayanlar arasında mı olacak?”

Belkıs ve yanındakiler gelince,Süleyman’ın görkeminden hayrete düştüler. Süleyman as ise Belkıs’e şöyle bir soru sordu: “Senin tahtın böyle mi?”. O da, “Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik” dedi.

Hz. Süleyman as Belkıs’a, saraya gir dedi. Billûr döşemeyi görünce derin bir su sandı ve bacaklarını sıvadı. Süleyman, bu dedi, billûr döşenmiş düz bir sâha. Bunun üzerine o da Rabbim dedi, ben kendime zulmettim ve teslîm oldum Süleyman'la berâber âlemlerin Rabbi Allah'a.

Böylece Saba melikesi Belkıs derin düşüncesi ve basireti ve dirayeti ile küfür perdelerini aralayıp fıtratına dönerek, sahip olduğu özel ve mükemmel konumu ve mevkiine rağmen, iman ve hidayetin maddiyattan daha önemli ve değerli olduğunu anlayarak her türlü kibirden uzak bir şekilde ilahi mazharlar sayesinde hakka karşı en güzel duruşu ve en güzel sözleri sergilemiş oldu.

Ne zaman hidayet yolu aydınlanmış ve belli olmuşsa kadınlar ilahi emirlere uymak ve uygulamak konusunda öncü olup samimi ve sevgi dolu bir varlık göstermişlerdir. Bunu İbrahim, Musa, İsa as ve Hz. Muhammed saa gibi peygamberlerin hayatında görmek mümkün.

Son yüzyılda da kadınların zulme karşı mücadele edip ilahi emirlere ve hakka dayalı bir düzenin kurulmasına yönelik çabaları herkesin takdirini toplamıştır. Bundan dolayıdır ki Kuran-ı Kerim de kadının değerli varlığını göstermeye çalışır. Kuran’da değinilen kadınlar, fıtratları doğrultusunda hareket ederek yararlı ve etkin bir rol oynayan kadınlardır. Nitekim Belkıs de başına buyrukluktan uzak durarak ılımlı bir tavır sergileyerek kavmini de hidayete doğru hareket ettirmiştir. Aslında fani dünyanın aldatıcı dış görünüşünün güzelliklerine bağlanmamak bütün kadınların görevidir. Bu kadınlar tehlikeli görevleri olan yeni kuşakları yetiştirmenin öneminin farkına varıp yüzeysellikten uzak durup kemale ve gelişmeye odaklanmalıdırlar.