Mart 15, 2019 16:51 Europe/Istanbul
  • Merkel'in Çöküşü

Merkel'in Çöküşü başlıklı bu sohbetimizde Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in siyasi konumunu ele alacağız.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel 18 yıl Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin başkanlığı ardından nihayet 7 Aralık 2018'de bu makama veda etti. Angela Merkel mevcut seçim döneminin bitişine yani 2021 yılına kadar hükümetin başında bulunacaktır.

Merkel Şansölyelik döneminde " dünyanın en güçlü kadını" " Almanya'nın ilk şansölyesi" " Amerikalıların Şansölyesi" "Avrupa Birliğinin Lideri" " Helmut Kohl'un Kızı" kızı gibi lakaplara layık görülmüştür.

Angela Merkel 1998 ila 2000 yılları arasında Almanya Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin genel sekreteri olarak görev yapıp 2000 yılında partinin başkanlığını üstlenmiştir. Daha sonra ise 2005 yılında Almanya şansölyesi makamına ulaşmıştır.

Merkel Hristiyan Demokratlar Birliği Partisinin kurultayında başkan makamındaki son  konuşmasında kendi başkanlık dönemindeki partinin başarılarına değinerek şöyle bir vurguda bulundu:" Ben şansölye olmak için doğmadım. Her zaman hangi işte olursam olayım onurlu bir şekilde işimi yapmak istemişimdir".

Merkel Almanya'nın içinde serbest piyasa ekonomisi siyasetleri ve mültecilerin alınması siyasetlerinin taraftarı olmuş Avrupa boyutunda da Avrupa ülkelerinin yakınlaşması ve Avrupa Birliğini destekleyerek " milliyetçi bencilliğe" karşı olan bir siyasetçidir.

Merkel milliyetçilik ve vatanseverlik arasında fark olduğuna inanıyor. Ona göre vatanseverlik bahanesi ile başka kişiler ve milletlerin hakları ayaklar altına alınarak çıkarların sağlanması kabul edilemezdir.

Angela Merkel'in Almanya iç siyasetindeki konumuna rağmen son yıllardaki gelişmeler onun siyasi mevkiinin zayıflamasına ve sonunda da siyaset arenasından 2021 yılında çekileceğine yol açtı. Angela Merkel son bir yılda kendi partisi ve koalisyon hükümeti üyeleri tarafından ciddi eleştirilere hedef oldu. Bu mesele onun Hristiyan Demokrat Birliği Partisinden çekilmesine yol açtı.

Parti içi seçimlerinde Annegret Kramp-Karrenbauer  Almanya Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin yeni başkanı olarak Merkel'in yerine geçti. Zaten Kramp Karrenbauer de Merkel'in yakın dostlarından sayılır. Buna rağmen 2019 yılında da Merkel'in bazı sorunlar ile karşı karşıya kalacağı bekleniyor.

Almanya'da hükümet muhalifleri, Merkel'in Partisinin başkanlık koltuğundan vazgeçmesinin onun konumunu sarstığını ve Şansölyelik döneminin de sonuna yaklaştığını düşünüyorlar.

Almanyalı siyasi analist Wolfgang Siebel bu konuda şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır:"  Merkel'in Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin başkanlık koltuğundan vaz geçmesi onun Avrupa Birliği'ne yönelik siyasetlerini de etkileyecektir.

Avrupa Birliğinin önemli meseleler ile uğraştığı bir dönemde Almanya'nın bu kurumdaki tutumları bu karar ile zayıflayacak gibi görünüyor. Almanya'daki radikal sağcı partiler eyalet düzeyindeki seçimleri özellikle de Almanya'nın Doğu bölgelerinde kazanmak için bu sorunlardan Merkel aleyhine yararlanacaktır. Hatta kendi partisinden olanlar bile bu sorunlardan yararlanarak onu şansölyelik makamından istifa etmeye zorlayabilirler.

Avrupa'da ise Avrupa Palamentosu seçiminin Mayıs'ta yapılacağına bakıldığında radikal sağcı parti üyelerinin muhtemel zaferi ile Avrupa'daki çatlakların büyümesi sonucunda Angela Merkel için de işlerin yolunda gitmeyeceği kesindir.

Almanya Hristiyan Demokrat Birliği partisi genel başkan vekili Manfred Weber " Merkel partinin genel başkanlık makamından istifa etmesine rağmen şansölye olarak görevine devam etmesini umuyoruz. " dedi.

Weber'in dediğine göre " Merkel Avrupa'da güçlü bir ses olarak Avrupa hedeflerinin gerçekleştirilmesi yolunda nüfuz sahibi bir kişidir. "

Uluslararası düzeyde de Amerika Başkanı Donald Trump'ın Avrupa karşıtı siyasetleri ister ticari ister NATO, Bercam Nükleer Anlaşması, Paris İklim Anlaşması ve diğer alanlardakiler Almanya ve Amerika'yı karşı karşıya getirmiştir.

Avrupa siyasetlerinin belirlenmesinde belirleyici bir role sahip olan Avrupa Birliğinin en önemli ülkesi olarak Almanya'nın iç siyasi arenasında son üç yılda temel ve esas değişiklikler yapılmıştır.

Son seçimlerde yani Eylül 2017 Parlamento Seçimlerinde ve daha sonra Bavarya ve Hessen eyaletlerinin 2018 seçimlerinde Hristiyan Demokrat Birliği Partisi ve Hristiyan Sosyal Partisi'nin birleşmesi ile oluşan Hristiyan Partiler Koalisyonu ve ayrıca Solcu Sosyal Demokrat partisi gibi Almanya'nın geleneksel partileri ağır bir yenilgi aldılar.

Buna karşın radikal sağcı parti " Almanya için Alternatif" ve radikal solcu parti " Yeşiller" gibi radikal partiler parlamentonun sandalyelerinin çoğunluğunu kazanmayı başardılar.

Özellikle de Almanya İçin Alternatif Partisinin neredeyse Almanya'nın çoğu bölgesinde güçlü bir partiye dönüştüğü dikkat çekicidir.

Almanya İçin Alternatif Partisi Almanya'daki 16 eyaletten 10'unun parlamentosunda ve ayrıca Almanya'nın Doğu eyaletlerinde etkin bir varlık göstermiştir. Bu mesele özellikle de bu partinin Müslüman göçmenlere karşı olması ve gelecekteki muhtemel girişimleri açısından önem taşımaktadır. Gerçekte bu parti Almanya hükümetinin göç siyasetleri ve ülkeye mültecilerin girmesine en şiddetli şekilde karşı çıkan partidir.

Çoğu uzmanlara göre 2018 seçim sonuçları Almanya halkının göç sorunu, ekonomik sorunlar özellikle de Almanya'nın Doğusundaki yoksulluğun artması gibi meselelerin yaşandığı bir ortamda İkinci Dünya Savaşından beri koalisyon hükümetleri kuran geleneksel partilerden uzaklaştığını  ve yeni ve radikal partilerin popülist sloganları sayesinde bu partilere yönelmişler.

Hali hazırda Almanya halkı bu ülkedeki yoksulluğun artmasından Merkel'in açık kapı siyasetleri doğrultusunda ve Almanya'nın ekonomisinin güçlendirilmesi çerçevesinde Almanya'ya gelen göçmenleri ve mültecileri sorumlu tutmaktadır.

Angela Merkel 2015 yılında bu konuya ilişkin düşüncelerini şöyle anlatmıştı:" Biz mültecileri ülkeye almanın üstesinden geliriz. "

İşte bu açıklamadan sonra milyonlarca mülteci Almanya'ya akın edip böylece Merkel'in aşırı sağcılar tarafından eleştirilmesine bir bahane oluşturdu. Ancak Merkel hala da kararının doğru olduğunu düşünüyor .

Tabii Almanya'nın Eylül 2017'deki ülke çapındaki Parlamento Seçimlerinden önce yapılan eyaletler çapındaki seçimlerde Hristiyan Partiler Koalisyonu ve Sosyal Demokrat Partisi'nin oylarının düştüğü anlaşılmıştı. Ancak Eylül 2017 seçimlerinde bu konu kesin bir şekilde gözler önüne serildi.

Bu seçimlerde Angela Merkel başkanlığında Hristiyan Partiler Koalisyonu  ve Sosyal Demokrat Partisi oylarının büyük bir kısmını kaybederek büyük bir yenilgi aldı.

Hristiyan Partiler Koalisyonu  en yüksek oy oranını kazanmasına rağmen ancak geçen döneme göre oylarını kaybetti. Sosyal Demokrat Partisi ise faaliyet döneminin en kötü sonuçlarından biri aldı.

Bunlara karşı aşırı sağcı parti Almanya İçin Alternatif partisi sadece oyların yüzde 13'ünü kazanarak partiye girdi. Yeşiller Partisi de yüzde 10'luk bir oy oranını elde etti. Bunun ardından Sosyal Demokrat Parti seçimlerin ardından artık Merkel'in koalisyon hükümetinde işbirliğinde bulunmayacağını bildirdi.

Merkel'in Özgür Demokrat Partisi ve Yeşiller Partisi katılımı ile Koalisyon hükümeti oluşturma çabalarının başarısız olmasının ardından Angela Merkel uzun bir müzakere ve şartları kabullenmesinin ardından nihayet Hristiyan Demokrat Birliği Partisi, Hristiyan Sosyal Partisi ve Sosyal Demokratlar Partisinin katılımı ile Büyük Koalisyon adı altında yeni hükümet koalisyonunu Mart 2018'de kurdu.

Buna rağmen Merkel'in koalisyon hükümeti oluşturma yönündeki beş aylık başarısızlığı onun Almanya'nın siyasi arenasındaki nüfuzu ve gücünün azaldığının göstergesi idi.  Almanya'daki koalisyon hükümetinin oluşturulması için yapılan uzun müzakereler hükümetin popülerliğinin azalmasına yol açtı. Zaten daha sonraki gelişmeler ve sorunlar da durumun daha da kötüleşmesine sebep olup Merkel'in popülaritesini azalttı. Bunun ardından partinin içinden bile eleştiriler gelemeye başladı. Böylece Merkel'in şansölyelik makamının dördüncü dönemi acı bir dönem olarak tarihe geçti.

Bavarya ve Hessen eyaletlerindeki 2018 seçimlerinin düzenlenmesi ise Angela Merkel'in siyasi hayatının tabutuna çakılan son çivi idi.

Merkel partisinin Hessen eyaletindeki acı yenilgisinin ardından yaptığı açıklamalarda artık Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin genel başkanlığı makamı için aday olmayacağını, yasama döneminin bitiminden sonra ise Almanya Şansölyeliği görevini de bırakacağını bildirdi. İşte Merkel'in değindiği yasama yılı  2021 yılının sonbahar ayına kadar devam edecektir.

Böylece 2017 Parlamento seçimlerinden bir yıl sonra Merkel artık sorunlar karşısında ve popülaritesinin azaldığı bir dönemde dayanmaya takatı kalmayarak, itirafları ile siyaset dünyasından çekileceğini bildirdi.

Buna rağmen kimi politikacılara göre Angela Merkel değindiği tarihe kadar direnemeyecektir.

Almanya'nın eski Dışişleri Bakanı ve Sosyal Demokrat Partisi üyelerinden Sigmar Gabriel bu konuda Merkel'in Şansölyelik döneminin bildirdiğinden çok daha erken biteceğini bu makamda en geç Mayıs 2019 yılına kadar kalacağını büyük koalisyonun da dağılacağını düşünüyor.

Merkel partisinin makamlarına, Hristiyan Demokrat Birliği Partisi ve Sosyal Demokrat Parti'nin Hessen eyalet çapındaki seçimlerdeki yenilgisinin ardından artık partinin genel başkanlığı için aday olmayacağına karar verdiğini söylemişti.

Buna rağmen Merkel hala Almanya Şansölyesi olarak görevine devam etmek istediğine vurgu yaptı.

Bu ise Merkel'in daha önceki tutumlarına ters düşen bir karardı. Çünkü Merkel daha önce Şansölyeliği Partinin genel başkanlığı ile ilişkilendirmişti.

Angela Merkel geçmişte yaptığı açıklamalarda partisinin genel başkanlığına devam etmesi halinde şansölye olabileceğini bildirmişti. Buna karşın Merkel sonunda Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin Genel Başkanlık koltuğunu bırakmak zorunda kaldı.

Siyasi analist Jennie Hale bu konuda şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:" Merkel'in en son geri adımı onun ve partisinin kriz dolu başarısız bir yılı geride bıraktığı bir dönemde atıldı. "

Merkel'in siyasi çöküşü Almanya için,  iç ve dış siyaset arenasında ciddi sonuçları doğurmuştur. Kesinlikle Merkel'in makamda olacağı gelecek dönemde radikal sağcı ve solcu partilerin güçlenmesi ile onun ekonomik ve göç alanındaki siyasetleri de daha şiddetli bir şekilde eleştirilecektir. 

Ancak  Avrupa Birliğinde Merkel'in yerine geçme rekabetinin Almanya'nın bu birlikteki karar verme gücünü felç edeceği düşünülmektedir. Nitekim Merkel'in koalisyon hükümetini kurmak için yaptığı beş ay kadar uzun süreli müzakerelerde de Brüksel bu müzakerelerin sonucunu beklemek zorunda kalmıştı.

Merkel'in makamından ayrılması halinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Avrupa Birliği'ndeki reformları da olumsuz yönde etkilenecektir. Macron ise tek başına bu reformları hayata geçirmekte ciddi zorluklara katlanmak zorunda kalacaktır.

Merkel'in görevden ayrılması, Mayıs 2019'da gerçekleşecek Avrupa Parlamento seçimlerinde de aşırı sağcıların yararına olacaktır. Böylece radikal sağcı partilerin bu seçimlerde daha fazla sandalye kazanma şansı olacaktır.

Kimi Alman analistlere göre Avrupa Birliği için Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin yaklaşımı Merkel'in yaklaşımlarından daha önemlidir.  

Kimi uzmanlara göre Brüksel Almanya'nın Avrupa karşıtı siyasetlerinden korkmamaktadır. Çünkü herkesten daha fazla Avrupa taraftarı olan Hristiyan Demokrat Partisinin hala yoluna devam ettiğini biliyor.

Sağcı partilerin başarılarının devam etmesi halinde Avrupa Birliğinin Brexit ve Trump'ın Avrupa Birliğine karşı hasmane tutumu ile uğraştığı bir dönemde bu birliğin her zamandan daha fazla dağılma tehlikesi yaşadığı söylenebilir.

Almanya Merkez Bankasının Avrupa Birliğinin EURO ile ilgili projelerindeki katılımı olmadan kuşkusuz bu para birimi de yok olmaya yüz tutacaktır. Özellikle de hali hazırda İtalya ve Macaristan'ın sağcı eksene kayması Avrupa Birliği için büyük bir tehlike demektir. Merkel'in çöküşü ve onun Avrupa'nın siyasi arenasından ayrılması Avrupa'yı ve Batı dünyasını yeniden şekillendirecek bir domino etkisi yaratabilir.