Mayıs 10, 2019 15:26 Europe/Istanbul

Kuran-ı Kerim’de adı geçen kadınların hayatını ele aldığımız bu programın bugünkü bölümünde Lut ve Nuh as’ın eşlerinin hayatını kısaca gözden geçirmeye çalışacağız.

Kimilerine göre insan, bulunduğu toplumun ve hakim koşullar ve ilişkilerin sebebidir. Böylece bir insan kendi yarattığı ilişkiler ile sınırlıdır. Başka bir deyiş ile bir kişinin hayatı bir ağaç ve kendisi da bu ağacın meyvası olarak nitelendirilmelidir. Böylece bir insanın kaderi daha önceden bellidir. Çünkü ağacın niteliğine göre meyvası da ancak ağaca göre belirlenebilir. Halbuki Kuran-ı Kerim’e göre insan çevresinden etkilenmekle beraber her koşulda hayatına hakim olan zalimane ilişkilere karşı mücadele edip kendine uygun bir çevre oluşturabilir.

Bu yüzden Kuran-ı Kerim açısından herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Bir insan özel bir çevrede yetiştiğini bahane edip hidayet ve aydınlığa sırtını dönemez. Bu konuda erkek ve kadın arasında hiçbir fark da söz konusu olamaz. Herkes kendi davranışı ve yaptıklarından sorumlu olup kendi amelinden dolayı sorgulanacaktır. Nitekim Allahu Teala da Nisa Suresinin 32’inci ayeti şerifesinde şöyle buyurmaktadır:” Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” 

Evet arkadaşlar büyük insanların yanında olup da onlardan hiç bir pay veya etki alamayan insanlara tarih boyunca sık rastlanmaktadır. Bazı peygamberlerin eşleri de bu gruba girmişlerdir.

Kuran-ı Kerim’deki Tahrim suresinde bu konu ile ilgili dört kadın örnek olarak gösterilmiştir. Bazıları kötü insanlara bazıları da iyi insanlara örnek gösterilmiştir. Geçen bölümlerde de değindiğimiz gibi zulüm ve küfür ortamı onların imanına hiçbir şekilde zarar veremeyen iki kadının hayatının hikayesi olumlu bir örnek olarak Kuran-ı Kerim’de de geçmektedir. Bunlardan biri, Firavunun eşi idi. Eşinin kendini insanların tanrısı olarak tanıttığı bir ortamda o vahid Allah’a iman getirip iman ve hakikat nurunu bulmaya muvaffak oldu. Bu bölümde ise küfür ve zulme yönelen kadınları konu edeceğimizden dolayı, Tahrim suresinin 10’uncu ayeti üzerinde iyice kafa yormak yerinde olacaktır. Şu ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır:” Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.”

Allah’ın iki büyük peygamberi olan Nuh ve Lut as’ın eşleri, küfür ve hainliğin açık bir örneği olarak insanlara anlatılmaktadır. Kuran-ı Kerim’de, bu iki kötü kadının kaderine vurgu yapılması da onların Allah’ın iman ve marifet ocağında bulunmasına rağmen yine de küfür ve dalalet yolunu seçmeleridir.

Allah’ın peygamberleri ve yüce Allah’a  karşı hainlik ve küfür etme sonucu bu kötü kadınlar helak olup yok oldular. Kim ki küfredip ihanet ederse sonu böyle olacaktır.

İlahi yargı sisteminde, insanların büyük insanlar ve hatta peygamber ile ilişkileri ve akrabalıkları onların ilahi azaptan kurtarılmasında hiçbir önem arz etmemektedir. Herkes kendisi çaba gösterip hidayet yolunu bulması lazım. Nuh ve Lut peygamberlerinin eşleri de Allah’ın seçilmiş kullarının yakınında olmalarına rağmen kaderlerinde bir değişiklik olmamıştır. Çünkü bu ilahi bir sünnettir. Buna da İbrahim suresinin 51’inci ayeti şerifesinde şu şekilde değinilmiştir:” Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.”

Kuranı Kerim’de 27 kez Hz. Lut as’dan söz edilmiştir. Bu peygamber, mürsil ve salih peygamberler zümresinden olup kendi asi ve şehvetperest kavmini İbrahim as yoluna davet eden biriydi. Ancak onun asi kavmi onun emirlerine uymayıp asiliklerini sürdürmeye karar verdiler. Lut, Filistin şehirlerinin birinde kavmine kılavuzluk etmek için seçilen ilahi bir peygamberdi. O dönemde Lut kavmi, isyan ve küfrün en doruğunda idi. Lut kavmi o kadar fesat bataklığına saplanmışlardı ki hiçbir kötü işi yapmaktan çekinmiyorlardı. Bu kavim, İmansız, Allahsız, zalim, küstah ve bayağı bir kavimdi.

Lut kavmi, rezalet ve yüzsüzlük konusunda o kadar ilerlediler ki kadınlar yerine erkekler ile cinsel ilişki kurmaya başlayıp kadınları kendi haline bıraktılar. Böylece bu fasit kavim, evlenmekten bile sakınıyordu. Bu duruma şahit olan kadınlar ise erkeklerinin bu fesatlığına karşılık olarak onlardan öc almak için kendileri arasında ilişki kurmaya başladı, böylece en şeytani amellerden olan eşcinsellik olayı yayılmaya başladı.

Bilindiği üzere Allahu Teala kadın ve erkek arasındaki farkı ve çekim gücünü, beka ve insanoğlunun üremesinin sağlanması için ayarlamıştır. Bu çekim, doğru ve fıtrata uygun bir yolda var olduğu sürece, kutsal sayılmaktadır. Ancak doğru yoldan saptığı zaman artık değerli bir araç olmaktan çıkıp insanın ve toplumun ruhunu ve psikolojisini kirleten bir alet haline gelir.

Lut kavmi ise cinsel isteklerine karşılık vermek için eşcinsellik gibi gayrı meşru ve fesat içeren bir yola baş vurup bu kabul edilemeyecek yolda ısrarcı oldular. Kuran-ı Kerim’de ise bir kaç ayette Lut kavmine ve onların azaba uğramasına yol açan yaptıkları kabul edilemez amellerine başka insanlara ibret olsun diye değinilmiştir. Ancak hala da Lut kavminin cehalet ve sapkınlığından dolayı anormal ve akla aykırı yolun özellikle de Batı toplumlarında revaçta olduğu görünmektedir. Daha ilginci ise bu akla aykırı olaylar için resmi ve yasal bir ortamın hazırlanmasıdır. Bu mesele, bilim ve medeniyet iddiasına sahip toplumlar için utanç verici bir gerçektir.

Bütün bunlara rağmen Hz. Lut as’ı en çok üzen konu ise eşinin fikri sapkınlığı ve dalaleti idi. Lut’un karısı da Lut kavminin dinsiz, kafir ve Allahsız ortamından etkilenmişti. Lut’un eşi, iffetli bir kadın olmasına rağmen ancak eşi Allah’ın peygamberi ile arası iyi değildi. Bayağı ve huysuz bir kadındı. Bu kadın evin ortamını riya ve yalan ile karanlık ve kirli bir ortama çevirmişti. Lut peygamberin eşinin suçu, iffetsizlik veya aldatma değildi. Birçok yorumcunun bakış açısından Lut veya Nuh as’ın eşlerinin suçları, peygamberlerin düşmanları ile el birliği yapıp evin sırlarını onlara anlatması idi. Bu iki kadının hikayesinin Peygamber Efendimizin iki eşinin de sırları evin dışına taşımasının anlatıldığı surede söz konusu edilmesi, bu kadınların ihanet etmesinden kastedildiğinin de sırları düşmanlara ulaştırması olarak yorumlanabilir.

İlahi melekler, genç ve güzel yüzlü erkekler kisvetinde Lut’un evine misafir olarak gelmesinin ardından Lut peygamberin eşi bu sırrı herkese anlatıp misafirlerin geldiklerini ifşa etmişti. Kötü yolda olan Lut kavmi bu haberi duyunca hemen peygamberin evine akın ettiler. Peygamber misafirlerine zarar verileceğinden korkup, misafirlere zarar verilmemesi için kızlarını onlar ile evlendireceğine hazır olduğunu söyledi. Bu yüzden onlara şöyle söyledi:” Bunlar benim kızlarım. Onlar ile evlenin. Onlar iffetlidir. Beni misafirlerimin karşısında hor etmeyin. “

Bu hikaye A’raf suresinin 80 ila 84’üncü ayeti şerifesinde şöyle anlatılmıştır: Ve Lut (A.S) kavmine şöyle demişti: “Sizden önce geçmiş olan âlemlerden (hiç) birinin yapmadığı fuhşu (kötülüğü) mü getiriyorsunuz (yapıyorsunuz)?” Gerçekten siz, kadınlardan başka erkeklere de geliyorsunuz. Hayır, siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz. Ve kavminin cevabı: “Onları ülkemizden çıkarın, çünkü onlar çok temiz insanlar.” demekten başka (bir şey) olmadı. Böylece Biz, onun eşi (hanımı) hariç, onu ve ailesini kurtardık. O, geride kalanlardan oldu. Ve onların üzerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak, mücrimlerin (suçluların) akıbeti nasıl oldu.”

Lut’un eşi Lut peygamberin ülkülerine karşı nifak, ihanet ve oyunbozanlık ortaya koyarak sadece ilahi rahmetten mahrum kalmadı, bunun yanı sıra sapkınlar ve delalette olanlar ile beraber ilahi azaba da uğradı.