Mayıs 10, 2019 15:38 Europe/Istanbul

Geçen bölümde ise Zuleyha gibi yollarını sapıtan örneklerin de Kuran-ı Kerim’de yer bulduğunu gördük. Bu bölümde de kınanan başka bir kadın örneğini ele alacağız.

Kadın Kuran-ı Kerim’de tarih yaratan ve insan yetiştiren bir varlık olarak ruhani ve kutsal bir mahluk sayılır. Bu kutsal mahluk ise bu kutsallığı ve maneviyatını kendisi korumalıdır. Kuranı Kerim’de bu konuya ilişkin güzel ve gerçeğe dayalı hikayeler anlatılmaktadır. Böylece insanların ibret alması hedeflenmektedir.

Kuran-ı Kerim’de kınanan ve zemmedilen kötü kadın örneklerinden biri de Ümmü Cemil’dir. Bu kadın hak ve hayır çağrısına karşı çıkıp fitne çıkarmak ve ortalığı karıştırma girişimlerinde bulunup eşi ile birlikte batıl yolunda işbirliği yaptı. Bu arada önemli ve incelenmeye değer nokta ise onun kendi şahsı değil ziyan olmuş bir insanın sembolü olmasıdır.

Bu kadın hakka karşı mücadele edip sonunda bu düşmanlık kadar acı bir son yaşar. Kur'an açısından kadın da erkek gibidir ve bu yüzden fıtratındaki ilahi özü kemal ve iyi vasıflarını ortaya çıkarması yolunda kullanmalıdır. Bir kadın fikri olarak bağımsızlığa sahip olup kaderini de belirleyecek bir durumda olmasına rağmen ancak seçimlerinde sağduyulu ve mantıklı, onun saadetine ve iflahına yol açacak bir şekilde karar vermelidir.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa insanları İslam’a çağırdığı dönemde birçok sorun ve zorluk ile karşılaştı. İnsanı inciten olayların fırtınası Peygamber Efendimizin mübarek vücudunu sarmıştı. Müşrikler ve putperestler Hz. Muhammed’in getirdiği İslam’a inanan Müslümanları azarlamak ve onlara eziyet etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Peygamber Efendimiz ise sabrı ve yüce Allah’tan umduğu medetten dolayı bu zorluklara ve engebelere dayanarak önemli ve tehlikeli görevinden bir an olsun bile el çekmedi.

Artık Peygamber Efendimiz’e aleni bir şekilde halkı İslam’a çağırması ilahi emri gelmişti. Şimdi Peygamber Efendimizin çok ağır bir görevi olacaktı. Mekke şehrinin koşulları öyle idi ki kimse kafirler ve müşriklerin şeytani düşüncelerine karşı çıkma gücüne sahip değildi. Kim ki böyle bir girişimde bulunmak isteseydi en şiddetli şekilde cezalandırılıp nefret ve kine maruz kalacaktı.

Böyle bir ortamda aleni bir şekilde insanları tevhide ve putperestliği bırakmaya davet etmek imkansız görünüyordu. Ancak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa bu büyük engelden hiçbir şekilde korkmuyordu. Bu yüzden Mekke şehrine hakim bölgede bulunan Saba dağını semavi çağrısı için seçip halkı bu dağın eteğine topladı. Daha sonra kim ki iflah olmak isterse Allah birdir ondan başka bir ilah yoktur demesini istedi.

Toplanan insanlar bunu duyunca gürültü çıkarıp herkes muhalefetini göstermeye çalıştı. Putperest kitlenin Peygamber Efendimizin amcası Ebu Leheb gibi büyükleri ise bu çağrıyı duyduktan sonra en çok kızan şahıslar olarak Peygamber Efendimizi küçük düşürmek ve onunla dalga geçmek sureti ile bu sözlere karşı çıktıklarını belirgin bir şekilde göstermeye çalıştılar.

Ebu Leheb Peygamber Efendimize dönüp aşağılayıcı bir ifade ile şöyle dedi:” Kahrolasın Seni! Bize vereceğin önemli haber bu muydu? İlahlarımıza ihanet etmeye nasıl cesaret edersin? Biz seni “ emin” olarak biliyorduk ancak bundan sonra en iyisi seni “mecnun” adlandırmalıyız. “

Saba dağının eteğinde toplananların bazıları Ebu Leheb’in bu açıklamalarını onaylayıcı ifadelerde bulunup Peygamber Efendimizin çağrısını reddettiler. Bir diğer kesim ise sessiz kalıp düşünceye dalmıştı. Bu kesim hakikat arayan özlerine başvurarak Peygamber Efendimizin sözlerini onaylamak istiyorlarsa da cesaret bulamadıklarından dolayı ses çıkaramıyorlardı.

Evet arkadaşlar işte Ümmü Cemil Peygamber Efendimizi aşağılamaya çalışan Ebu Leheb’in eşidir. Bu kadın da eşinin yanında yer alarak hatta ondan da daha sert bir tutum sergileyerek Peygamber Efendimize karşı çıktı. Aslında daha sonraki dönemlerde de ispatlandığı gibi bu çift Peygamber Efendimizin en kinci ve en sert düşmanlarından olup her daim başkalarını Hz. Muhammed saa’e karşı kışkırtıyordu. Bu çiftin evi ise Peygamber Efendimizin evinin yanında idi. Bu kadın Peygamber Efendimiz’in evinden duyduğu her şeyi müşrikler ile paylaşıyordu.

Ümmü Cemil tüm bu kötülüklere karşın eşini de Peygamber Efendimiz’e karşı kışkırtıp ona daha fazla zarar vermesini istiyordu. Bu sapkın kadın Peygamber Efendimiz’in ismini bile değiştirip onu gördüğü zaman hemen aşağılayıcı ve küfür dolu sözlerle Peygamber Efendimizi incitmeye çalışıyordu. Ümmü Cemil Peygamber Efendimiz ve diğer Müslümanları incitmek ve kırmak için nice zahmetlere katlanarak diken toplayıp hurma lifleri ile bağlanan odun halinde boynuna asılı bir şekilde şehre getirerek  bu dikenleri Peygamber Efendimizin yolu üzerine döküp Hz. Muhammed saa’in mübarek vücuduna zarar vermeye çalışıyordu. Bu kadın o kadar bunu sürdürdü ki artık ona oduncu kadın diye sesleniyorlardı.

Bu kadının eşi Ebu Leheb ise Peygamber Efendimizi gördüğü andan itibaren onu izleyip toprak ve taşlar ile Allah’ın seçkin kuluna saldırıp onu incitmeye çalışıyordu. Peygamber Efendimiz nerede ilahi mesaji iletmek istiyorsa Ebu Leheb de hemen kendini oraya yetiştirip zehir gibi sözleri ve sapkın hareketleri ile ortalığı karıştırmaya çalışıp Peygamber Efendimizin sözlerinin duyulmamasını, böylece bu ilahi sözlerin yüreklere yazılmasını istemiyordu. Sanki bu sapkın çift, ortak yaşamlarının hedefini sapkınlık ve şeytani düşünceler üzerine kurmuşlardı.

Ümmü Cemil kendini asilzade olarak bilip İslam’ın temel ilkelerinden olan insanların eşitliğini kabul etmiyordu. Bu kadın hakkı kabullenmemek ve ona karşı sinsi bir mücadele vermesinden dolayı sonsuz bir lanet ve kahra layık görüldü. Öyle ki bu kadının ismi şeytani eylemler ile anılmaya başlandı. Bu kadın şeytan ile ortaklığı ve işbirliğinden, nefsine uymasından dolayı her zaman kınanmıştır. Allahu Teala ise Kuranı Kerim’deki Tebbet suresinde bu kadın ve eşi ile ilgili şöyle buyuruyor:” Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten. Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler. O, alev alev yanan ateşe atılacak! Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da. Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak.”

Evet arkadaşlar Ebu Leheb’in karısı hakkı kabul edip Ebu Leheb’in hakka karşı kininin azalmasına büyük bir etki yapabilirdi. Ancak o da kendi gururu ve cehaletinin yemi olup kıyamet gününde dünyada nasıl davrandıysa öyle cehennem ateşinde muamele görecektir. Başkalarını hakka karşı kışkırtıp dikenleri ve kırık odunları Peygamber Efendimizi incitmek ve ilahi görevinden alıkoymak için yoluna döktüğü gibi aynı odunlar ve dikenlerden oluşan ateşte yanıp kavrulacaktır.

Kuşkusuz ben odaklılık ve hakka yüz çevirmenin sonu acı dolu olacaktır. Kuran’ı Kerim’in bu konu ile ilgili Lut ve Nuh karılarını örnek gösterdiğini görmüştük. Onlar da İlahi Peygamberlerin karıları olmalarına rağmen ancak inat ve emirlere uymamaları sonucunda eşlerinin hakkaniyeti ve ruhaniyetini anlayamayıp iflah olma yolunu kat edememişlerdi.

Kuran-ı Kerim açısından kadınların hayatının farklı boyutlarının ele alınması büyük bir önem arzediyor. Kuran-ı Kerim’de kadınların hayat öyküsü, sadece masal anlatmak veya tarihi açıklamak için değil doğru ve yanlış hayat biçimini her toplumun kadınlarına göstermek için anlatılmıştır.

Kadınlar bu hikayelerden ders çıkararak ibret almayı hayatlarında öncelikli bir konu haline getirmeliler. Bu yüzden Kuran-ı Kerim’de kadınların yeteneklerini kemale erdirmesi için onlara örnekler gösterilmiştir. Böylece hakikati arayan kadınlar bu seçkin kadınlardan ibret alarak saadet yolunda emin adımlar ile yürüyebilir.

Bu semavi kitapta kadınların hidayeti ve yetiştirilmesi için tarihte olumlu ve olumsuz yönleri ile adı geçen kadınların hikayelerine yer verilmek sureti ile kadınlara layık örnekler gösterilerek böylece onların yanlış yollardan uzak durmaları öngörülmüştür.