Temmuz 18, 2020 09:12 Europe/Istanbul

Bu bölümde ise Amerika ve Kuzey Kore liderleri ve yetkililerinin 2018 ve 2019'daki görüşmelerini ele alacağız.

2018 yılında gerilimlerin devam etmesine rağmen sonunda Donald Trump ve Kim Jong Un söz düellolarına son verip   tarihi bir görüşme yapmaya hazırlandılar. Bu çerçevede Trump ve Kim, 12 Haziran 2018'de  Singapur'da görüştüler.   Bu görüşme ise Amerika başkanlarının ilk kez Kuzey Kore lideri ile görüşmesi sayılırdı. 

Sp2   

Singapur görüşmesine yol açan  sürecin büyük bir bölümü,  hakkında pek de bilgi yayımlanmayan  gizli diplomasinin sonucu idi.  Tahran Üniversitesi  hocası Dr. Hüseyni ise bu görüşmeyi de  sözlü anlaşmanın sonucu değerlendirip bunun Pompeo'nun Kuzey Kore ziyaretlerinde gerçekleşebileceğinden söz etti. 

Kuzey Kore ve Amerika liderlerinin  bu görüşmede anlaşmaya vardığı dört maddelik bildiride ise şu hususlara yer verildi. :"    Amerika ve Kuzey Kore arasında    yeniden diplomatik ilişkilerin kurulması, Kore yarımadasında  barışın sağlanması için çaba gösterilmesi, Amerikalı taraftaa Kore hükümeti ve halkına karşı güven oluşturması, Kuzey Kore'nin Kore yarımadasını nükleer silahtan arındırmaya taahhüt vermesi,  Pompeo ve Kuzey Kore üst düzey makamları arasında  ilk adımı esirlerin ve kayıpların takası olan  karşılıklı  taahhütlerin uygulanması amacı ile  müzakere mekanizmasının oluşturulması" .Tabii bu maddelerin uygulanışı  bu sürecin devamında ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. Bu yüzden  Vietnam'da 27 ve 28 Şubat 2019 görüşmesi ve iki Kore sınırındaki  30 Haziran'da liderler arasında yapılan görüşme de sırf göstermelik oldu ve özel bir sonuç doğurmadı. 

Gerçekte  Singapur'da iki ülke liderlerinin müzakerelerinin ardından  Amerika'nın  yaptırımları Kuzey Kore'nin silahsızlandırılmasına dek devam ettirme vurgusu, muhtemel gelişmeleri önledi ve müzakereleri de askıya alınmaya sürükledi.  Bu yüzden de ikinci tur Vietnam'daki müzakereler  de tamamen yenilgiye uğradı ve sonuçsuz bir şekilde sırf analistlerin kafasını karıştırarak  son buldu.  

Güney Kore'deki ASAN  siyasi araştırmalar enstitüsü analistlerinden  Şi Bom Çol ise  Kim Jong Un'un  bu görüşmelerden hedefinin  kendi konumunu uluslararası arenada tekrar kazanmak olduğunu belirtiyor. 

 Her halükarda  Amerika ve Güney Kore'nin ortak  tatbikatı da Pyongyang uyarılarına rağmen  düzenlendi ve Kuzey Kore  bir kez daha Güneyli komşusu ile müzakere etmeyeceğini belirtti.  Trump ve Un'un birinci ve ikinci görüşmeleri arasındaki süreçte ise bu tatbikat askıya alınmıştı.  Bu sırada ise Pyongyang'ın tecrit sınırları biraz  aşıldı ve Kuzey Kore lideri  üç kez Güney Kore başkanı, bir kez Rusya başkanı ve dört kez de Çin cumhurbaşkanı ile görüştü.   Tabii Kim Jong Un  da  nükleer tesislerin bazılarını devre dışı bırakacağını belirtse de, ekonomik avantajlar almayı buna şart koşmuştu.  

Anılan dönemde Trump'ın siyasetleri ile ilgili önemli nokta ise  onun kasten gerilim düzeyini arttırması ve böylece ardından müzakerelere baş vurarak  Amerika kamuoyuna  krizi çözümlediğine dair izlenim bırakmak istemesidir. Ancak gerçekte Trump hükümeti  dış siyasetteki başarısızlığı ve  dışişleri bakanlığında Mike Pompeo'nun olmasından dolayı bu bakanlığın güvenlikleştirilmesi ve polisleştirilmesi Amerika hükümetini siyasi alanlarda çıkmaza soktu. Bu yüzden  ilk baştan beri de  Trump'ın  diplomatik gösteriden başka, diplomasi oyunundan başka bir şey başaramadığı ortada idi.  Çünkü  bu kadar önemli ve karmaşık bir silahsızlandırma projesi  uzun süreli teknik görüşmelere ihtiyacı vardı.  Bu yüzden Trump'ın  krizi çözmek peşinde değil  çözüm pozu vermek peşinde olduğu söylenebilir.  

Bu yüzdendir ki kimileri  doğru şekilde düşünüp  esasında  Amerika ve Kuzey Kore arasında tam teşekküllü bir üst düzey görüşmesinin yapılmadığını sadece dünyaya bu yönde bir haber  salındığını, durumun şov, gösteri ve propagandif çalışmadan başka bir şey olmadığını düşünüyor. Özellikle de  iki Kore sınırındaki üçüncü oturum için böyle düşünülmektedir.  

Amerika ve Kuzey Kore liderlerinin  görüşmesine yol açan gelişmelerin gidişatına baktığımızda ise  Donald Trump'ın Ocak 2017'de işbaşına gelmesi ile Kuzey Kore'nin  12 Şubat, 6 Mart ve 5 Nisan'da  bir kaç füze denemesi yaptığı görülmektedir.   6 Nisan 2017'de  Trump Çin Cumhurbaşkanı ile görüştü ve taraflar da  Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasına vurgu yaptılar.  17 Nisan  2017'de  Amerika dışişleri bakanlığı Doğu Asya Bakan yardımcısı  Susan Thornton ise Trump hükümetinin Kuzey Kore'ye yönelik  siyasetlerini tanıttı ve bu siyasetleri  " maksimum baskı ve işbirliği " olarak adlandırıp  Amerika'nın Kuzey Kore ile kayıtsız şartsız olarak müzakere yapmaya hazır olduğunu belirtti. 

26 Nisan 2017'de de Trump hükümeti makamları kongreye  yaptırımları arttırarak   Kuzey Kore ile müzakereler için ortakları ile işbirliğine hazır olduğunu belirtti. Daha önce  ise  Kuzey Kore'ye karşı stratejik sabır döneminin sona erdiğine işaret eden  Amerika dönem dışişleri bakanı Rex Tillerson  ise bu defa Amerika'nın  Kuzey Kore ile  " Doğru Kurallar" çerçevesinde müzakere yapmaya hazır olduğuna vurgu yaparak   her müzakere masasının nihai hedefinin silahsızlandırma olması gerektiğine vurgu yaptı.  

Rex Tillerson o dönemdeki açıklamasında Kuzey Korelilerin müzakerelerdeki  yaklaşımlarını değiştirmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Tillerson  diplomatik baskılar ve tüm yaptırımların uygulanması ile Kuzey Kore'nin baskı altına alınmasına vurgu yaparak  Çin'in de Kuzey Kore'ye yönelik görüş değişikliğine gitmesi gerektiğine vurgu yaptı.  Tillerson açık bir şekilde Amerika'nın rejim değişikliği ve iki Kore'nin birleşmesi peşinde olmadığını sırf Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasını istediğini bu yüzden de  Kuzey Kore'nin nükleer bombaya ihtiyacı olmadığını  çünkü  bu ülkenin rejimine ve yönetimine bir tehdidin söz konusu olmadığını belirtti. 

Mayıs 2017'de ise Amerika'nın THAAD füze savunma sistemleri Güney Kore'ye yerleştirildi ve kullanmaya hazır hale getirildi.  Bir hafta sonra ise  Güney Kore'de Moon Jae-in cumhurbaşkanı olarak seçildi.  Moon Jae İn   Kuzey Kore ile müzakereye ve diplomatik ilişkilere vurgu yapıp  füze ve nükleer denemelerin yapıldığı sırada  müzakerelerin yapılmayacağını belirtti.  Moon Jae İn seçim kampanyalarında ve de Trump ile Washington'daki görüşmesinde de  Güney Kore'nin Kuzey Kore hususunda daha aktif rol alması ve bağımsız savunma gücünün ve askeri bütçesinin arttırılmasından söz etti. Ancak  aynı zamanda Amerika ile ortaklığa da vurgu yaptı.  2017 yılında ise Amerika  BMT Güvenlik Konseyi'nde iki sert içerikli  kararı onaylatarak  Kuzey Kore'ye yönelik ağır yaptırımlar hayata geçirdi ve pratikte Trump'ın siyasetleri de  seleflerine göre pek farklı olmadığı ortaya çıktı. 

Bu kararların ana hatları şöyle idi: Kuzey Kore'nin son füze denemelerinin kınanması, Nükleer silahsızlandırma ve  balistik füzeler ile ilgili programlarının askıya alınması,  ekonomisinin önemli alanlarının tamamen yaptırımlara tabi tutulması, bu çerçevede  Kuzey Kore'nin en önemli ihracatı sayılan taş kömürü ihracatının boykot edilmesi, böylece yıllık olarak yaklaşık 401 milyon dolar kadar bu ülkenin ihracatının azaltılması, bu ülkenin demir ve çelik sanayisinin  boykot edilmesi ve böylece 250 milyon dolar kadar ihracatının azalmasına yol açılması, deniz ürünlerinin yaptırımlara tabi tutulması ve yıllık olarak 300 milyon dolar kadar zarar verilmesi,  bu ülkenin kurşun ve kurşun cevheri ihracatının boykot edilmesi ve 110 milyar kadar gelirin azalması ve de Kuzey Koreli işçilerin tüm dünyada işe alınmasının yasaklanması. "

Bu dönemden itibaren  Kuzey Kore'nin uluslararası alandaki gelirleri de yaptırımlara tabi tutuldu.  Bu yaptırımlar ise  Joson Ticaret Bankası dahil  Kuzey Kore nükleer programları ile alakalandırılan  kişiler ve kurumları, Kuzey Kore ve diğer ülkeler arasındaki tüm ortak yatırım projelerini kapsamaktadır.  Gerçekte bu karar  ilk kez 2006 yılında  alınan  mali ve bankacılık yaptırımlarını da şiddetlendirdi.  Amerika'nın bu yaptırımlara dayalı yaklaşımı ve  Washington'un taahhütlerini tekrar çiğnemesi  Kuzey Koreli ve Amerikan liderlerinin görüşmelerinin sonuçsuz kalmasına ve Kuzey Kore'nin füze gücünü ve kabiliyetlerini geliştirmekte kararlı kılınmasına yol açtı.