Trump ve Kuzey Kore ile Nükleer Müzakereler-5
Bu bölümde ise Amerika ve Kuzey Kore liderleri ve yetkililerinin 2018 ve 2019'daki görüşmelerini ele alacağız.
2018 yılında gerilimlerin devam etmesine rağmen sonunda Donald Trump ve Kim Jong Un söz düellolarına son verip tarihi bir görüşme yapmaya hazırlandılar. Bu çerçevede Trump ve Kim, 12 Haziran 2018'de Singapur'da görüştüler. Bu görüşme ise Amerika başkanlarının ilk kez Kuzey Kore lideri ile görüşmesi sayılırdı.
Sp2
Singapur görüşmesine yol açan sürecin büyük bir bölümü, hakkında pek de bilgi yayımlanmayan gizli diplomasinin sonucu idi. Tahran Üniversitesi hocası Dr. Hüseyni ise bu görüşmeyi de sözlü anlaşmanın sonucu değerlendirip bunun Pompeo'nun Kuzey Kore ziyaretlerinde gerçekleşebileceğinden söz etti.
Kuzey Kore ve Amerika liderlerinin bu görüşmede anlaşmaya vardığı dört maddelik bildiride ise şu hususlara yer verildi. :" Amerika ve Kuzey Kore arasında yeniden diplomatik ilişkilerin kurulması, Kore yarımadasında barışın sağlanması için çaba gösterilmesi, Amerikalı taraftaa Kore hükümeti ve halkına karşı güven oluşturması, Kuzey Kore'nin Kore yarımadasını nükleer silahtan arındırmaya taahhüt vermesi, Pompeo ve Kuzey Kore üst düzey makamları arasında ilk adımı esirlerin ve kayıpların takası olan karşılıklı taahhütlerin uygulanması amacı ile müzakere mekanizmasının oluşturulması" .Tabii bu maddelerin uygulanışı bu sürecin devamında ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. Bu yüzden Vietnam'da 27 ve 28 Şubat 2019 görüşmesi ve iki Kore sınırındaki 30 Haziran'da liderler arasında yapılan görüşme de sırf göstermelik oldu ve özel bir sonuç doğurmadı.
Gerçekte Singapur'da iki ülke liderlerinin müzakerelerinin ardından Amerika'nın yaptırımları Kuzey Kore'nin silahsızlandırılmasına dek devam ettirme vurgusu, muhtemel gelişmeleri önledi ve müzakereleri de askıya alınmaya sürükledi. Bu yüzden de ikinci tur Vietnam'daki müzakereler de tamamen yenilgiye uğradı ve sonuçsuz bir şekilde sırf analistlerin kafasını karıştırarak son buldu.
Güney Kore'deki ASAN siyasi araştırmalar enstitüsü analistlerinden Şi Bom Çol ise Kim Jong Un'un bu görüşmelerden hedefinin kendi konumunu uluslararası arenada tekrar kazanmak olduğunu belirtiyor.
Her halükarda Amerika ve Güney Kore'nin ortak tatbikatı da Pyongyang uyarılarına rağmen düzenlendi ve Kuzey Kore bir kez daha Güneyli komşusu ile müzakere etmeyeceğini belirtti. Trump ve Un'un birinci ve ikinci görüşmeleri arasındaki süreçte ise bu tatbikat askıya alınmıştı. Bu sırada ise Pyongyang'ın tecrit sınırları biraz aşıldı ve Kuzey Kore lideri üç kez Güney Kore başkanı, bir kez Rusya başkanı ve dört kez de Çin cumhurbaşkanı ile görüştü. Tabii Kim Jong Un da nükleer tesislerin bazılarını devre dışı bırakacağını belirtse de, ekonomik avantajlar almayı buna şart koşmuştu.
Anılan dönemde Trump'ın siyasetleri ile ilgili önemli nokta ise onun kasten gerilim düzeyini arttırması ve böylece ardından müzakerelere baş vurarak Amerika kamuoyuna krizi çözümlediğine dair izlenim bırakmak istemesidir. Ancak gerçekte Trump hükümeti dış siyasetteki başarısızlığı ve dışişleri bakanlığında Mike Pompeo'nun olmasından dolayı bu bakanlığın güvenlikleştirilmesi ve polisleştirilmesi Amerika hükümetini siyasi alanlarda çıkmaza soktu. Bu yüzden ilk baştan beri de Trump'ın diplomatik gösteriden başka, diplomasi oyunundan başka bir şey başaramadığı ortada idi. Çünkü bu kadar önemli ve karmaşık bir silahsızlandırma projesi uzun süreli teknik görüşmelere ihtiyacı vardı. Bu yüzden Trump'ın krizi çözmek peşinde değil çözüm pozu vermek peşinde olduğu söylenebilir.
Bu yüzdendir ki kimileri doğru şekilde düşünüp esasında Amerika ve Kuzey Kore arasında tam teşekküllü bir üst düzey görüşmesinin yapılmadığını sadece dünyaya bu yönde bir haber salındığını, durumun şov, gösteri ve propagandif çalışmadan başka bir şey olmadığını düşünüyor. Özellikle de iki Kore sınırındaki üçüncü oturum için böyle düşünülmektedir.
Amerika ve Kuzey Kore liderlerinin görüşmesine yol açan gelişmelerin gidişatına baktığımızda ise Donald Trump'ın Ocak 2017'de işbaşına gelmesi ile Kuzey Kore'nin 12 Şubat, 6 Mart ve 5 Nisan'da bir kaç füze denemesi yaptığı görülmektedir. 6 Nisan 2017'de Trump Çin Cumhurbaşkanı ile görüştü ve taraflar da Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasına vurgu yaptılar. 17 Nisan 2017'de Amerika dışişleri bakanlığı Doğu Asya Bakan yardımcısı Susan Thornton ise Trump hükümetinin Kuzey Kore'ye yönelik siyasetlerini tanıttı ve bu siyasetleri " maksimum baskı ve işbirliği " olarak adlandırıp Amerika'nın Kuzey Kore ile kayıtsız şartsız olarak müzakere yapmaya hazır olduğunu belirtti.
26 Nisan 2017'de de Trump hükümeti makamları kongreye yaptırımları arttırarak Kuzey Kore ile müzakereler için ortakları ile işbirliğine hazır olduğunu belirtti. Daha önce ise Kuzey Kore'ye karşı stratejik sabır döneminin sona erdiğine işaret eden Amerika dönem dışişleri bakanı Rex Tillerson ise bu defa Amerika'nın Kuzey Kore ile " Doğru Kurallar" çerçevesinde müzakere yapmaya hazır olduğuna vurgu yaparak her müzakere masasının nihai hedefinin silahsızlandırma olması gerektiğine vurgu yaptı.
Rex Tillerson o dönemdeki açıklamasında Kuzey Korelilerin müzakerelerdeki yaklaşımlarını değiştirmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Tillerson diplomatik baskılar ve tüm yaptırımların uygulanması ile Kuzey Kore'nin baskı altına alınmasına vurgu yaparak Çin'in de Kuzey Kore'ye yönelik görüş değişikliğine gitmesi gerektiğine vurgu yaptı. Tillerson açık bir şekilde Amerika'nın rejim değişikliği ve iki Kore'nin birleşmesi peşinde olmadığını sırf Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasını istediğini bu yüzden de Kuzey Kore'nin nükleer bombaya ihtiyacı olmadığını çünkü bu ülkenin rejimine ve yönetimine bir tehdidin söz konusu olmadığını belirtti.
Mayıs 2017'de ise Amerika'nın THAAD füze savunma sistemleri Güney Kore'ye yerleştirildi ve kullanmaya hazır hale getirildi. Bir hafta sonra ise Güney Kore'de Moon Jae-in cumhurbaşkanı olarak seçildi. Moon Jae İn Kuzey Kore ile müzakereye ve diplomatik ilişkilere vurgu yapıp füze ve nükleer denemelerin yapıldığı sırada müzakerelerin yapılmayacağını belirtti. Moon Jae İn seçim kampanyalarında ve de Trump ile Washington'daki görüşmesinde de Güney Kore'nin Kuzey Kore hususunda daha aktif rol alması ve bağımsız savunma gücünün ve askeri bütçesinin arttırılmasından söz etti. Ancak aynı zamanda Amerika ile ortaklığa da vurgu yaptı. 2017 yılında ise Amerika BMT Güvenlik Konseyi'nde iki sert içerikli kararı onaylatarak Kuzey Kore'ye yönelik ağır yaptırımlar hayata geçirdi ve pratikte Trump'ın siyasetleri de seleflerine göre pek farklı olmadığı ortaya çıktı.
Bu kararların ana hatları şöyle idi: Kuzey Kore'nin son füze denemelerinin kınanması, Nükleer silahsızlandırma ve balistik füzeler ile ilgili programlarının askıya alınması, ekonomisinin önemli alanlarının tamamen yaptırımlara tabi tutulması, bu çerçevede Kuzey Kore'nin en önemli ihracatı sayılan taş kömürü ihracatının boykot edilmesi, böylece yıllık olarak yaklaşık 401 milyon dolar kadar bu ülkenin ihracatının azaltılması, bu ülkenin demir ve çelik sanayisinin boykot edilmesi ve böylece 250 milyon dolar kadar ihracatının azalmasına yol açılması, deniz ürünlerinin yaptırımlara tabi tutulması ve yıllık olarak 300 milyon dolar kadar zarar verilmesi, bu ülkenin kurşun ve kurşun cevheri ihracatının boykot edilmesi ve 110 milyar kadar gelirin azalması ve de Kuzey Koreli işçilerin tüm dünyada işe alınmasının yasaklanması. "
Bu dönemden itibaren Kuzey Kore'nin uluslararası alandaki gelirleri de yaptırımlara tabi tutuldu. Bu yaptırımlar ise Joson Ticaret Bankası dahil Kuzey Kore nükleer programları ile alakalandırılan kişiler ve kurumları, Kuzey Kore ve diğer ülkeler arasındaki tüm ortak yatırım projelerini kapsamaktadır. Gerçekte bu karar ilk kez 2006 yılında alınan mali ve bankacılık yaptırımlarını da şiddetlendirdi. Amerika'nın bu yaptırımlara dayalı yaklaşımı ve Washington'un taahhütlerini tekrar çiğnemesi Kuzey Koreli ve Amerikan liderlerinin görüşmelerinin sonuçsuz kalmasına ve Kuzey Kore'nin füze gücünü ve kabiliyetlerini geliştirmekte kararlı kılınmasına yol açtı.