Trump ve Kuzey Kore ile Nükleer Müzakereler-7
Bu bölümde Çin ve Rusya'nın Kuzey Kore krizine yönelik yaklaşımları ve siyasetlerini ele alacağız.
Çin hükümeti dış siyaset ve genel olarak Tayvan ve Kuzey Kore ile ilgili hayati bölgelere yönelik yaklaşımı çerçevesinde sürekli Amerika'nın tek taraflılıktan uzak durmasına ve Pekin'in de çıkarlarına saygı duymasına vurgu yapmıştır. Amerika ve Çin'in ise Doğu Asya bölgesinde yaşadıkları belli başlı ihtilaflarından biri de Çin'in Kuzey Kore'yi ve Amerika'nın da Tayvan'ı desteklemesidir.
Çin, Kuzey Kore'ye en yakın ülke ve bu ülkenin en büyük besin madde, yakıt ve endüstriyel makineler teminatçısı olarak sayılır. Amerika açısından ise Çin " balistik füze programlarının durdurulması, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve Kuzey Kore'ye yeni yaptırımların uygulanması alanında Amerika'ya yardımcı olabilir.
Çin ise Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın daimi üyesi ve uluslararası kurum ve kuruluşlardaki etkin varlığı ile Kore krizinin çözülmesinde büyük bir rol oynayabilir. Amerika ise Çin'in Kuzey Kore'ye yönelik uluslararası yaptırım süreçlerine katılmasına kuşkuyla yaklaşıyor. Ancak kesin olan husus Kore yarımadası konusunda Çin'in eşsiz bir öneme sahip olmasıdır. Bu da Amerika çıkarları ile doğrudan çelişmektedir. Amerika Çin'in Kuzey Kore'yi destekleyerek Amerika'nın bölgedeki konumunu zayıflatmak istediğini ve Washington'un bölgesel siyasetlerinin işlevselliğini ortaya çıkarmak ve skandala neden olmak istediğini düşünüyor.
Kore yardımadasındaki kriz boyunca Çin her daim bu bölgede barış ve istikrara vurgu yapmıştır. Bu yüzden de gerilimleri arttıran Amerika'nın bölgedeki varlığına da karşı çıkmıştır. 2016 yılında, Seul hükümeti Amerika'nın THAAD füze savunma sistemlerinin Güney Kore'ye yerleştirilmesine müsaade ettiğinde Çin tepki gösterip Güney Kore'ye yaptırımlar uygulayarak bu alanda kesin tavır sergiledi.
Kuzey Kore'de istikrarın sağlanması, bölgesel jeopolitik satranç sayfasında temel değişikliğin yaşanmaması ve büyük göç dalgalarının başlamaması, Çin'in bölgedeki çıkarlarını sağlamış olacaktır. Ancak Çin, Kuzey Kore'nin nükleer olarak silahsızlandırılması ve genel olarak Kore yardımadasının nükleer silahsızlandırılması hususunda Güvenlik Konseyi ile sıkı bir işbirliği yapmaktadır. Ayrıca Çin, 2006 yılından onaylanan 1718 ve 1874'te onaylanan 2009 BMT kararlarını Kuzey Kore'nin nükleer denemelerine karşı olduğu göstergesi olarak destekledi. Bu da Çin'in kayıtsız şartsız bir şekilde Kuzey Kore'yi desteklemediğini gösteriyor.
Çin liderleri açısından Kore yarımadasında istikrarın ve barışın sağlanması için bu bölge nükleer silahlardan temizlenmelidir. Çin açısından Kore krizinin çözümünde önemli olan husus diyalog ve müzakere süreçlerinin barışçıl araçlar olarak sık kullanılmasıdır. Bu çerçevede gerilimler de durdurulmalıdır.
Pekin, Kore yarımadasında nükleer krizin çözülmesini hem kendi, hem Amerika ve hem de diğer tarafların lehinde olduğunu savunuyor. Buna rağmen Çin, Kuzey Kore nükleer denemelerini kısıtlamak için BMT kararlarına tam uyacağını da belirtiyor. Bu çerçevede Pekin bu kriz boyunca en az zararı görmek için uygun bir ortama sahip BMT Güvenlik Konseyi bağlamında faaliyet göstermeyi tercih etmiştir. Pekin'in BMT'nın Kuzey Kore'ye karşı kararlarına onay vermesi bu ülkeye yapılan düşmanlık sayılmıyor tam tersi Çin'in Amerika'nın baskılarını azaltması için bir diplomatik taktik sayılıyor.
Batılı kaynaklar ise Çin'in Xi Jinping'in başkanlığından önce sırf Kuzey Kore rejiminin korunmasını öncelikli siyaset belirlediğini ancak Xi Jinping'in gelmesinin ardından Kore yarımadasında barış ve istikrarı siyaset edindiğini düşünüyorlar. Çünkü Kore savaşının tekrar patlak vermesi Çin'in güvenlik tehditlerini de arttırıp bölgesel çıkarlarını da sağlamayacaktır. Bu yüzden Çin, dış siyaseti çerçevesinde değişikliğe gitmiş ve Kuzey Kore rejimini korumak yerine öncelikli siyaset olarak bölgesel barış ve istikrarı seçmiştir.
Çin'in ekonomik gelişme ve kalkınmak için ticari ve sermaye alanında belli başlı kaynaklara ihtiyacı vardır. Bu doğrultuda Pekin çaresiz bir şekilde barışçıl doktrinine devam etmeli. Bu doktrine göre Çin diğerleri için bir tehdit kaynağı sayılmamalı. Bu yüzden Çin'in Kuzey Kore ile alakalı siyasetleri de uluslararası normlara ve kriterlere de olabildiğince uymalıdır. Bu yüzden Çin, Kuzey Kore nükleer denemeleri ve gücü alanında da diğer küresel güçlere adım uydurmalı ve bu ülkenin uluslararası kurallara bağlı kalmasını ve şeffaf davranmasını istemelidir. Gerçekte Çin'in çok taraflılığa vurgusu , uluslararası sorumlulukları ve de uluslararası hukuki sakıncalar Pekin'in tam olarak Kuzey Kore'yi desteklemesini engelliyor.
Buna rağmen Kuzey Kore'yi destekleme ve yönetimin korunması hala Pekin'in öncelikli siyasetlerinden sayılır. Başka bir ifade ile Pekin, bölgesel istikrarın korunması amacı ile küresel düzeyde Amerika ve Güney Kore yanında yer alsa da Pyongyang'ı yalnız bırakmayacaktır. Kuzey Kore ile Amerika müzakere sürecinde de Pekin hep Pyongyang'ı desteklemiş ve kimi zamanlarda da müzakerelerin Pekin'in istediği yönde gelişmediğini görünce bu süreci durdurmak istemiştir.
Buna rağmen uluslararası meseleler uzmanı Hary Kazianis açısından Amerika ve Kuzey Kore ilişkileri çıkmaza girmiştir. Çin bile bu düğümü çözemez hale gelmiştir. Ancak Washington ve Pyongyang'ın gerçekçi yaklaşımı ve mantıklı bir yolun bulunması bu girift durumu çözebilir. Amerika'nın bu bağlamdaki bozucu tavırlarından yola çıkarak birçok uzman da Washington'un esasen Kore krizini çözmek peşinde olmadığını savunuyor. Çünkü bu kriz, Amerika'nın bölgedeki askeri varlığını sürdürmesi için bir koza dönüşmüş ve bu vesile ile Amerika da Çin'in artan gücünü gözetim altına almak istiyor.
Rusya'nın Kuzey Kore'ye yönelik yaklaşımı ise Kremlin'in küresel süreçleri etkilemesi, Washington karşısında pazarlama gücünün arttırılması, Pekin'in Kore yarımadası denklemindeki rolünün gözlemlenmesi ve Rusya ile Japonya ve Güney Kore ekonomik ilişkileri ile alakalı hususlar çerçevesinde olmuştur. Tarihi açıdan da Moskova Kuzey Kore'nin nükleer güce ulaşma alanındaki önemli teknik hamilerinden olmuştur. Ancak Rusya'nın açıklanan siyaseti , Doğu Asya'da istikrarsızlığa karşı durmak ve Kuzey Kore nükleer denemelerinin kınanmasıdır. Yine de unutulmamalıdır ki Sovyetler Birliğinin dağılması ile Kuzey Kore de güvenlik kalkanlarından birini kaybettiğini hissetti ve bu yüzden de hızlı bir şekilde nükleer caydırıcılığa doğru hareket etti.
Kore yarımadası müzakereleri sürecinde ise Kremlin her daim Beyaz Saray'ın davranışlarına tepki olarak Kuzey Kore'ye yönelik siyasetlerini yürüttü. 21'inci yüzyılın ikinci yarısında Rusya gibi küresel aktörlerin küresel konumlarının değişmesi ile Kuzey Kore'nin nükleer meselesi Moskova'nın Washington karşısındaki bir kozuna ve pazarlama imkanına dönüştü. Barack Obama'nın başkanlığı dönemindeki yaklaşımı da Rusya'nın bu alana daha fazla odaklanmasına yol açtı.
Rusya Kuzey Kore ile komşu olma itibarı ile her daim bölgede de barış ve istikrarın önemli aktörleri ve faktörlerinden olmuştur. Ayrıca Moskova'nın " dış siyaset stratejisi " belgesine göre 2013 tarihinden itibaren Moskova iki Kore'nin ilişkilerinin güçlendirilmesini istemiş ve bu çerçevede de bölgesel güvenlik, istikrar ve barışın ve sonuçta ekonomik refahının sağlanmasını talep etmiştir.
Rusya ayrıca Kore yarımadasının müzakereler aracılığı ile nükleer silahlardan temizlenmesini istemiştir. Moskova Kuzey Kore'nin tecride sürüklenmesinin krizi yönetmekle etkili olmadığını belirtip Pyongyang ile ekonomik işbirliklerin artmasına vurgu yapmıştır. Kuzey Kore her daim Rusya ile ilişkilerinde ekonomik çıkarlarını sağlamasının yanı sıra nükleer ve askeri faaliyetlerini de ayrı tutmaya çalışmıştır. Bu yüzdendir ki Rusya'nın Kuzey Kore'nin nükleer meselesi alanında Çin kadar etkili olmadığı söylenebilir.
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ise her daim Kore yarımadasının nükleer silahsızlandırılmasına vurgu yaparak Amerika'nın da Kuzey Kore'ye önemli güvenlik güvenceleri vermesini istemiştir. Putin, hala altı taraflı müzakereler ve bu sürecin ayakta tutulmasına vurgu yapıyor. Rusya'nın bu müzakereleri ayakta tutma çabaları doğal olarak Trump'ı memnun etmeyecektir. Çünkü Trump, bu taktiği geçmişteki Amerikan hükümetlerinin başarısız siyaseti adlandırıp bu alanda sırf ikili müzakerelerin yapılmasını savunuyor.
İranlı uluslararası meseleler uzmanı Dr. Berari Rusya'nın Kuzey Kore'nin ikinci Libya'ya dönüşmesinden kaygılı olduğunu Kuzey Kore'nin gerçekçi açıdan Çin ve Rusya'nın yardımları olmadan farklı boyutlarda ve düzeylerde Amerika karşısında direnemeyeceğini düşünüyor. Kimi Rus araştırma merkezleri ise Rusya ve Kuzey Kore'nin aynı gemide olduklarını, ulusal güvenlik ve bekalarının bir birine bağlı olduğunu belirtmişlerdir.
Amerika dış siyaseti alanındaki dahileri ve düşünürleri ise Putin'in Kuzey Kore kozundan yararlanarak Amerika'ya baskı yapmak istediğini bu yüzden de Kuzey Kore nükleer krizinin çözümü için altılı müzakerelere vurgu yaptığını belirtiyorlar. Kuzey Kore'ye yönelik yaptırımlar karşıtı ve mali destekleri hususunda ise Moskova'nın genel olarak güçlü duruş sergilemekten yana olduğunu belirtmek gerekir.
Amerika açısından Moskova Rus ve Koreli şirketlere özel demiryolları hazırlayarak Amerika'nın yaptırımlarının delinmesi için Kuzey Kore'ye güzel bir imkan sunmuştur. 2014 yılından itibaren birçok Rus şirket ve kişi de Kuzey Kore ile çalışmak gerekçesi ile yaptırımlara tabi tutulmuşlardır.