Ağustos 03, 2020 21:01 Europe/Istanbul

Bu bölümde Çin ve Rusya'nın Kuzey Kore krizine yönelik yaklaşımları ve siyasetlerini ele alacağız.

Çin hükümeti dış siyaset ve genel olarak  Tayvan ve Kuzey Kore ile ilgili hayati bölgelere yönelik yaklaşımı çerçevesinde sürekli Amerika'nın tek taraflılıktan uzak durmasına ve Pekin'in de çıkarlarına saygı duymasına vurgu yapmıştır.  Amerika ve Çin'in ise Doğu Asya bölgesinde yaşadıkları belli başlı ihtilaflarından biri de Çin'in Kuzey Kore'yi ve Amerika'nın da Tayvan'ı desteklemesidir.  

Çin, Kuzey Kore'ye en yakın ülke ve bu ülkenin en büyük besin madde, yakıt ve endüstriyel makineler teminatçısı olarak sayılır.  Amerika açısından ise Çin " balistik füze programlarının durdurulması, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve  Kuzey Kore'ye yeni yaptırımların uygulanması alanında Amerika'ya yardımcı olabilir. 

Çin ise Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın daimi üyesi ve uluslararası kurum ve kuruluşlardaki etkin varlığı ile Kore krizinin çözülmesinde büyük bir rol oynayabilir.  Amerika ise  Çin'in Kuzey Kore'ye yönelik uluslararası yaptırım süreçlerine katılmasına kuşkuyla yaklaşıyor. Ancak kesin olan husus  Kore yarımadası konusunda Çin'in eşsiz bir öneme sahip olmasıdır. Bu da Amerika çıkarları ile doğrudan çelişmektedir.  Amerika Çin'in Kuzey Kore'yi destekleyerek  Amerika'nın bölgedeki konumunu zayıflatmak istediğini ve Washington'un bölgesel siyasetlerinin işlevselliğini ortaya çıkarmak ve skandala neden olmak istediğini düşünüyor. 

Kore yardımadasındaki kriz boyunca Çin her daim  bu bölgede barış ve istikrara vurgu yapmıştır.   Bu yüzden de  gerilimleri arttıran Amerika'nın bölgedeki varlığına da karşı çıkmıştır. 2016 yılında, Seul hükümeti  Amerika'nın THAAD füze savunma sistemlerinin Güney Kore'ye yerleştirilmesine müsaade ettiğinde  Çin  tepki gösterip  Güney Kore'ye yaptırımlar uygulayarak bu alanda kesin tavır sergiledi. 

Kuzey Kore'de istikrarın sağlanması, bölgesel jeopolitik satranç sayfasında temel değişikliğin yaşanmaması ve büyük göç dalgalarının başlamaması, Çin'in bölgedeki çıkarlarını sağlamış olacaktır. Ancak  Çin, Kuzey Kore'nin nükleer olarak silahsızlandırılması ve genel olarak Kore yardımadasının nükleer silahsızlandırılması hususunda  Güvenlik Konseyi ile sıkı bir işbirliği yapmaktadır.  Ayrıca Çin, 2006 yılından onaylanan 1718 ve 1874'te onaylanan 2009 BMT kararlarını  Kuzey Kore'nin nükleer denemelerine karşı olduğu  göstergesi olarak  destekledi. Bu da Çin'in kayıtsız şartsız bir şekilde Kuzey Kore'yi desteklemediğini gösteriyor.   

Çin liderleri açısından Kore yarımadasında istikrarın ve barışın sağlanması için  bu bölge nükleer silahlardan temizlenmelidir.  Çin açısından Kore krizinin çözümünde önemli olan husus  diyalog ve müzakere süreçlerinin  barışçıl araçlar olarak sık kullanılmasıdır.  Bu çerçevede gerilimler de durdurulmalıdır.  

Pekin, Kore yarımadasında nükleer krizin çözülmesini hem kendi, hem Amerika ve hem de diğer tarafların lehinde olduğunu savunuyor.   Buna rağmen  Çin, Kuzey Kore nükleer denemelerini kısıtlamak için  BMT kararlarına tam uyacağını da belirtiyor.  Bu çerçevede Pekin bu kriz boyunca en az zararı görmek için  uygun bir ortama sahip BMT Güvenlik Konseyi bağlamında faaliyet göstermeyi tercih etmiştir.    Pekin'in BMT'nın Kuzey Kore'ye karşı kararlarına onay vermesi    bu ülkeye yapılan düşmanlık sayılmıyor tam tersi Çin'in Amerika'nın baskılarını azaltması için bir diplomatik taktik sayılıyor. 

Batılı kaynaklar ise Çin'in Xi Jinping'in  başkanlığından önce  sırf Kuzey Kore rejiminin korunmasını öncelikli siyaset belirlediğini ancak Xi Jinping'in gelmesinin ardından Kore yarımadasında barış ve istikrarı  siyaset edindiğini düşünüyorlar.  Çünkü  Kore savaşının tekrar patlak vermesi Çin'in güvenlik tehditlerini de arttırıp bölgesel çıkarlarını da sağlamayacaktır.   Bu yüzden  Çin, dış siyaseti çerçevesinde değişikliğe gitmiş ve Kuzey Kore rejimini korumak yerine öncelikli siyaset olarak bölgesel barış ve istikrarı seçmiştir.

Çin'in ekonomik gelişme ve kalkınmak için ticari ve sermaye alanında belli başlı kaynaklara ihtiyacı vardır.  Bu doğrultuda Pekin çaresiz bir şekilde barışçıl doktrinine devam etmeli. Bu doktrine göre Çin  diğerleri için bir tehdit kaynağı sayılmamalı.  Bu yüzden   Çin'in Kuzey Kore ile alakalı siyasetleri de uluslararası normlara ve kriterlere de olabildiğince uymalıdır.  Bu yüzden Çin, Kuzey Kore nükleer denemeleri ve gücü alanında da diğer küresel güçlere adım uydurmalı ve bu ülkenin uluslararası kurallara bağlı kalmasını ve şeffaf davranmasını istemelidir.  Gerçekte  Çin'in çok taraflılığa vurgusu , uluslararası sorumlulukları ve de uluslararası hukuki sakıncalar  Pekin'in tam olarak Kuzey  Kore'yi desteklemesini engelliyor. 

Buna rağmen Kuzey Kore'yi destekleme ve yönetimin korunması hala Pekin'in öncelikli siyasetlerinden sayılır.  Başka bir ifade ile Pekin, bölgesel istikrarın korunması amacı ile küresel düzeyde Amerika ve Güney Kore yanında yer alsa da   Pyongyang'ı yalnız bırakmayacaktır.  Kuzey Kore ile Amerika müzakere sürecinde de Pekin hep Pyongyang'ı desteklemiş ve kimi zamanlarda da müzakerelerin Pekin'in istediği yönde gelişmediğini görünce bu süreci durdurmak istemiştir.  

Buna rağmen  uluslararası meseleler uzmanı Hary Kazianis açısından  Amerika ve Kuzey Kore ilişkileri  çıkmaza girmiştir. Çin bile bu düğümü çözemez hale gelmiştir.  Ancak  Washington ve Pyongyang'ın gerçekçi yaklaşımı  ve mantıklı bir  yolun bulunması bu girift durumu çözebilir. Amerika'nın bu bağlamdaki  bozucu tavırlarından yola çıkarak birçok uzman da  Washington'un  esasen Kore krizini çözmek peşinde olmadığını savunuyor.   Çünkü  bu kriz, Amerika'nın bölgedeki askeri varlığını  sürdürmesi için bir koza dönüşmüş ve bu vesile ile  Amerika da Çin'in artan gücünü  gözetim altına almak istiyor.  

Rusya'nın  Kuzey Kore'ye yönelik yaklaşımı ise  Kremlin'in küresel süreçleri etkilemesi, Washington karşısında pazarlama gücünün arttırılması, Pekin'in  Kore yarımadası denklemindeki rolünün gözlemlenmesi ve Rusya ile Japonya ve Güney Kore ekonomik ilişkileri ile alakalı hususlar çerçevesinde olmuştur.   Tarihi açıdan da  Moskova   Kuzey Kore'nin  nükleer güce ulaşma alanındaki önemli teknik hamilerinden olmuştur.  Ancak Rusya'nın açıklanan siyaseti , Doğu Asya'da  istikrarsızlığa karşı durmak ve Kuzey Kore nükleer denemelerinin  kınanmasıdır.  Yine de unutulmamalıdır ki   Sovyetler Birliğinin dağılması ile   Kuzey Kore de güvenlik kalkanlarından birini kaybettiğini hissetti ve bu yüzden de hızlı bir şekilde  nükleer caydırıcılığa doğru hareket etti.  

Kore yarımadası müzakereleri sürecinde ise  Kremlin her daim  Beyaz Saray'ın davranışlarına tepki olarak Kuzey Kore'ye yönelik siyasetlerini yürüttü.   21'inci yüzyılın ikinci yarısında Rusya gibi küresel aktörlerin  küresel konumlarının değişmesi ile  Kuzey Kore'nin nükleer meselesi Moskova'nın Washington karşısındaki bir kozuna ve pazarlama imkanına dönüştü.  Barack Obama'nın  başkanlığı dönemindeki yaklaşımı da Rusya'nın bu alana daha fazla odaklanmasına yol açtı. 

Rusya Kuzey Kore ile komşu olma itibarı ile her daim  bölgede de barış ve istikrarın önemli aktörleri ve faktörlerinden olmuştur. Ayrıca Moskova'nın " dış siyaset stratejisi " belgesine göre  2013 tarihinden itibaren  Moskova  iki Kore'nin ilişkilerinin güçlendirilmesini istemiş ve bu çerçevede de bölgesel güvenlik, istikrar ve barışın ve sonuçta ekonomik refahının sağlanmasını talep etmiştir.  

Rusya ayrıca Kore yarımadasının müzakereler aracılığı ile nükleer silahlardan temizlenmesini istemiştir.  Moskova  Kuzey Kore'nin tecride sürüklenmesinin  krizi yönetmekle etkili olmadığını  belirtip Pyongyang ile ekonomik  işbirliklerin artmasına vurgu yapmıştır.  Kuzey Kore her daim  Rusya ile ilişkilerinde  ekonomik çıkarlarını sağlamasının yanı sıra   nükleer ve askeri faaliyetlerini de ayrı tutmaya çalışmıştır. Bu yüzdendir ki Rusya'nın Kuzey Kore'nin nükleer  meselesi alanında Çin kadar etkili olmadığı söylenebilir. 

Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ise her daim  Kore yarımadasının nükleer silahsızlandırılmasına vurgu yaparak  Amerika'nın da  Kuzey Kore'ye önemli güvenlik güvenceleri vermesini istemiştir.  Putin, hala  altı taraflı müzakereler ve bu sürecin ayakta tutulmasına vurgu yapıyor.  Rusya'nın bu müzakereleri ayakta tutma çabaları doğal olarak  Trump'ı memnun etmeyecektir. Çünkü  Trump, bu taktiği geçmişteki Amerikan hükümetlerinin başarısız siyaseti adlandırıp bu alanda sırf ikili müzakerelerin yapılmasını savunuyor. 

İranlı uluslararası meseleler uzmanı Dr. Berari  Rusya'nın  Kuzey Kore'nin ikinci Libya'ya dönüşmesinden kaygılı olduğunu Kuzey Kore'nin  gerçekçi açıdan   Çin ve Rusya'nın yardımları olmadan  farklı boyutlarda ve düzeylerde  Amerika karşısında direnemeyeceğini düşünüyor.  Kimi Rus araştırma merkezleri ise Rusya ve Kuzey Kore'nin aynı gemide olduklarını, ulusal güvenlik ve bekalarının bir birine bağlı olduğunu belirtmişlerdir. 

Amerika dış siyaseti alanındaki dahileri ve düşünürleri ise Putin'in  Kuzey Kore kozundan yararlanarak Amerika'ya baskı yapmak istediğini bu yüzden de  Kuzey Kore nükleer krizinin çözümü için altılı  müzakerelere vurgu yaptığını belirtiyorlar. Kuzey Kore'ye yönelik yaptırımlar karşıtı ve mali destekleri hususunda ise Moskova'nın  genel olarak  güçlü duruş sergilemekten yana olduğunu belirtmek gerekir. 

Amerika açısından  Moskova   Rus ve Koreli şirketlere özel demiryolları hazırlayarak  Amerika'nın yaptırımlarının delinmesi için Kuzey Kore'ye güzel bir imkan sunmuştur. 2014 yılından itibaren  birçok Rus şirket ve kişi de Kuzey Kore ile çalışmak gerekçesi ile  yaptırımlara tabi tutulmuşlardır.