Korona ve Yeni Devir-3
Bu bölümde koronavirüs pandemisinin devam ettiği bir sırada kültürel çalışmaların iyi bir düzeyde devam etmesi ve böylece sosyal baskıları ve stresleri azaltmayı ele alacağız.
Küresel Koronavirüs krizinin belirsiz koşullarından dolayı kültürel çalışmaları iyi düzeyde korumak ve toplumsal stres ve baskı düzeyini azaltmak için yeni fikirler ve yöntemlerin tanıtılması bir zarurettir. Mevcutta genel bir çağrı yaparak kültür ve sanat alanında en iyi fikirleri bir araya getirip denenmeyenleri denemeliyiz. Böylece koronavirüs krizinden kaynakları sorunları belki de yönetebiliriz.
Online piyes okuma, sosyal ağlar üzerinden resimlerin satılması, sanal ortamda verilen konserler, sanatkarların sanal sergilerde sergilenmesi, güncel sinema filmlerinin bedava sunulması, canlı tiyatroların sahnelenmesi, sanal canlı etkinlikler ve müzelerin üç boyutlu olarak gezilmesi bu yaratıcı girişimlerden sayılır.
İşte bu günlerde ve aylarda, koronavirüsün devam ettiği sırada bu yeni kavramlar ile daha sık karşı karşıyayız. Buradan yola çıkarak hemen sohbetimizin başında önemli bir hususa değinmek istiyoruz. Kabul etmemiz gerekir ki sırf sinema gitmek film izlemek anlamına gelmiyor ve sırf film izlemek de sinemayı canlandırmıyor. Nitekim vantilatör karşısında durmanın da ovalardaki meltemlerin ve esen yumuşak rüzgarların karşısında durmak ile pek farkı vardır.
En iyi cihazlar aracılığı ile bile müzik dinlemek tüm gerçeklere yakınlıkları ile çalgıcının önünde oturup veya konserde müzisyeni dinlemekle aynı olmadığı kesindir. Koşu bandı üzerinde koşmanın yemyeşil bir alanda spor ve egzersiz yapmanın yerini dolduramayacağı gibi. Film izlemek ve müzik dinlemek kişisel bir deneyimdir. Sinema ve konsere gitmek de medeni ve toplumsal faaliyetler olsalar da tüm ortak yanlarına rağmen tamamen farklı deneyimlerin elde edilmesine yol açan kültürel ve sanatsal etkinliklerdir.
Görsel sanatlar eserleri hususunda ise görme sorunları ve eseri anlamaktaki farklılıklar , sanat eserlerinin fuarlarda ve galerilerde izlenmesi ve sanal ziyaretler üzerinden izlenmesi arasındaki farklılıklar farklı deneyimlere yol açıyor. Toplumsal ve kentsel işlevlerine ilaveten kimi eserler ve görüntülerin detayları ve aktardıkları duygular sanal alem ziyaretlerinde gözden kaçabilir.
Kimileri bu günlerde sanatsal online etkinlikler ve sanal alemdeki kapasiteler alanında abartmaların söz konusu olduğunu savunuyorlar. Doğal olarak mevcut koşullarda kültürel yapıların korunması her toplumun önceliklerinden sayılır. Ancak bu husus, vatandaşlar arasındaki çatlakların süreklilik kazanmasına ve beğenilen kültürel özelliklerin kaybına yol açmamalı. Bu doğrultuda sırf muhatapları cezbetme, sanatkarları motive etme veya onların ekonomik ihtiyaçlarına odaklanma yetmiyor. Er ya da geç koronavirüs krizinden de geçilecek ve kentsel faaliyetler de normale dönecektir. Bunun ardından ise mevcut dönemin eserleri ve etkileri ile karşı karşıya kalınacaktır.
Mevcut duruma aşırı derecede odaklanmak ve sanatkarlar, eserleri ve muhatapları arasında alelacele yeni bir düzen kurmaya çalışmak belki de sanat ve kültürü gelecekte yeni toplumsal ve ekonomik krizler ile karşı karşıya koyabilir. Bu doğrultuda muhataplarda oluşacak yeni alışkanlıkları yeniden değiştirmek pek de mümkün olmayacaktır. Özellikle de rahatını arayanlar için bu çok daha geçerlidir. Nitekim sanatkarlar ve sanat eserleri üreticilerinin alışkanlıklarını da değiştirmek pek mümkün değildir.
Geçen bölümlerde dünyanın birçok noktasında sanatsal faaliyetlerin geçmişe göre farklı şekillerden gerçekleştirildiğini söyledik. Sohbetimizin devamında ise mevcut kültür ve sanat durumu etrafında kimi görüşleri kısaca gözden geçireceğiz.
İranlı sanat hocası ve İran Sanat Akademisi üyesi Hasan Balhari insanların koronavirüs salgınına ayak uydurmakta olduğunu söylüyor. Bu İranlı sanat hocası şöyle diyor:" Koronavirüs insanların hayatının farklı boyutlarını etkilediği gibi sanat alanında da değişikliklere neden oldu. Biz de zaten koronavirüs pandemisinin insanlığın düşünme tarzını, varlık alemi, Allah'a ve türdeşlerine bakışını değiştireceğini ve insanları daha fazla hakikate yaklaştıracağını düşünüyorduk. Ancak maalesef şimdi de bu salgının başlamasından bir kaç ay geçmesine rağmen insanların bu duruma da alışık hale geldiğini ve kendilerini koronavirüs kritik dönemi ile de uyumlu hale getirdiğini görüyoruz. Bu yüzden koronavirüs sonrası dönemin farklı bir dünya olacağını düşünmüyorum. "
Bu felsefe ve sanat hocası sözlerine şunları da ekliyor:" Kimi sanat dallarının koronavirüsle uyum sağlamasına ve bu dalların sanal alemde gelişmesine rağmen kimi sanat dalları da hiçbir şekilde bu salgına uyum sağlayamamış ve sanal alemde rol oynayamamıştır. Örneğin tiyatro. Tiyatro canlı olma özelliğinden dolayı tiyatrodur. Müzik konserleri de aynı türdendir. Tabii bu dönemde de online konserlerin düzenlenmesine şahitlik ediyoruz. Ancak canlı performansın başka bir ruha sahip olduğu izleyenleri ve katılanları farklı havalara soktuğu söylenmelidir.
İranlı uzman Belhari şöyle bir hatırlatmada da bulunuyor:" Sanatın canlı olma özelliği zatında olan bir şey. Bu alanda ise büyük değişikliklerin yapılması beklenmiyor. Tabii sanatın sanal alemde görücüye çıkarılması süreci devam edecek nitekim daha önce de olan bir durumdu. Bu durum ise pek istikrarlı olmayacak. "
İranlı sanat hocası Belhari sanatın koronavirüse uygun tepki gösterip göstermediği hususunda ise şöyle diyor: " Maalesef şimdiye dek böyle olmadı. Sanat insanlığın duygularının tercümanı olduğundan dolayı hep ilgi odağında yer almalı. Sanatın derinliklerini insanlara tanıtmalıyız. Böylece koronavirüs sonrası dönemde dünya düşünürlerini bekleyen epistemolojik yeni tanımları çerçevesinde yeni ve etkili adımlar atılmalıdır. "
Sanat ve kültürün zor koşulları için çare bulmaya çalışan düşünürler ve bilim insanlarının çabalarına ilaveten koronavirüsün görülmemiş bir kriz olmasından dolayı farklı ülkelerin çalışmaları ve tecrübeleri de bir araya getirilmeye ve kültür alanında bir kenetlenmenin oluşturulmasına odaklanılmıştır. Bu amaçla UNESCO üye ülkelerin kültür alanındaki bilgilerini toplayıp bu bilgileri analiz ederek kültür alanındaki sağlık krizinin etkilerini ve zararlarını tahmin etmeye çalışmıştır.
UNESCO organizasyonu farklı ülkelerin kültür bakanlarından sanal diyaloglar aracılığı ile sağlık krizinin kültür alanına yaptığı etkileri konuşmaya davet etti. Bu müzakerelerden amaç, kültür bakanlıkları arasında sürekli bir kanal oluşturma, sağlık krizinin kültüre yaptığı toplumsal ve ekonomik etkilerin bulunması, ülkeler arasında kültürel tecrübelerin takası ve olumsuz etkilerin azaltılması için kuralların hazırlanmasıdır.
Birçok ülke ise halihazırda tüm ulusal ve küresel kültür ve sanat organizasyonları, kurum ve kuruluşlarının koronavirüsün kültür alanında bıraktığı etkilere odaklanması gerektiğini düşünüyor. Bu çerçevede " dijital kültürel işbirliklere " odaklanılması isteniyor. Bu sanal oturumlar ve diyaloglarda kültür ve sanat potansiyellerinin yeniden kazandırılması için doğru tedbirlerin alınmasına vurgu yapılmaktadır. Koronavirüsün ortaya çıkardığı sorunlar karşısında toplumsal direncin arttırılması için gereken kültürel aşılar ve koronanın kültür alanındaki ekonomik etkilerine karşı koymak bu diyaloglarda vurgulanan hususlardı.
Koronavirüs ile mücadele için gereken temel stratejilere ilaveten ülkelerin kültür ve sanat çalışmalarını desteklemesi de bu diyaloglarda vurgu yapılan hususlar oldu. Bu çerçevede radyo ve televizyonun kültür ve sanat eserlerinin sunulma platformu olarak kullanılması, teknoloji temelli ev çalışmalarının desteklenmesi, sanatkarlar ve kültürel organizasyonların idari olarak desteklenmeleri, sanat ve kültür alanında faaliyet gösterenlere yönelik vergilerin azaltılması ve manevi mülkiyete önemin arttırılması stratejilerine de vurgu yapıldı.
Ayrıca özel sanal turların düzenlenmesi, dünyanın farklı noktalarından olan sanatkarların eserlerinin sunulması için platformların oluşturulması, güçlü sanatkarlar tarafından sanal tiyatro ve konserlerin düzenlenmesi, bölgesel ve ulusal büyük müzelerin sanal alem üzerinden görücüye çıkarılması ve bilgilerin paylaşımı bu diyaloglarda ele alınan yaratıcı öneriler ve girişimlerdendi.
Burada kesin olan husus kültür meselesinin koronavirüs salgını sırasında marjinalleşmemesidir. Birçok hükümet için bu doğrultuda dijital teknolojilerin geliştirilmesi asıl ve genel strateji olacaktır. Bu yüzden devlet kurum ve kuruluşları, sanat ve kültür alanındaki aktivistler de bu hususa dikkat etmeliler. Bu hususta ise İran İslam Cumhuriyeti belli başlı önerilerde bulunmuştur.
İran'ın bu yöndeki önerileri şöyle sıralanabilir:" İlk olarak sanat alanında faaliyet gösterenlerin dijital zeminde kültürel tüketimin gelişme fırsatını değerli sayması ve bu ortamda varlıklarını arttırması, ardından da uluslararası alanda faaliyet gösteren organlar ve enstitüler bilgi paylaşımı için fırsattan yararlanmalı ve dünyanın farklı noktalarındaki kültür ve sanat dalında faaliyet gösterenlerin tecrübelerinden faydalanmalılar. Buna paralel olarak kültür bakanlıkları ve devlete bağlı kurumlar ve de turistik acentelikler ve enstitüler de sanal turizm hizmetleri alanında yeni yöntemler uygulamalılar. "
Tabii ki sanal turizm kavramını kavramak için yeterli zamana da ihtiyaç duyulmaktadır.
Mevcut dönemdeki en önemli ve öncelikli konu ise sanat eğitim merkezlerinin görevleridir. Bu merkezler farklı yaşlarda ve becerilerdeki insanların bilişsel ve mesleki eğitimlerini gündeme alıp sanal alemde değerli muhtevaların yayılması ve üretimini hızlandırabilirler.
Bu arada dini kurumlar ve organlar ve maneviyata dayalı kültür sanat işlerine ilgisiz kalmak mümkün değildir. Şimdi de dini değerler ve maarifin yayılması için de faaliyetlerin planlanması gerekir. Bu çerçevede halkın maneviyatı da güçlendirilmeye çalışılmalıdır.
Bu gibi kritik durumlarda dinin yapıcı rolü bilimin başarısında da etkili olacaktır. Çoğu büyük bilim insanları ise din ve imanın bilimsel hedeflere ulaşılmakta da etkili olduğunu ve bu doğrultudaki rolünün inkar edilemez olduğunu düşünüyorlar. Alman fizikçi Max Planck ise bu hususta şöyle düşünüyor:" Bilim tapınağının giriş kapısının üstüne inancı olmayan girmesin diye yazmışlar. Din ve bilim beraberce şirk ve ilhada karşı savaşıyorlar. İkisinin de kaynağı ve motive edicisi ise varlık aleminin yaratıcısıdır ve olacaktır da. "