Türkiye Hidropolitiği-4
Bu bölümde Siyonist Rejim İsrail'in Türkiye Hidropoliğindeki rolü ve etkilerini ele alacağız.
Su eksikliği ve kademeli olarak azalması hususu, milletlerin ve insani toplulukların özellikle de dünyanın kurak ve yarı kurak bölgelerinde yaşayanların siyasi ve toplumsal ilişkilerinin şekillenmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu etkileme durumu kimi durumlarda ise ülkelerin işbirliği yapmasına ve olumlu gelişmelere neden olmuştur.
Bu olumlu etkiler arasında ise Danub nehrinin hukuki düzeninin oluşturulması ve bu eksende yürütülen eşgüdümlü siyasetlere değinmek mümkün. Ancak Batı Asya ve Hint altkıtasında tartışmalara yol açan, olumsuz etkileri olan su politikaları daha fazla göze çarpmaktadır. Su krizi ve bu husustaki ihtilaflar belki de dünyanın hiçbir yerinde Batı Asya bölgesinde olduğu kadar siyasi ve güvenlik boyutları kazanmamıştır.
Yeraltı sularının orantısız bir şekilde kullanılması, nehirlerin sularının kirletilmesi ve nehirlerin üst havzasında bulunan ülkelerin sayısız barajlar inşa ederek alt havza ülkelerini belli başlı sorunlar ile karşı karşıya bırakması bu bölgede gerilim ve yıpranma kaynağına dönüşmüştür. İran'da Harezmi Üniversitesi hocalarından Morad Kaviyanirad ise bu hususta şöyle düşünüyor:" Dünya ve Batı Asya'daki mevcut yüzyıldaki bölgesel savaşlar ve çatışmaların çoğu su eksikliği ve kıtlığından dolayı olacaktır. "

Su krizi, Lübnan'ın 1982 yılında Siyonist Rejim İsrail tarafından işgalinin asıl nedenlerinden biri idi. Siyonistler bu saldırıda Litani nehrini işgal edip bu nehrin suyunu işgal topraklarına aktardılar. Bunun yanı sıra Siyonist Rejim İsrail Gazze bölgesinin yeraltı sularının yüzde 40 kadarını da kullanmaktadır. Sahte Siyonist Rejim İsrail sınırlarını çizenler ilk başta da bu bölgenin hidropolitik sınırları hakkında bilgi sahibi idiler. Bu yüzden de Nil'den Fırat'a kadar Yahud devletinin kurulması siyaseti doğrultusunda bölgesel ve uluslararası arenada su sınırlarını Kuzey'den Litani nehrine ve Doğu'dan da Ürdün nehrine kadar genişletmeye çalıştılar. Ayrıca Golan bölgelerine de musallat olmak sureti ile bu bölgenin su kaynaklarından da yararlanmaya çalıştılar.
Yahudilerin dünyanın farklı noktalarından İsrail'e göç etmesi ve ardından da işgal altındaki topraklarda endüstri ve tarımcılığın gelişmesi ile Siyonistlerin de su kaynaklarına olan ihtiyaçları sert bir şekilde arttı. Siyonist Rejim İsrail'in Ürdün ve Suriye ile ihtilafları doğal olarak su alanında da görülmeye başlandı. Aslında su krizi ve su ihtilafları sözde barış müzakerelerini de etkiledi ve iyice bu sürece gölge düşürdü. İşgal altındaki toprakların cağrafyasının büyük bir kısmının çöllük ve kuraklık alanlardan oluşması ve kurak iklime sahip olması yüzünden İsrail de su ihtiyacını karşılamak için Ürdün'ün Yermuk, Suriye'nin Beniyas ve Lübnan'ın Dan su kaynağına bağımlı hale geldi.
Bu çerçevede Siyonist Rejim İsrail'in Türkiye ile ilişkilerinin bir nedeni de bu ülkeden aşağıya doğru akışın özellikle de Manavgat nehrinin akışının garanti alına alınması ayrıca Irak ve Suriye zararına olacak şekilde doğal kaynaklar alanında dengelerin bozulmasıdır. Özellikle de Siyonist Rejim İsrail'in Lübnan'ın Litani nehrine musallat olmasına Lübnan Hizbullah Hareketinin kahramanca karşı çıkması ve buna paralel olarak Nil'in suyunun bir kısmının işgal topraklarına aktarılması projesinin Mısır'da kamuoyunun muhalefeti ile karşılaşması bu hususu daha da hassas ve kritik kılmıştır.
İranlı üniversite hocası Seyyid Asıf Kazımi ise bu hususta şöyle düşünüyor:" Her metre karesi Siyonist Rejim İsrail için 55 Cent kadar masrafı olan Türkiye'den işgal altındaki topraklara su aktarımı projesi, Siyonistlerin su ihtiyacını karşılamaktaki masraflarını iyice azaltacaktır. Çünkü pahalı su tatlandırıcı cihazlar her metre kare için 2 Dolar 60 Cent kadar masrafa neden oluyor. "

Dicle ve Fırat üzerinde sayısız barajlar inşa etme çerçevesinde Türkiye'nin Güney Doğu Anadolu Projesinin uygulanması ile Türkiye su kaynakları büyüyecek ve böylece işgal altındaki topraklara su aktarımı imkanları ve kapasiteleri de arttırılacaktır. Bir diğer yandan Türkiye de GAP doğrultusundaki çalışmalarını hızlandırmak için Siyonist şirketlerin teknolojilerine ihtiyacı vardır.
Siyonist Rejim İsrail'in bu projeye katılımı ise Siyonist dönem cumhurbaşkanı Ezer Weizeman'ın 1998'de Türkiye ziyareti ile başladı. Bu çerçevede Naan، Netafim، Ashtrom، Soleh، Boneh، Talaa ve Merhav şirketleri su ulaştırma sistemleri ve T-E şirketi de yeraltı su kaynaklarının incelenmesi hususunda Siyonist şirketler olarak GAP çerçevesinde çalışmaya başladılar. Bunlara ilaveten tarımsal teknolojiler alanında faaliyet gösteren Türkiye-Siyonist Rejim ortak şirketi Alarko da bu çerçevede faaliyetlerine başladı.
Siyonist Rejim kökenli şirketlerin Türkiye'nin GAP çerçevesindeki projelere katılımının sermaye değeri ise yaklaşık 800 milyon dolar kadardır. Siyonist Rejim tarım bakanlığına bağlı uluslararası tarımın gelişmesi işbirlikleri merkezi de bu projelerin ilk tasarım ve araştırma aşamalarında rolü vardı. BMT ve Avrupa Birliği ise Türkiye'nin GAP çerçevesindeki çalışmalarının insani ve çevresel yan etkileri hususunda hep uyarılarda bulunmuştu.

Kimi Alman, İngiliz, Avusturyalı ve İsviçre'li şirketler de Avrupa'daki çevre koruyucu örgütler ve kuruluşların itirazlarından dolayı bu projeyi terk ettiler. Buna rağmen Siyonist Rejim İsrail GAP çerçevesindeki faaliyetlerini arttırdı ve hatta Amerika'dan baskı uygulayarak Dünya Bankasının bu projelerde yatırım yapmaktan vaz geçmesini engellemesini istedi. Siyonist Rejim İsrail ayrıca GAP sürecinde ortaklık yapma bahanesi ve farklı nedenler mazereti ile özellikle de Türkiye Musevilerinin ortaklığı adı altında Türkiye Güney Doğusunda geniş çaplı bir şekilde arazi satın almaya başladı.
Aslında Siyonist Rejim İsrail'in bu denli geniş çaplı bir şekilde GAP sürecindeki faaliyetleri sırf su ihtiyaçları ile ilgili değil bu yayılmacı ve sinsi rejimin güvenlik ve siyasi hedefleri doğrultusundadır. Türkiye'nin Güney Anadolu Projesi çevresel ve ekonomik yan etkilere ilaveten Siyonist Rejim şirketlerini ve aktif ekonomik birimlerini de içine alarak Siyonistlerin Batı Asya'nın jeopolitik bölgelerinden birindeki etkinliğini de arttıracaktır.
Siyonist özel ve tüzel kişiler tarafından tarımsal arazilerin ve tarlaların alınması ve Yahudilerin belli bölgelere yatırım yapma çağrıları ve bildirileri Siyonist Rejimin bu kritik bölgedeki etkinliğini günden güne arttıracaktır. Siyonistler ayrıca bu projenin tamamlanması sonucu meydana gelecek büyük piyasada da etkinliklerini arttırarak ürünlerini Türkiye ürünleri adı altında Batı Asya tüketim piyasalarına sürebilirler. Özellikle de mevcutta BDS ismi ile bilinen İsrail'i Boykot Etme hareketinin günden güne büyüdüğü sırada bu mesele daha da önem kazanıyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve İran'ın da Türkiye'nin Güney Doğu Anadolu bölgesine yakınlığı Siyonist Rejim için GAP çerçevesinde çalışmasının başka avantajlarından sayılır. Bu çerçevede Siyonist Rejim İsrail bu avantajdan yararlanarak bölge ülkeleri aleyhinde istihbari çalışmalar yapıp komplolar bile kurabilir. Siyonist Rejimin ihtiyaç duyduğu suyun Türkiye tarafından karşılanması ve bu rejimin Ürdün ve Golan tepelerinin su kaynaklarına olan ihtiyacının azalması Siyonist Rejimin Araplar ile sözde barış müzakerelerinde elini güçlendirebilir.
Bir diğer yandan ise Irak ve Suriye'nin de Dicle ve Fırat sularına olan bağımlılığı Türkiye'nin bu su kaynaklarını baskı aracı olarak kullanmasına imkan tanır. Böylece Türkiye kendi siyasetlerini bu iki ülkeye de dayatmaya çalışabilir. Bu durum da Siyonist Rejim için görece bir avantaj sayılır. Irak ve Suriye'nin Direniş Ekseninden uzak tutulması Amerika, Siyonist Rejim ve Türkiye'nin ortak hedeflerinden sayılır.
Bunlara ilaveten Fars Körfezi çevre ülkelerine su taşıma eksenli barış borusu projesi de gelecekteki su kıtlığı ve tuzlu suları tatlılaştırma çalışmalarının masraflarından dolayı daha fazla ilgi odağına yer alacaktır. Bu çerçevede Irak ve Suriye gibi ülkeler de Siyonistler ile uzlaşmaya zorlanabilirler. Aslında Türkiye de su baskı aracından yararlanarak Araplar ve Siyonistlerin barış arabulucusu olarak da rol yapıp Batı Asya'daki stratejik konumunu güçlendirmek istiyor.
Siyonist Rejim İsrail ise Türkiye üzerinden su baskı aracını kontrol etmek istiyor. Buna esasen Manavgat nehrinin suyunun ucuz fiyata, su balonları aracılığı ile Siyonist Rejime aktarıldığı görülmektedir. Bir diğer yandan da Türkiye ciddi çevresel ve insani yan etkileri olan Ilısu barajına su alımını tam da yazın doruğunda yapmak istiyor.
Aslında Güney Anadolu Projesi sırf su kaynakları yönetimi, elektrik üretimi ve ekonomik bir proje değildir. Batı Asya'daki hayatı ve çevresel durumu etkileyen sorunlar yaratan bir projedir. Bilindiği üzere su ve su temini hususu savaşlara bile yol açmıştır. Siyonist Rejim İsrail ise GAP'a büyük önem veriyor. Çünkü hem ucuz kaynak sayılıyor hem de komşularına su sıkıntısı çektirip onları zayıflatıyor.