Nisan 30, 2016 07:14 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde feministlerin toplumun bazı gerçekleri konusunda ifrat ve tefrite kaçarak aile temellerini sarstıklarını belirttik.

Günümüz kuşağı, feministlerin çiftlerin sorumlulukları ile ilgili aşırı ve tahrip edici düşüncelerinin etkisi nedeni ile her türlü sorumluluktan kaçarak, aile kurmaya istekli değiller. Diğer yandan batı toplumunda aile yapısının dağılması ve boşanma oranlarının artmasına şahidiz. Bu programda feminizm düşüncesi nedeni ile batı toplumunda boşanma oranlarının artması ve İslam açısından boşanma konusuna değinmek istiyoruz. Sizleri sohbetimizi dinlemeye davet ediyoruz.

 

Kelime anlamı ile "boşanmak" kadın ve erkeğin nikah ve evlilik bağından kurtulmasıdır. Batı hukuk düzeninde boşanmak, çiftlerin hayatta olduğu zaman her iki tarafın resmi ve yasal evliliklerini feshetmesidir, öyle ki bir kez daha evlenip bir araya gelebilsinler.

İnsan soyunun devam etmesi ve eğitilmesi için en temel kurumlardan biri, ailedir. Bu değerli kurumun dağılmasındaki en önemli etken ise boşanmadır. Gerçi boşanma insanlık tarihinin en başından beri var olan bir olaydır, fakat her çağda boşanma oranı makul bir ölçüde idi ve varlığı ise toplumun temellerine hasar vermiyordu. Fakat günümüzde bir çok toplumda boşanma oranlarının her yıl daha da yükselmesine şahit oluyoruz, öyle ki aile temellerinin yok olma tehlikesi bulunuyor, üstelik sonuçları da aile fertleri ve özellikle boşanma çocuklarında sosyal sapkınlıklar, psikolojik sorunlar ve bunalım gibi sorunlara sebep oluyor.

 

Aile uzmanları, batıda feminizm kültürü dalgasının giderek yayılması nedeni ile günümüzde boşanma oranlarının yükselmekte. Kadınlar için erkeklere eşit ekonomi sorumlulukları ve haklarının onaylanmasına yönelik çalışmalar, kadının evdeki her türlü çalışması için hiçbir maddi ve manevi değerin verilmeyerek aşağılanması, kadınlara ayırımı yok etmek bahanesi ile toplumda ve ailede kadın ve erkek rollerinin mahiyetini bozarak değiştirilmesi, kadınlara yönelik ayırım ve zulmün ilk ve temel yeri olan ailenin sarsılması ve yok edilmesi, kadınların erkeklerle eşit şartlarda topluma katılmasının kolaylaştırılması, kadınları topluma girmeye, meslek edinmeye ve gelir kazanmaya zorlanması için ekonomi, yapısal, sosyal ve yasal baskıların yapılması vb. aile kurma ve devam etmesini sağlamasını zorlaştırıyor. Örneğin feminizmin özellikle ekonomi ile ilgili çözümleri, kadınların mesleki nedenlerden dolayı ya hiç evlenmeye yanaşmamasına, ya da evlendikleri halde de ailede rollerin değişmesi ile kadının evlilikten amaçladığı ihtiyaçlarının karşılanmamasına sebep oluyor. Bu da evlilikten kısa bir süre sonra boşanmalarına ve batıda aile reisi milyonlarca kadına katılmalarına, dolayısı ile dengeli normal bir ailenin tüm işlevleri ve duygusal ortamından mahrum kalmalarına neden oluyor.

 

Çağımızda bir çok erkek geç evlenirken, aileye karşı kısıtlı sorumluluğa inanıyorlar. Daha açık söylemek gerekirse onlar eş olarak kendi geçimini sağlayabilecek bir kadın ararken, küçük bir aileyi tercih ediyor ve evlilik yaşamlarının kalitesi onları tatmin etmeyince boşanmayı kolayca düşünüyorlar. Bu arada boşanma yasalarının ıslah edilmesi, ellerini açık bırakıyor ve erkekler tarafından nafaka ödeme temellerini sarsıyor. Feministler de erkekleri bu bağlardan kurtarmaya da teşvik ediyorlar.

Tabi bu arada feministler kadıları boşanmaya ve çocukların velayetini almaya daha fazla teşvik ederken, hükümetlere de bu konuda yasa çıkartmaya baskı uyguluyorlar. Tüm kanıtlar boşanan kadınlar ve çocuklarının kötü maddi durumda olduğunu gösteriyor. Kadınlar boşanmanın direkt bedellerini ödemekle kalmadığını, boşanan aile çocuklarını yetiştirme gibi zor ve ağır bir sorumluluğu da omuzlandığını gösteriyor.

 

İslam’da insanın ruhsal ve fiziksel sağlığı ve huzurunu sağlamak için evlilikten daha kutsal bir kurum yoktur. Kur'an Kerim bir çok ayette evliliğe emrederken, Resulullah –saa- da evliliğe önemle vurgu yapmış ve insanları yoksulluktan evlenmemekten sakındırmıştır.

İslam’da evliliğin kutsal ve sevilen bir hareket olarak yapılması için çok vurgu yapıldığı gibi, boşanmanın kötü ve kutsal olmayan bir hareket olduğu, üstelik önlenmesi için her yöntemin yapılması belirtilmiştir. Kutsal şeriat kelimelerinde boşanma Allah’ın öfkesini beraberinde getiren en çirkin ve sevilmeyen helallerden biri olarak zikrediliyor. İmam Cafer Sadık –as- şöyle buyuruyor: yüce Allah’ın helal kıldığı şeyler arasında boşanmaktan daha nefret edici ve çirkini yoktur.

İmam Sadın –as- bir başka hadiste şöyle buyuruyor: Allah nezdinde İslam’da boşanmak ve ayrılıktan yıkılan bir evden daha kötü hiç bir şey yoktur. Allah, boşanmayı seçenlerden nefret ediyor ve boşanma emri gerçekleşince Allah’ın arşı titriyor.

Diğer sosyal anlaşmalara rağmen evlenmek doğal ve zati bir konudur ve sevgi, dayanışma ve birlikteliğe dayanarak kadın ile erkeğin birbiri yanında fedakarlığı ile gerçekleşir.

 

İslam’ın kendi kurallarını dayandırdığı evliliğin doğal mekanizması, kadının ailede sevilen ve sayılan biri olmasıdır. Bu yüzden eğer her hangi bir sebepten dolayı kadın kendi konumundan düşer, erkeğin ona olan sevgi ateşi söner ve ona ilgisiz olursa, ailenin temeli sarsılır. Bu da en doğal sosyal toplumun dağılması anlamındadır. İslam bu durumu esefle karşılıyor, fakat evliliğin doğal temel yapısı bozulunca , yasal olarak, onu yaşayan bir olay olarak sürdüremez. Buna rağmen İslam bazı özel tedbir ve çalışmalarla aile yapısının doğa açısından devam etmesini sağlıyor. Öyle ki kadın yine sevilen ve erkek de yine seven taraf olarak, rollerine devam ediyorlar. İslam’ın, kadının kendini kocası için süslemesi ve onun isteklerini karşılaması, buna karşı erkeğin eşine sevgi göstermesi ve aşkını ilan etmesine dayalı benzer tavsiyelerin tümü, aile yapısının dağılmasını önlemek ve korunması içindir.

 

Din önderleri ve liderlerinin siyersinde görüldüğü gibi her zaman boşanmaktan çekinmiştir. Bu yüzden aralarından boşanma vakası ender ve makul bir sebepten dolayı gerçekleşmiştir. Kesin olarak kadın ve erkek arasında barış ve dayanışma yaşanmalı, fakat evlilik yaşamındaki barış ve uzlaşma, iki iş arkadaşı, iki dost veya iki komşu arasındaki barış ve uzlaşmadan çok farklıdır. Evlilik yaşamında barış ve uzlaşma, fedakarlık, birbirinin kaderine ilgi duymak, ikilem duvarlarının yıkılması, karşı tarafın saadetini ve bedbahtlığını kendi saadet ve bedbahtlığı olarak bilmektir. Bu ilişki ayrılık ve boşanmakla sonuçlanmazken, üstelik daha da güçlenmesine vesile olur.

 

İslam dini her ne kadar da boşanmaktan çekiniyorsa, yine de özel durumlarda olan eşler için son çare olarak kabul ediyor. Eğer bu boşanma ahlaki değerlere uyularak barış ve huzur içinde gerçekleşecekse, hiç bir taraf diğerine zulüm etmez, üstelik erkek kadına karşı mihir parası ve nafakasını ödemek zorundadır. Boşanmakta uyulması gereken bir diğer konu, kadının 3 ay iddet süresi beklemesi gerekir, bu dönemde kadın, erkeğin evinde yaşayabilir, fakat diğer bir erkekle evlenemez. Belki de bu iddet dönemi, kadın ve erkeğin eski hatalarını gözden geçirip tekrar birlikte yaşamaya ve evliliklerine devam etmeye karar vermeleri içindir. 009  015