Aralık 12, 2020 10:21 Europe/Istanbul

Bu bölümde bağırsak hastalıkları ile ilgili konuşacağız.

Sindirim sistemi hastalıkları genel olarak besin maddelerinin vücuda alınması, yemeklerin sindirilmesi ve genel olarak da sağlık durumuna doğrudan etki yapabilir.   Sindirim sistemi ağızdan başlanıp makata kadar devam etmektedir.Bu yüzden sindirim sistemi hastalıkları geniş çaplı hastalıkları kapsamaktadır.  Bu nedenden dolayı sindirim sistemi hastalıklarını  sindirim sistemi organlarına göre incelemek yerinde olacaktır. Sohbetimizin devamında bağırsak ile ilgili konuşacağız. 

İnce Bağırsak  Kanseri  bağırsak hücrelerinin değişime uğradığı nadiren görülen bir hastalık türüdür.  İnce Bağırsak Kanseri hastalığında   hücreler kontrol dışı bir şekilde gelişir ve tümör denen kitleyi oluşturur.   Bu kanser türüne yakalanan şahısta  ince bağırsak tamamen tıkanır.  Bilindiği üzere sindirim sisteminin  dörtte üçü kadarı  ince bağırsaktan oluşmaktadır.   Bu yüzden bu hastalık sindirim sistemini büyük oranda etkileyecektir. Tabii bu hastalığın nadiren görüldüğü de söylenmelidir. 

Doktorlar tam olarak  ince bağırsak kanserinin neden ortaya çıktığını bilmiyorlar. Ancak  bir kaç etkenin bu hastalığı tetikleme ihtimali olduğundan söz ediyorlar.  Bu çerçevede 60 yaş civarında olmak, erkek olmak, genetik sorunlar, sigara içmek, yağlı beslenme tarzı, fenoksi asetik asit gibi kimyasal maddelerin bulunduğu mekanlarda bulunmanın bu ihtimali arttırdığı söylenmektedir.   Ayrıca  bağırsak iltihaplanması ve ödemi, kalın bağırsak kanseri, çölyak hastalığı ve lenfödem hastalığı, Familyal Adenomatöz Polipozis (FAP) sendromu da ince bağırsak kanserine yol açabilir. 

İnce bağırsak kanserinin belirtileri de diğer bağırsak sorunlarının belirtilerine benzer. Bu yüzdendir ki doktorlar da ince bağırsak kanserine kesin tanı koymakta ciddi sorunlar yaşarlar. Bu çerçevede sancılar, karın ağrısı, istenmeyen kilo kaybı, ishal ve kimi durumlarda da  bağırsak kanaması ve  tıkanması, hasta hissetme duygusu ve aşırı yorgunluk da ince bağırsak kanseri belirtilerinden olabilir. 

İnce Bağırsak Kanserinin farklı türleri bulunmaktadır.  Bu hastalığın teşhisi için  önerilen testler ve tahlillerin çoğu ise kanserin aşamasını belirlemek amacı ile yapılmaktadır.    İnce Bağırsağın tomografisinin çekilmesi   kanserin hangi aşamada olduğunu belirlemekte faydalıdır.    Doktorların  kanser hücrelerinin  bağırsakta veya bağırsak etrafındaki organlardaki gelişimini evrelere göre belirlerler.  Bu çerçevede hastanın tıbbi geçmişi, kan tahlili, bağırsak performans testi ve endoskopik görüntüleri  incelenir. 

Laparotomi cerrahi yönteminde  karında bir yarık oluşturarak karnın içi ve iç yüzeyi iyice incelenir.  Bu cerrahi türünde yarığın boyutları  laparatominin neden gerçekleştirildiğine bağlıdır.   Kimi zaman bazı organlar veya lenfatik bezler  kaldırılır veya örnek doku alınır. Böylece alınan örnek dokular ve alınan parçalar  mikroskop altında incelenir. 

Bir başka teşhis yönteminde ise Gastro İntestinal sistemin üst kısmı  ince bağırsağın testlere tabi tutulması ile incelenir.   Bu testler çerçevesinde  yemek borusu, mide ve ince bağırsak röntgeni çekilir.  Bu doğrultuda hasta baryum içerikli  beyaz veya gümüşümsü bir sıvıyı  içer.  Bu özel sıvı  yemek borusu, mide ve ince bağırsağın etrafını  doldurur.  Bu sıvı aynı zamanda gastro intestinal sistemin üst kısmına ve ince bağırsağa doğru  hareket eder ve röntgen çekilmesini sağlar.  Bilgisayar yardımlı tomografi veya MR da  bu hastalığın teşhisinde etkili yöntemlerden sayılırlar. 

Teşhisin ardından doktorların hastaya önerdiği tedavi yöntemi ise   kanserin türüne, kanserin hangi aşamada olduğuna başka organlara bulaşıp bulaşmadığına bağlıdır.    İnce bağırsak kanserinin temel tedavi yöntemi ise cerrahiye baş vurmaktır.  Cerrahi yapılarak enfeksiyon kapmış bölüm kaldırılır ve ince bağırsağın sağlıklık bölgeleri tekrar bir birine bağlanır.  Ayrıca  ince bağırsakta bir tıkanıklık söz konusuysa   cerrahi yöntemi ile  bertaraf edilir.  

Genellikle   operatör doktor  tümörün tamamını  tek bir cerrahi ile alabilir. Ancak  bu herkes için geçerli değildir.  Tümörün   bağırsağın neresinde yerleştiği  ne kadar alanı etkilediği cerrahide belirleyici etkenlerden sayılır.   Cerrahide midenin, kalın bağırsağın, safra kesesinin veya lenfatik  bezlerin bir kısmının alınması da gerekebilir.    Genelde ise ince bağırsak kanseri tedavisi için  radyo terapi uygulanmaz.  Ancak kimi durumlarda  cerrahinin ardından  kemoterapi veya radyo terapiye de baş vurulabilir. 

Divertikül, sindirim sistemi çeperini geçen mukoza fıtığıdır. Sindirim kanalının her yanında görülebilirse de, en çok kalın bağırsakta oluşur.  Divertiküller  özellikle de 40 yaşın üstünde olan şahıslarda görülse de nadir durumlarda  sorun yaratabilir.  Kimi durumlarda   bir veya iki divertikül iltihaplanır ve enfeksiyon kapar. Bu duruma diverkülit ismi verilir.  

Ağrıya sebebiyet veren ve nükseden divertiküller cerrahi ile kaldırılmalıdır. Bu arada diverkülit ve divertiküler olmak üzere iki türü divertikül sorunu olduğu belirtilmelidir.   Bu ikisini bir birinden ayırmak ise epey zordur.   Bu çerçevede daha düşük dozlu ağrılar   evde dinlenip hafif ilaçlar veya saydam sıvıların içilmesi ile dindirilebilir.     

Divertikül sorunu yaşayan hastalar düzenli olarak sıcaklıklarını ölçmeli ve karınlarının sol tarafını  yavaşça basarak  kendilerini kontrol etmeliler. Divetiküller ise daha çok karnın sol kısmında yer alırlar.  Ateşin veya iltihaplanmaya işaret eden dokunma duyarlılığının  artması ile hemen sindirim sistemi uzmanına baş vurmalılar.

Divertiküller genellikle  doğal olarak zayıf sayılan kolon yani kalın bağırsakta şekillenip baskı altında kaldıklarında  kolon iç yüzeyinde gelişirler.    Divertikül keseciği patlayıp veya delindiğinde enfeksiyon veya ödem oluşup divertikülit sorunu ortaya çıkar.   Divertikülite yakalanma riskini arttıran bir kaç etken vardır.  Yaşlılık, tütün ürünleri tüketmek, hareketsizlik ve spor yapmamak, hayvansal yağ zengini besin maddelerini sık kullanmak, lifsiz beslenme tarzı, steroidler tipi ilaçlar almak, uyuşturucu madde ve steroid olmayan iltihap karşıtı ilaçlar almak da  divertikülite yakalanma riskini arttırmaktadır.  

Kimi belirtiler ise divertikülite işaret etmektedir.   Bir kaç gün boyunca aynı şekilde devam eden karın bölgesindeki ağrılar bu belirtilerdendir.  Bu ağrı genellikle karnın sol alt kısmında hissedilir.  Ancak özellikle de  Asyalı ırklarda yaşandığında  karnın sağ kısmında da hissedilebilir.   Kusma ve mide bulunması, ateş, karına dokunurken aşırı duyarlılık, kabızlık veya nadiren de ishal bu hastalığın diğer belirtilerindendir.  

Akut divertikülit sorunu yaşayan kimi insanlar  başka sorunlar da yaşayabilirler.   Divertikül keseciklerinde apselerin oluşması, yaralı dokunun kalın bağırsağı tıkaması,  fistül gibi anormal kanalların oluşması, peritonit gibi sorunlar bu hastalarda görülebilir.    Peritonit ya da peritonitis ise, karın zarının iltihaplanması neticesinde oluşan bir hastalıktır. Karın içi organları örten doku ile sindirim kanalındaki bir delinme veya karın içi bir enfeksiyondan ileri gelmektedir. Hastalığın belirtileri arasında ateş, karın ağrısı, karında hassasiyet ve öksürme vardır. Aslında peritonit acil durum sayılır ve hemen müdahale de gerektirir.   

Divertikülit sorunu genellikle akut aşamaya geldiğinde teşhis koyulur.  Çünkü bu sorunun da belirtilerinden olan karın ağrısı farklı hastalıklara işaret edebilir. Doktorlar ise bu durumlarda çok az divertüklit ihtimali üzerinde dururlar.  Genellikle doktorlar  laboratuvar çalışmalarının ardından  hastanın karnın iyice inceleyip dokunmaya duyarlılığını ölçerek  divertikül teşhisi koyabilirler.    

Kadınlarda ise doktorlar pelvis testleri de önerebilirler.  Bunun ardından doktorlar idrar ve kan tahlili de önerip vücutta enfeksiyonun olup olmaması hamilelik durumunun  söz konusu olup olmadığını incelerler. Bu çerçevede karaciğer performansı testi, dışkı testi de yaptırılır. Böylece karın ağrısı belirtisini yanlış yorumlamanın önüne geçilir.  Ayrıca doktorlar  bilgisayar yardımlı  tomografi sayesinde   iltihaplanmış divertiküllere teşhis koymaya çalışırlar.    

Uzman doktor   bağırsakta görülen diverkülit belirtileri hafif olduğunu görünce evde tedaviyi önerir. Bu çerçevede  enfeksiyonların giderilmesi için antibiyotikler reçete edilip   bir kaç gün boyunca  sıvı tüketimi önerir.  Bu yöntemlerle genellikle hastalar daha iyi bir duruma gelir.  

Şahıs aşırı divertikülit sorunu yaşarsa  o zaman hastaneye yatırılmalıdır.  Bu çerçevede damar içi antibiyotikler enjekte edilir ve apselerin boşaltılması için de özel bir boru cerrahi yöntemi ile vücuduna yerleştirilir.  Bu doğrultuda divertiküllerinde delinme, apse veya bağırsak tıkanması ve fistül sorunu yaşayanlar, bağışıklık sistemi sorunları yaşayan kişiler için hemen cerrahi gereklidir. 

Divertikülit cerrahisi yapmak için  iki temel iki yöntem bulunmaktadır. İlki anastomoz yöntemidir.  Bu cerrahi yönteminde ilk olarak  bağırsağın bir kısmı alınır ve sağlıklı bölümler bir birine bağlanır.  Böylece bağırsak tekrar normal performansına dönebilir.  İltihaplanmaya uygun düşecek şekilde bu yöntem açık ameliyat veya düşük agresif laparoskopi yönteminin yardımı ile yapılır.   İkinci yöntem ise kolonostomi yöntemidir.  İltihaplanma kolonun rektuma bağlanmasını imkansız kılacak şekildeyse o zaman bağırsak divertikülitin tedavisi için kolonostomi yöntemi önerilebilir. 

Bu çerçevede hastanın karnın stoma diye bir delik açılır ve doğrudan kolonun sağlıklı kısmına bağlanır.  Böylece vücudun atık olarak ürettiği maddeler dışarıya çıkması sağlanır. Böylece iltihap azalır ve yavaş yavaş bağırsaklar da çalışmaya başlar.  

Diverküliti önlemek için ise düzenli olarak spor ve egzersiz yapın.   Spor yapmak ise pratikte  bağırsakların performansını arttırıp  kolonun içindeki baskıyı azaltır.  Günlük olarak en az 30 dakika kadar egzersiz yapmaya özen gösterin.  Daha fazla lifli yiyecek ve besin maddesi alın.   Daha fazla sıvı tüketin.  Kimi uzmanlar  divertikülit sorunu yaşayan kişilerin kalın bağırsağında  faydalı bakterilerin  az olduğunu düşünüyorlar.  Probiyotikler veya faydalı bakteriler içeren besin maddeleri ve tamamlayıcılar  kimi zaman bu hastalığı önleyebildiği düşünülmektedir. .  Ancak bu doğrultudaki tavsiyeler tam olarak bilimsel şekilde onaylanmamıştır.