Mayıs 17, 2016 06:13 Europe/Istanbul

Kendini dünyada ve tüm alanlarda insan hakları havarisi ve koruyucusu bilen Amerika, başta mahkumlara karşı kötü muamele ve zihinsel engellilere idam cezası vermek gibi bir çok haksız ve adil olmayan mahkeme kararlarını uygulamak olmak üzere bir çok alanda insan haklarını ayaklar altına alıyor.

Buna karşın Amerika Dışişleri Bakanlığı başka ülkelerin hakkında yayımladığı yıllık raporunda bu ülkelerin dini ilkeleri çerçevesinde verdiği cezaları veya İran’da uyuşturucu madde kaçakçılara idam cezası verilmesi gibi durumlardan kaygı duyduğunu ve İran’da insan haklarına uyulmadığını ileri sürüyor.

Amerika dünyada en çok mahkumu olan bir ülkedir. Amerika’da iki milyon insan hapishanelerde yaşıyor ve verilere göre her yıl onlarca kişi infaz ediliyor. Amerika’da ayrıca gizli hapishanelerin bulunduğu ve bu yüzden gerçek mahkum sayısı ve gerçek infaz sayısı bilinmediği de ifade ediliyor.

Verilere göre Amerika nüfusu dünya nüfusunun sadece %5 kadarını oluşturduğu halde dünyada mahkumların %25’i Amerikan hapishanelerinde bulunuyor.

Bu arada Amerika’da mahkum sayısının yüksek olması uluslararası insan hakları örgütlerinin Amerika’da mahkumların haklarına uyulup uyulmadığı konusunda odaklanmalarına yol açtığı anlaşılıyor. Verilere göre her yüz Amerikalı vatandaştan 716’sı hapishanelerde yatıyor. Bundan başka Amerika’da mahkumların arasında psikolojik hastalıkların yaygınlığı, gardiyanların mahkumlara karşı şiddet uygulaması, zihinsel engelli mahkumların hücre hapsi, özel hapishane sayısının artması, başta çocuk mahkumlar olmak üzere mahkumların çok kötü şartlar altında bulunması, Amerika’da hapishaneler ve mahkumlarla ilgili kaygılardan bazılarını oluşturuyor.

Amerika’da insan hakları ihlalleri ile ilgili önemli konulardan biri, Amerikan polisinin çeşitli sebeplerden ötürü zanlı sandığı siyahilere karşı şiddet uygulaması ve orantısız güç kullanmasıdır. Amerika’da bazı STK’ların ve halkın yardımıyla hazırlanan verilere göre Amerika’da her yıl ortalama bin kişi polis gücünün şiddet uygulamasının kurbanı oluyor. Yayımlayan verilere göre Amerika’da her 36 saatte bir siyahi beyaz polis tarafından öldürülüyor. Yine verilere göre Amerika’da hapis yatan 2.4 milyon mahkumun bir milyonunu siyahi mahkumlar oluşturuyor. Oysa Amerika’de uyuşturucu madde kullanan beyazların sayısı siyahilerin beş katıdır.

Amerika’nın yargı sistemi türlü yollardan Amerikalı siyahilerin haklarını çiğniyor ve onlara ikinci sınıf vatandaş gibi davranıyor. Amerika’da Obama’nın başkanlık döneminde siyahilerin öldürülme olayları, hiç bir suçu yokken yargılanmaksızın hapse atılmaları, sebepsiz tutuklanmaları ve sosyal haklarından mahrum bırakılmaları azalmadığı gibi, artış bile kaydetti.

Amerika’da 2014 yılında gerçekleşen idam cezalarıyla ilgili önemli insan hakları meselelerinden biri, infaz yöntemleriydi. Amerika’da 2014 yılında 33 mahkum zehirli maddelerin enjekte edilmesiyle infaz edildi, ancak bu yöntem bazı infaz durumlarında tartışma konusu oldu ve bazı insan hakları örgütleri bu yönteme tepki gösterdi. Elektrikli sandalye ile idam durumlarında da bir kaç kez yaşanan teknik arıza yüzünden mahkumlar acı çekerek can verdi.

Amerika’da 2014 yılında gerçekleşen infazlar incelendiğinde, infaz edilen mahkumların genellikle azınlık mensubu olan insanlar olduğu anlaşılıyor. Amerika’da 2014 yılında idam edilen 33 kişiden sadece 11 kişi beyazdı ve geriye kalan 17 kişi siyahi ve 5 kişi de ispanyol kökenlilerdendi. Oysa son verilere göre Amerikan nüfusunun sadece %13’ünü siyahiler oluşturuyor.

BM işkence ile mücadele komisyonunun raporunda ise Amerika’da beyaz polisin siyahi zanlıları takip etme sırasında açtıkları ateş sonucunda siyahi zanlıların öldüğü belirtiliyor. Komisyon Amerikan polisinin özellikle Şikago’da dini ve etnik azınlıklara ve özellikle Afrika kökenli göçmen Amerikalılara ve latin kökenlilere karşı orantısız güç kullandığını vurgluyor.

BM raporunun bir çok bölümünde Amerikan federal polisi FBI ve istihbarat servislerinin ajanlarının uygulamalarından ciddi kaygı duyulduğu belirtiliyor. Raporda yargısız tutuklama ve aralarında çocukların da bulunduğu gözaltına alınan göçmenlere işkence uygulama, göçmenleri ihraç etme, Amerikan ordusunda işkence uygulama, zihinsel engellilerin ve çocukların hücre hapsine edilmesi gibi durumlardan kaygı duyulduğu ifade ediliyor.

Newyork ıslah ve terbiye kurumu Şubat 2015’te 233 sayfalık cinsel eşitsizlik başlığı altında yayımladığı raporda ise Newyork hapishanelerinde başta hamile kadınlar olmak üzere kadın mahkumlara yönelik geniş çaplı insan haklarından söz ediyor.

Newyork ıslah ve terbiye kurumu raporun ilk bölümünde Newyork’ta kadınlara özel hapishane sayısına işaretle şöyle diyor: 2013 yılının sonuna kadar 2300 kadın mahkum bu eyaletin 6 hapishanesinde yatıyordu ve bu 6 hapishaneden üçü kadınlara özel ve üçü de hem kadınların ve hem erkeklerin tutulduğu hapishaneydi. Beş hapishanede yapılan incelemelerde siyahi ve latin kökenli kadın mahkum sayısı beyaz kadın mahkum sayısının iki katı olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu hapishanede çalışan görevlilerin büyük bölümü erkeklerden oluşuyor ve bu da kadın mahkumlara cinsel tecavüz gibi sorunlara yol açıyor.

Raporda ayrıca her yıl Newyork hapishanelerinde kadın mahkumların sayısına dört bin eklendiği belirtilerek son 36 yılda Amerika’da kadın mahkumların sayısında yaşanan %900’lük artış kaygı verici olduğu ifade ediliyor.

Newyork ıslah ve terbiye kurumu raporuna göre kadın mahkum sayısı 1977 yılında 11 bin 200’den 2013 yılında 111 bin 300’e yükseldiği anlaşılıyor. Amerika dünyada kadın nüfusunun sadece %5 kadarını barındırmasına karşın bu ülkede kadın mahkumların sayısı dünya genelinde kadın mahkum nüfusunun %33 kadarını oluşturuyor. Öte yandan bu kadınlar gerekli sağlık eğitimlerinden ve ayrıca tıbbi yardımlardan mahrum bırakıldığı anlaşılıyor.

Rapora göre gebe kalan kadın mahkumlara gizlice kürtaj önerisi yapılıyor ve böylece hapishane yetkilileri gebe kadınlara vermeleri gereken hizmetten kurtulmaya çalışıyor. Buna göre de Newyork eyaletindeki hapishanelerinde her 9 gebe kadından dörtü kürtaj yaptırıyor.

Newyork ıslah ve terbiye kurumu raporunun en korkunç ve en kaygı verici olan ve bir nevi soykırım sayılan bölümü ise siyahi ve latin kökenli kadın mahkumları kısır yapmaktır. Gerçekte Amerika’nın yoksul siyahi kadınları kısır yapmakta kara bir karnesi vardır. Rapora göre 2006 ila 2010 yılları arasında Newyork hapishanelerinde yaklaşık 150 kadar kısır bırakıldı, ki bunların büyük bölümü siyahi ve latin kökenli kadınlardan oluşuyor.

Uzun süreli tek kişilik hücre hapsi ise Newyork hapishanelerinde gebe kadınlara yönelik insan hakları ihlalleri arasında bir başka kaygı verici durumdur. Newyork hapishenelerinde her yıl 1600 kadın tek kişilik hapse çarptırılıyor ve her gün ortalamak 100 kadın tek kişilik hücre hapsinde yaşıyor.

İnsan hakları gözetleme örgütü ise Mart ve Kasım 2014’te yayımladığı raporda Amerikan hapishanelerinde gardiyanların ve yetişkinlerin ergen mahkumlara cinsel tecavüzde bulunmasından ve yine müebbet hapis cezasına çarptırılan ergenlerin izinden ve şartlı tahliyeden yararlanmamalarından duyulan kaygıyı dile getirdi.

25 Mart 2014’te insan hakları gözetleme örgütü Amerika’da yayımladığı raporda Amerikan hapishanelerinde çocukların içler acısı durumlarından duyulan kaygıya işaretle Amerika yönetimi çocuk mahkumleri yetişkin mahkumlarla aynı hapishanede tutmaması konusunda uyarıldı. Raporda 18 yaşın altındaki çocukların bir yetişkin suçlu gibi yargılanması eleştirilerek Amerika yönetimi bu uygulaması ile uluslararası yasaları ve normları ayaklar altına aldığı vurgulandı.

İnsan hakları gözetleme örgütü Amerikan hapishanelerinde cinsel istismar durumlarının devam etmesini eleştirdiği raporunda Amerika adalet bakanlıının 2013 yılında yayımladığı rapora işaretle, 2011 ve 2012 yıllarında çocuk mahkumların yüzde on kadarı gardiyanlar veya diğer mahkumların cinsel taciz veya tecavüzüne uğradığını belirtti. Bu oran 2008 ve 2009 yıllarında yüzde 12.6 olarak açıklanmıştı.

Bu durum, dünyanın bir çok ülkesinde 18 yaşın altındaki sanıkların yargılanma şartları yetişkinlerden farklı olduğu ve bu da bu yaştaki çocukların duygusul, cismi ve ruhi açılardan yetişkinlerden farklı oldukları için böyle olduğu halde gündeme geliyor. Nitekim bu yüzden çocukların yargı süreci ve tutulduğu hapishaneler de yetişkinlerin hapishanelerinden farklı oluyor.

Peki, acaba bunca insan hakları ihlali ve Ferguson kentinde siyahilere yönelik uygulanan ırkçılık örneklerinden sonra acaba Amerika gibi bir ülke bunca insan hakları ihlallerine rağmen başka ülkelerde insan haklarını savunduğunu iddia edebilir mi, dersiniz?

Kuşkusuz Amerika’da insan hakları ihlalleri sadece siyahilerin durumu veya hapishaneleri durumu ile sınırlı kalmıyor ve çok daha geniş bir alanı kapsıyor. 015


Etiketler