Nur’a giden yol
Şura suresinin 19 ila 23. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Şura suresinin 19 ve 20. ayetleri:
اللَّهُ لَطِیفٌ بِعِبَادِهِ یَرْزُقُ مَنْ یَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِیُّ الْعَزِیزُ (42:19)
مَنْ کَانَ یُرِیدُ حَرْثَ الْآَخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِی حَرْثِهِ وَمَنْ کَانَ یُرِیدُ حَرْثَ الدُّنْیَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِی الْآَخِرَةِ مِنْ نَصِیبٍ (42:20)
Yani:
Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür.
Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.
Geçen bölümde kıyamet gününü inkar edenlerin ilahi gazaba uğrayacağından söz ettik. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Allah teala tüm kullarına merhametlidir ve hepsini rızıklandırır; hatta kafir olanlara ve O’na iman etmeyenlere de rızık verir. Gerçi ilahi rızk Allah tealanın hikmetine tabidir ve dünya ahiret sadece belirlediği sünnetlerine göre hareket eder. Yüce Allah’ın sünnetine göre, kim ahireti için çaba harcarsa mükafatını hem bu dünyada görün, hem ahirette ilahi nimetlerden yararlanır. Ancak kıyamet gününü kabul etmeyen ve tek amacı dünyevi hayat olan ve ahireti için hiç bir şey yapmayanlar dünyevi kısa ömürleri boyunca tüm hedeflerine ulaşamadıkları gibi, ahiret nimetlerinden ve mükafatlarından da nasibini alamaz.
Kur'an'ı Kerim bu güzel ve ince temsilde dünya halkını ziraatle uğraşan insanlara benzetiyor ve bir grup ahiret için ve bir grup sadece bu dünya için ektiklerini buyuruyor. Ayet, kim ahireti için ziraat yapıyorsa ona bereket verileceğini ve hasadı da arttırılacağını, ancak sırf bu dünya için eken biçen ve tüm çabası fani dünyanın geçici nimetlerinden yararlanmak isteyenlere istediklerinin ancak küçük bir bölümü verileceğini ve ahirette de hiç bir nasibi olmayacağını vurguluyor.
Demek ki bu dünya bizim tarlamız ve amellerimiz de ektiğimiz tohumlardır. Kuşkusuz tohumlar farklıdır; bazı tohumların ürünü sınırsız, ebedi ve boldur, fakat bazı tohumların ürünü çok az ve bazen meyveleri acıdır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İlahi lütuf ister mümin ister kafir olsun tüm kulları kapsar ve herkes O’nun nimetlerinden yararlanır.
2 – İnsan bir mukayese yaparak seçimini yapmalıdır. Ahiretini isteyenler az veya kısıtlı olsa bile dünyevi nimetlerden de yararlanır. Ancak dünya talep insanların ahirette hiç bir nasibi olamaz.
3 – Her işte niyet ve hedef önemlidir. Nice işler görecede birbirine benzer, fakat farklı niyetler ve hedeflerle yapılır. Kuşkusuz niyet ilahi olursa işlerde açılım da olur.
Şura suresinin 21 ve 22. ayetleri:
أَمْ لَهُمْ شُرَکَاءُ شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدِّینِ مَا لَمْ یَأْذَنْ بِهِ اللَّهُ وَلَوْلَا کَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِیَ بَیْنَهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِینَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِیمٌ (42:21)
تَرَى الظَّالِمِینَ مُشْفِقِینَ مِمَّا کَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ وَالَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِی رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ لَهُمْ مَا یَشَاءُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ذَلِکَ هُوَ الْفَضْلُ الْکَبِیرُ (42:22)
Yani:
Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.
Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.
Bu ayetler müşriklere işaret ederek şöyle buyurmakta:
Acaba onlar yegane Allah’tan başka onlara kitap ve şeriat gönderen ve onlar da onu izledikleri başka bir ilahı mı var? Oysa ilahi kanunu ancak alemleri yaratan ve hükmeden ve tedbir eden yegane Allah’a yakışır ve O’ndan başka hiç kimse kanun belirleyemez.
Günümüz dünyasında da ister ulusal ister uluslararası düzeyde olsun, ilahi kanunlara aykırı olan her türlü yasa batıl ve geçersizdir. Aslında bu tür yasaları çıkarmak, beşeriyete zulümdür; zira bu yasalar insanların elini Allah tealanın elinden çıkarıp, beşerin gerçek maslahatını ve hayrını bilmeyen ve yasaları belirlerken maddi çıkarlarını gözardı edemeyenlerin eline verir.
Kuşkusuz Allah teala bu dünyada insanlara kendi iradeleri ile yolunu seçmeleri için mühlet verir. Buna karşın insanlar ne yaparsa sonucu ahirette belli olur. Küfür ve zulüm insanları cehenneme sürüklerken, iman ve salih amel insanları cennet bahçelerine götürür.
Kuşkusuz müminlerin hakkında ilahi fazl ve hikmet bununla da sınırlı kalmaz. Bu insanlar girdikleri cennette ne arzu ederlerse onlar için hazırlanır. Bu insanların mükafatı her açıdan sınırsızdır, gerçi en büyük muhibet, ilahi kata yaklaşmış olmalarıdır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanlar kanun ve şeriate ihtiyacı vardır. Ancak bu kanunu Allah’tan başkasından öğrenecek olursak, hem kendimize ve hem beşeriyete zulmetmiş oluruz.
2 – Din adına her türlü hurafe ve bidat, bir nevi şirk ve zulümdür.
3 – İlahi ceza korkusu insanı bu dünyada çirkin amellerden sakındırmalıdır, yoksa kıyamet gününde korkmanın suçlular için hiç bir faydası olamaz.
4 – Dinin tealimine bağlılığın gereği, bazı kısıtlamalara ve mahrumiyetlere katlanmaktır. Kuşkusuz bu kısıtlamalara karşı sabretmek, ahirette telafi edilir; nitekim cennette mümin kullar ne arzu ederlerse onlar için hazırlanır.
Şura suresinin 23. ayeti:
ذَلِکَ الَّذِی یُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُلْ لَا أَسْأَلُکُمْ عَلَیْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِی الْقُرْبَى وَمَنْ یَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فِیهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَکُورٌ (42:23)
Yani:
İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. Deki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
Bu ayet ilkin şu noktaya vurgu yapıyor: Eğer müminler bu dünyada imanını korumak için bazı zorluklara ve sıkıntılara katlandıysa Allah teala bunu telafi etmek için onlara büyük mükafatlarla cenneti vadediyor.
Ayet daha sonra Allah Resulü’nü -s- müminlere kendisi geçmiş peygamberler gibi ilahi risaletine karşı hiç bir mükafat istemediğini ve sadece akrabalarını sevmelerini beklediğini, gerçekte yaptığı her şey Allah tealanın emrettiği şeyler olduğunu ve kendisinden sonra onlara yol gösterecek olan da Ehl-i Beyt -s- sevgisi olacağını, onları örnek almalarını ve hakla batılı ayırt etmekte onların sözünü dinlemelerini ilan etmekle görevlendiriyor.
Kur'an'ı Kerim başka ayetlerde de şöyle buyurmakta: Benim risaletimin mükafatı olarak sizden istediğim şey tamamen kendi yararınızadır ve sizin Allah’a doğru yolunuzu açar.
Ayetin şöyle devam etmekte:
İman ehli olanlar iyi amellerin peşinde olmaları ve başkalarına iyilikte bulunmaları ve böylece ilahi lütuf ve rahmetten yararlanmaları gerekir. Allah teala da onların iyi amellerini arttırarak hatalarına göz yumar.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Peygamberler maddi mükafat talep etmez, fakat ilahi emirlere uyulmasını ve salih haleflerinin izlenmesini ister, ki bunun menfaati de ne Allah’a ne de Resulünedir ve yine insanların kendilerine döner.
2 – İman ancak Ehl-i Beyt -s- sevgisi ile tamamlanır. Kuşkusuz bu sevgi iki şeyle beraber olmalıdır; biri Ehl-i Beyt’i -s- tanımaktır; zira insan birini tanımadıkça onu sevmesi anlamsızdır ve diğeri de onları izlemektir.
3 – İlahi rahmet ve mağfiret, başkalarına iyilik ve ihsanda bulunmaya bağlıdır.