Şubat 12, 2016 11:47 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde feminizmin şekillenmesine değindik ve feminizmin, batı dünyasında kadınların aşırı derecede baskı ve sınırlamaya maruz kalmasından doğan bir tepki olduğunu belirttik.

Batılı kadını kurtarmaya kalkışan bu aşırı hareket, kadın ve erkek arasında zati farklılıkları dikkate almadan, şaşkın ve tedbirsizce, kadın ve erkeğin eşitliği sloganını gündeme getirerek, kadınlar hakkında "zulüm eşitliği" adlı yeni bir haksızlığa uğramasına sebep oldu. Bu sohbette feminizmin dalgaları ve ondan kaynaklanan bakışlara değineceğiz. Birlikte dinleyelim.

Batı ve Avrupa toplumunda kadınların kendi haklarından mahrumiyetinin devam ettiğini, onların oy kullanma, çocuk velayeti, mülkiyet hakkı ve benzeri sosyal ve kültürel haklarından mahrum olduğunu belirttik. Örneğin 1947 yılına kadar İngiltere'de kadınlar ikinci sınıf vatandaşı olarak, akademik diplomasi alma hakkına sahip değillerdi. Nitekim bir süre önce İngiltere basınından yaşlı bir kadının 1917 yılında yüksek eğitimini doktoraya kadar devam edip bitirmesine rağmen kendi diplomasini alamadığına değinildi. Batı kültüründe kadınlara bu derece hakaret edildiği dönemde, İran'da banu Emin İsfahani, içtihad derecesine ulaştı ve dönemin birinci dereceden müçtehidesi oldu. Emin İsfahani, felsefe ve fıkı üzerine İsfahan'a kurduğu medresede, bu alana ilgi duyanları yetiştirdi.

Batı dünyasında kadına karşı ayırımcılık ve haklarının göz ardı edilmesi, onları toplumda kendi haklarını kazanamama ve ikinci sınıf vatandaşı muamelesi gördükleri ile ilgili pek de aydın ve açık olmayan bir kanaate ulaştırdı. Kendilerini insani hakları çerçevesinin dışında gören kadınlar, kendi haklarını kazanmaya karar verdiler. Fransa devriminin zaferi ve kadınların devrimdeki ortak faaliyetleri, feminizm hareketini oluşması için ortam hazırladı. Ayrıca Amerika'da 19. asrın başlarında kölelik ile mücadele de feminizmin şekillenmesinde etkili olan bir diğer hareketti. Fakat Fransa Devrimi zaferi ile eşitlik, özgürlük ve akılcılık gibi slogan ve ülkülerin gündeme gelmesine rağmen, yine kadınlar bu anlam çerçevenin dışında kaldılar. Bu yüzden kadınlar, toplumda insan sayılmak ve fark edilmek için daha fazla mücadele ve faaliyete başladılar.

19. asrın ilk yarısında önce Fransa ve ardından İngiltere ve Amerika'da başlayan "Oy hakkı hareketi" olarak bilinen feminizmin "ilk dalgası", siyasi, ekonomik ve hukuksal eşitsizliğe itiraz hedefi ile başladı. Kadınların oy hakkı kazanma itirazları ardından batı ülkelerinde ilk kez İngiltere 1918 ve ardından Amerika 1920 yılında bu hakkı resmiyete tanıdı. Fakat İslam dini bundan 1400 sene önce kadınlara oy hakkı tanıdı, nitekim kadınlar İslam peygamberi –saa- ile biatine geniş şekilde katıldılar.

Feminizm'in birinci dalgasının yayılması ve 1. Dünya Savaşının başlaması ile kadınların birçok alanda faaliyetleri arttı. Fakat yönetimlerin eşitlik ilkelerine vurgularına rağmen, yine kadınlar, ekonomik faaliyet alanlarında bariz ayrımcılığa şahit olurken, ikinci sınıf vatandaşı duygusunu derinden hissediyorlardı. Örneğin bu dönemde kadınlar daha uzun mesai saati fakat daha ucuz bir iş gücü olarak kapitalizm düzende kullanıldı. Kapitalizm düzeni de tüketicilik kültürü ve yayılması için en uygun aracın kadınlar olduğunu anlamıştı.

Kadınlar hakkında ayırımcılık ve aşağılamaların devam etmesi, "feminizmin ikinci dalgası" ortamın oluşturdu. İkinci dalga, birinci dalgadan 40yıl sonra ve 60'lı yıllardan itibaren, kadınların aşağılanmasını incelemede aşırı ve ideolojik düşünceleri gündeme getirmekle başladı. Bu dalga 70'li yıllarda sosyolojide kadınsal konuları gündeme getirdi. Kadınların toplum içerisindeki adaletsiz konumlarını değiştirme çabası, geleneksel cinsiyetçi rollerin sorgulanmasıyla yeni bir boyut kazandı. İlk dönem feministlerin eşitlik tartışmasından ayrılan 2. Dalga feministler, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde farklılık politikasını tartışmaya açtı.

Liberal ve radikal feminizm eğilimlerinde 2. Dalga az çok ortak bir mücadele programına ulaşabildiler; tüm yönleriyle ayrımcılığı yasaklamak, kadınların kendi bedenlerine hakimiyet hakkı, kadınlara karşı şiddetle mücadele ve eşitlik, ikinci feminizm dalgasının en çok tartışılan konu başlıklarını oluşturuyor ki bu konuyu bir sonraki programımızda ele alacağız.

Bu dönemde feminist kadın aktivistler aile ve evlilik konularında köklü değişim gibi bazı düşünceler gündeme getirerek, annelik rolü yapısında değişiklikle eşitlik taleplerine başladılar ve Simon Bolivar'ın "İkinci Sınıf" gibi çeşitli kitapları, edebiyat dünyasına sürdüler. Tabi ki bu bağlamda hiç bir aşırıcılıktan kaçmadılar. Bu kitapta kadının ev ve ailedeki konumu, evlilik kurumu ve eşlerle yasal ilişkiler, ev işleri, annelik rolü, kadınlarla ilgili psikolojik ve davranışsal ilkeleri ve diğer bir çok benzer konu tartışıldı.

70'li yılların ardından ikinci feminizm dalası giderek silikleşti ve 70'li yılların sonu 80'li yılların başında feminizm 3. Dalgası şekillendi. İkinci dalgada radikaller ve liberaller, kadın erkek arasında ayrımcılığın yasaklanması, kürtajın serbest bırakılması, okulların ayrılması ve cinsiyete göre ders müfredatın belirlenmesi gibi konuları yasallaştırabildiler.

Fakat feminizm düşüncesindeki teoriler, bir çok hareket ve çevrelerin tepkisine sebep olacak kadar yoğunlaştı. Öyle ki 70'li yılların ortalarından 2. Dalganın yoğun ve aşırı düşüncelerine karşı bir hareket şekillendi, kadınlık konuları desteklenirken annelik görevi kutsal sayıldı. Bu hareket kadın ve erkekler arasındaki doğal farklılıkları kabul ederek, kürtaja karşı muhalefet etti.

Feminizm 2. Dalgasına karşı eleştirilerin yoğunlaşması ve toplumda post modern düşüncelerin etkisi altında feminizm 3. Dalgası ortaya çıktı.

Feminizm 3. Dalgasının en önemli özelliği, 70-90'lı yıllar arasında ortaya çıkan post modern feminizmin oluşmasıydı. Başka bir ibaretle 3. Dalga, kapitalizm düzenindeki gelişmeler, post modern bakışların gündeme gelmesi ve 2. Dalgayı destekleyenlerin tek yanlı ve aşırı düşüncelerine karşı tepkiler nedeni ile ortaya çıktı. Post modern eğilim, eleştirel bir eğilimdir, zira onların eleştirilerinin bir bölümü, moderniteyi hedef alıyor. Tabi ki post modernin feminizm tabiri ki aslına 2. Dalganın gözden geçirilmesi ve eleştirilmesidir, feminizmin radikal eğilimlerini olumsuz tepkilerle karşı karşıya getirmiştir. Zira post modern feministler, radikal feministlerin, kadınların kıyam ve ayaklanmasını çökerteceğini savunuyor. Onlara göre küresel ve genel bir hukuk düzeni olmadan, tüm kadınları ortak program, düşünce ve yolda birleştirmek mümkün değil.009 -015