Bahreyn İnkılabının Yıpranma Sürecine Girişinin Nedenleri - 2
Bahreyn inkılabında dikkat çeken önemli konulardan biri, bu ülkede otuzu aşkın siyasi hareket ve partinin faaliyet yürütmesidir ve bunların büyük bir bölümünü de şii müslümanlar oluşturur.
. Söz konusu gruplardan Vefa cemiyeti, 14 Şubat inkılabı ittifakı, Ahrar cemiyeti ve 14 şubat ulema birliği gibi gruplar Halife rejiminin devrilmesini istiyor. Bahreyn Milli Vefak İslami cemiyeti liderdiğindeki bir çok grup ise siyasi reform ve şii müslümanların iktidara ortak olmasını istiyor.
Bazı uzmanlar ise Bahreyn’de siyasi grup ve hareketlerin çokluğu Bahreynli inkılapçılar için bir fırsat olmadığı gibi, hatta bir tehdit sayıldığını belirtiyor, çünkü Halife rejimi İngilizlerin yönlendirmesi ile bu grupların kuruluşuna izin vermiş ve hatta bazı grupların kuruluşunda doğrudan rol ifa ederek şii müslümanların saflarında çatlak ve ihtilaf yaratmaya çalışmıştır. Nitekim muhaliflerin bir çok grup ve partiye bölünmesi uzun vadede inkılapçıların yorulmasına yol açmıştır. Bu arada Bahreyn inkılabının uzamasında başka etkenlerin de etkili olduğu belirtilmelidir.
Bahreyn’de Soral Şebab ve Belteciye vardır ve bu ülkede rejimin devrilmesi sloganı da gündemdedir. Fakat bu arada bazı sıkıntılar da söz konusudur. Örneğin Bahreyn’de siyasi grup ve partiler Soral Şebeb’la birlikte hareket etmek yerine inkılabı kendi adlarına yazmaya çalışmaktadır. Öte yandan bazı gruplar esas sloganı, yani Halife rejiminin devrilme sloganını yumuşatarak rejimi devirmek yerine hükümeti düşürme sloganı ile yetinmektedir, ki bu da başlı başına muhaliflerin arasında saflaşmaya yol açtığı kesindir. Bu ikilem ise söylem düzenine zarar vermektedir. Bundan başka Belteciye kavramı da bazen Mecneseyn kaframına dönüşüyordu ki sonunda da Suud rordusuna dönüştü. Mecneseyn gerçekte Pakistan ve Arabistan gibi başka ülkelerden Bahreyn’e gelen ve asıl Bahreynli olmayan sünni mezhepli kesimdir. Halife rejimi Bahreyn’de nüfus dengesini etkilemek için bu kesime Bahreyn nüfus cüzdanı vermiştir. Bu kesim Halife rejimine yüzde yüz bağlıdır ve Bahreyn halkı ile hiç bir ilgileri yoktur ve bu yüzden Bahreyn halkını bastırmak için Halife rejiminin yanında yer almaktadır.
Halife rejiminin etnikçi politikalarının yayılması ve Halife hanedanının devrilmesini isteyen şii muhaliflerin Cumhuriyet için ittifak kurmaları yüzünden Bahreynli ehli sünnetin şii liderlerle işbirliğini büyük ölçüde geriletti. Bahreynli sünni müslümanların çoğu bu ittifakın gözetlediği cumhuriyetin şii Cumhuriyeti olduğunu telakki etmeye başladı.
Bundan başka sünni muhaliflerin şii muhalif liderlere yönelik güvenini sarsan bir başka konu, çıkarlarının şii müslümanlarca temin edilemeyeceği inancıydı, ki bu da belki de bazı şii liderlerin pişkin olmayan açıklamaları yüzündendi. Üstelik halife rejimine bağlı medya organları da bu korkuyu abartmaya başladı ve Besyuni başkanlığındaki araştırma komisyonunun raporunda da bu konuya yer verildi. Raporda muhalifleri hain ve düşman olarak damgalamak toplumu daha da gerdiği belirtildi.
Bundan başka, Halife rejiminin baskı politikaları çerçevesinde Bahreynli şii müslümanlar insafsızca tutuklanıyor ve sorgulanıyor, tüm devlet dairelerinde işten atılıyor, yine kontrol noktalarında ve hapiste ve polis karakollarında etnik hakaretlere maruz kalıyor. Bu arada şimdiye kadar şii müslümanlara ait 100 kadar cami ve dini kurumun binası güvenlik güçlerince tahrip edildi. İktisadi açıdan da hükümetle şii toplum arasındaki işbirliği geriledi, öyle ki Bahreynli şii müslümanlar yurt dışında iş aramak zorunda kaldı.
Protestocuların eylemlerinin bastırılmasından başka Halife rejimi medya ve enformasyon alanlarında da baskıcı bir tutum izliyor. Nitekim Bahreyn inkılabı ve halk ayaklanmasının başında Bahreyn basını geniş çaplı itirazlara ve protesto eylemlerine rağmen bir kaç kısa haberle yetiniyordu. Bu konu hatta Batılı basın ve medya organları için de geçerliydi. Bundan başka, Halife rejimi yabancı gazetecilerin ve muhabirlerin Bahreyn’e girişini engellemeye başladı. Bu yüzden Bahreyn gelişmelerini ancak bundan önce Bahreyn’de veya komşuluğunda muhabir ve fotoğrafcı bulunduran medya organları bu ülkenin gelişmelerini aktarabiliyor.
Öte yandan Halfe rejimi, Bahreyn olaylarını canlı aktaran bir çok internet sitesine de sansür uygulamaya veya kapatmaya başladı. Bu sitelerin başında ise muhalif hareketlerden Vefak cemiyetinin kullandığı siteler yer alıyor. Oysa bu sitelerin tümü faaliyetleri için hükümetten gereken izni alan sitelerdi. Bu yüzden sınır tanımayan gazeteciler örgütü Bahreyn rejiminin basın özgürlüğü ve internete ulaşma düşmanı olan rejimlerin listesine aldı.
Bundan başka Halife rejimi iç arenada da medyaya ağır sansür uygulamaya başladı. Bu arada Arap ve Batı medyasının Bahreyn halkının başlattığı kıyama karşı garez-kar tepkisizliği de Bahreyn halkının sorunlarını arttırdığı gözleniyor. Arap ve Batı medyası Tunus, Mısır ve Libya’daki halk ayaklanmalarına yönelik tutumu tamamen farklıydı. Örneğin Katar’ın El Cezire TV kanalı Arap dünyasının en önemli TV kanallarından biri olarak Arabistan rejiminin sulta ve nüfuzu altında bulunmadığı halde Bahreyn konusunda asla Suud rejiminin belirlediği çizgileri aşmadı ve Bahreyn meselesine taraflı yaklaştı.
Bahreyn’de muhalif gruplar ve partiler arasında ortak görüşün yokluğu, iç arenada muhalefet cephesini oluşturanların halife rejimi karşısında pek etkili olamamalarına yol açıyor. Üstelik Halife rejiminin ılımlı ve radikal muhalif gruplara karşı farklı tutumu ve bazı grupları ön plana çıkararak onlarla müzakere masasına oturması, Bahreynli siyasi grupların ve partilerin farklı hedeflere yönelmelerine yol açtığı anlaşılıyor. Nitekim Bahreyn gelişmelerinde ve özellikle iktidarın muhaliflerle diyalog önerisi karşısında muhalif gruplardan iki farklı eğilim göze çarpıyor.
Birinci eğilim, 14 Şubat gençlik hareketi gibi inkılapçı grupların tavrıdır ve rejimin değişmesine yöneliktir. Bu eğilimde yer alanlar Halife rejimi Bahreyn milletine hükmedecek şayestelikten yoksun olduğunu savunuyor ve bu yüzden bu rejimle müzakere etmenin anlamsız olduğunu belirterek devrilmesi üzerinde ısrar ediyor. Bu eğilimde yer alan gruplar, Halife rejimi asla ciddi diyalog niyetinde olmadığını ve sırf meşruiyet kazanmak için göstermelik müzakereleri gündeme getirdiğini ve buna göre de tek çare halife rejimini barışçıl eylemlerle devirmek olduğunu savunuyor. Bu eğilimde yer alan grupların liderlerinin büyük bir bölümü hapis yatıyor ve diyalog sürecine katılamıyor.
İkinci eğilimin taraftarları genellikle Bahreyn Milli Vefak İslamî cemiyeti ve şii ve sünni taraftarlarından oluşuyor. Bu kesim inkılaptan önce de sürekli reformcu eğilimlerine vurgu yaptı ve buna göre de 2006 ve 2010 parlamento seçimlerine katıldı. Bu kesim mevcut asgari imkanlardan Bahreyn’in siyasi yapısına ortak olmak için azami düzeyde yararlanmak gerektiğine ve her şeyi tam olarak Halife rejimine bırakmamak gerektiğine inanıyor. İnkılap sürecinde de Vefak cemiyeti reformcu tutumunu izlemeye devam etti ve barışçıl muhalefete ve halife rejimi ile müzakereye vurgu yaptı.
Buna karşın Vefak cemiyeti milli diyalog oturumları bir kaç kez düzenlendikten sonra bu diyaloğun faydasız ve göstermelik olduğunu ve asla Bahreyn halkını tatmin edemeyeceğini ve taleplerinden vaz geçiremeyeceğini açıkladı. Ama yine de Vefak cemiyeti liderliğindeki reformcu gruplar tüm kapasiteleri ve inkılapçıların önündeki engelleri gözeterek ve itirazların ve protesto eylemlerinin sürmesine vurgu yaparak hala diyalog stratejisine ve reformların yapılmasına vurgu yapıyor.
Ancak diyalog sürecine karşı çıkan inkılapçı gruplar hükümetle teamülün ve iktidarın paylaşılmasının mümkün olmadığını belirterek rejimin değişmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Genel bir değerlendirme, Vefak cemiyeti gibi ılımlı muhalif grupların tüm ılımlılıklarına rağmen gerekli dış desteği bulamadıkları için savundukları tezi gündeme getiremedikleri söylenebilir.
Bu şartlarda muhaliflerin birlik olmamaları, Bahreyn halkının kıyamı yolunda ciddi bir engel oluşturuyor, ki bu da inkılapçıların hüsran duygusuna kapılmalarına ve Halife rejiminin de bu durumdan nemalanmasına yol açıyor.
Şii muhaliflerin rejimi devirme veya hükümetin istifası ve reform yapılması üzerindeki anlaşmazlığı muhalefet kanadının en ciddi sorunlarından birini oluştururken, bu durum halife rejimi için bir puan sayılıyor.
Bundan Başkan Halife rejimi halkın birlikteliğini bozmak için özel bir ödenek tahsis etti ve her Banreynli vatandaşa üç bin dolar ödeme vadinde bulundu. Kuveyt’ten esinlenerek ele alınan bu program aslında Bahreyn’de nisbi ekonomik iyileşme havasını yaratmayı ve halkla yetkilileri yakınlaştırmayı ve böylece rejime yönelik halkın baskılarını hafifletmeyi amaçlıyor.
Halife rejimi ayrıca muhalifleri ikiye bölerek halkın taleplerine karşılık vermekten kaçınıyor ve itirazları bu şekilde kontrol altına alıyor. Bu taktik Bahreynli sünni muhaliflerin arasında olumlu sonuç verdiği ve onları halife rejiminin saflarına çektiği belirtiliyor. Ancak inkılapçı halk iktidar yapısının değişmesini taleplerinin başında tutuyor ve hedeflerine ulaşıncaya dek inkılabı sürdüreceklerini vurguluyor. 015