Nisan 21, 2017 13:14 Europe/Istanbul

İran İslam Cumhuriyeti anayasasında seçimlerin önemi yer yer vurgulanan ve çeşitli boyutları gözetilen bir konudur.

İran anayasasının 6. Maddesi şöyle diyor: İran İslam cumhuriyetinde ülkenin işleri, seçimlerin aracılığı ile halkın oylarına dayanarak yönetilmeli: cumhurbaşkanı, İslami şura meclisi milletvekilleri, konseylerin üyeleri vesaire seçimleri...

Oysa bölgede bir çok ülke seçim sözcüğüne yabancıdır. İran’da ise ülkenin yönetimi halkın oylarına başvurarak gerçekleşiyor.

İran seçimlerin ve özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerine halkın katılım oranı bakımından da çok yüksek bir konumda yer alıyor. İran bu bağlamda Asya kıtasında ikinci sırada bulunuyor.

İslami şura meclisi Başkanı Ali Laricani bu konuda şöyle diyor:

Eğer halkın siyasi yetenekleri pratiğe dökülecek olursa, kendi kaderlerine ortak olmaları gerekir. Sakın demokrasinin ithal olduğunu söylemeyin. Demokrasi, adalet teorisinin ürünüdür.

İranlı siyaset meseleleri uzman Muhammed Eşrefi İsfahani ise şu değerlendirmede bulunuyor:

37 yaşında olan bir ülkeyi düşünün ve halkın çeşitli sebeplerden ötürü 37 kez arenaya çıkıp oyunu kullandığını gözünüzün önüne getirin. İran’dan başka hangi ülkede böyle bir katılım ve halkın arenada bulunduğu ve içinde ister cumhurbaşkanlığı seçimleri, ister meclis seçimleri, ister kent köy konseyleri seçimleri ister bilgeler meclisi seçimleri olsun, her yıl bir seçim yapıldığı söylenebilir? Bu durum emsalsizdir. Eğer bölgede bazı ülkelerde bu yönde bir hareketlilik olursa tamamen göstermeliktir. Yani gerçek manada gerçekçi bir hareket ve hakikaten hakiki bir gelişme değildir ki halk kendi iradesi ile katılımda bulunsun. Bazen göstermelik olarak bir takım hareketler yapılabilir ve bazıları kendilerini göstermeye çalışır ve bizde de demokrasi var, biz de özgürüz, biz de arenadayız, demek isteyebilir. Oysa İran’daki gerçek irade ve katılımın örneğini başka hiç bir ülkede bulamazsınız.

Image Caption

İranlı siyaset meseleleri uzman Muhammed Eşrefi İsfahani şöyle devam ediyor: Arabistan ömrü boyunca asla seçim görmedi. Burada miras yoluyla el değiştiren bir iktidar vardır ve her bir kral bir önceki kraldan tahtı teslim alır ve iktidarın başına geçer. Arabistan’da şimdiye kadar bir tek seçim bile olmamıştır. Bazen de halk herhangi bir harekette bulunmak ve arenaya çıkmak isterse buna asla müsaade etmezler. Bu bakımdan İran İslam Cumhuriyeti nizamı ve İran milletinin sahip olduğu nizam, istisna bir nizamdır. İran’da hatta dayatılan savaş gibi en zorlu dönemlerde seçimler askıya alınmamıştır.

İran İslam Cumhuriyeti nizamının büyük kurucusu İmam Humeyni -ks- şöyle diyor:

Bugün artık İran milleti devleti kendisinden ayrı görmüyor veya seçimleri göstermelik bir seçim saymıyor. Bugün İran milleti bu devletin onlara ait olduğunu, bu seçimlerin de onlara ait olduğunu biliyor.

İran’da İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra şimdiye kadar 11 kez cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlendi ki her seçimde halkın katılımı ortalama %66 civarında gerçekleşti. Bu rakama ulaşmak bir çok Arap ve Batılı ülkenin büyük hayali ve arzusudur.

Amerikalı ünlü düşünür Noam Chamsky ise ABD’da son başkanlık seçimleri hakkında ilginç bir açıklamada bulunuyor. Chamsky şöyle diyor:

Bu seçimlere halkın katılım oranı son yirmi yılın en düşük oranıydı. Bir çok seçmen sandıkların başına gelip oy kullanmadı ve Amerika Başkanı Donald Trump gerçekten seçmenlerin dörtte birinin oyları ile Başkan seçildi.

Image Caption

Evet, Amerikalı ünlü düşünür Noam Chamsky böyle anlatıyor ABD başkanlık seçimlerini.

Şimdi de İranlı uzman Hocapur’un görüşünü gözden geçirelim. Hocapur şöyle diyor:

Dünya ülkelerinin üçte birinde halkın katılımına asla imkan tanınmıyor. Bu veri günümüz dünyasına aittir. Yani şu anda 21. Yüzyıldayken durum böyledir. Yine sizi şaşırtacak bir başka bilgi vermek istiyorum, o da şöyle ki dünyanın bir çok ülkesinde ve özellikle kendilerini demokrasi beşiği ve halkçılık abidesi niteleyen ülkelerde seçimlere katılmak ve oy kullanmak zorunludur. Yani Belçika veya Avusturya ve hatta Avustralya gibi ülkelerde seçimlere katılmayan seçmenlerin bazı vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldığını aklınızın ucundan bile geçirmeyebilirsiniz. Belçika gibi bazı ülkelerde oyunu kullanmayan seçmenler bazı siyasi ve sosyal bedelleri ödeme cezasına çarptırılıyor. Yine demokrasi iddiasında bulunan bu ülkeler seçimlerine katılım oranlarını %50 ila %72 arasında ilan ediyor, yani eğer böyle bir katılım olursa çok memnun oluyorlar. Yani bu oranları kendileri için büyük bir başarı görüyorlar. Örneğin Amerika’da %70 katılım oranı çok güzel bir orandır ve bunun uluslararası bir örf olduğunu söylüyorlar ve rejimin meşruiyetinin ispatı için yeterli olduğunu savunuyorlar. Zaten bu yüzden Amerika’da son yirmi yılda halkın seçimlere katılım oran hiç bir zaman %73.7’nın üzerine çıkmadı ve Amerikalı yetkililer bunu uluslararası normun üzerinde bir katılım sanıyorlar ve bu oran Amerika rejiminin meşru olduğunu gösterdiğini belirtiyorlar. Gerçi son başkanlık seçimlerinde de göstermelik bir sürtüşme yaratarak halkın katılım oranını yükseltmeye çalıştılar, ama bunu bile başaramadılar.