Haziran 09, 2017 15:42 Europe/Istanbul

İran’da 12. Dönem cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde bir kez daha Batılı medya organları çeşitli taktiklerle telkinde bulunmak ve İran İslam cmuhuriyetini sözde eleştirmekle İran seçimlerini etkilemeye çalışıyor.

Bu çerçevede Batılı haber kanalları ve basını aralıksız ve an be an İran’da seçimle ilgili gelişmeleri masaya yatırarak kendi yorumlarını bu gelişmelere ekliyor. Nitekim adayların TV münazaraları da söz konusu medya organlarının büyük bir titizlikle rasat ettikleri seçim gelişmelerinden biridir.

Peki ama Batı medyası neyin peşinde? Gelin birlikte bu konuya bir göz atalım.

Batılı medya organlarının İran’de seçim kampanyaları sırasında başlattıkları algı operasyonları genellikle söz konusu medya organlarının etkileme gücü ve seçimlerin doğurduğu fırsatı değerlendirerek yumuşak savaş başlatmaları ile beraber oluyor, öyle ki muhatapları Batılı medya organlarında gündeme getirilen konular ve sonuçları tamamen İran’daki seçim gerçekleri ve atmosferi ile örtüştüğünü hissetmeye başlıyor. Batı medyası algı operasyonunda çok zarif bir şekilde görecede adayların açıklamaları veya TV münazaralarında gündeme getirdikleri konuların üzerinde odaklanıyor gibi hareket ediyor, fakat bu konuları irdeleme yöntemleri genellikle muhataplarında olumsuz zihniyet oluşturmaya yönelik oluyor. Batı medyası seçim tartışmaları arasında muhatapların ilgisini çeken belli konuların üzerinde duruyor ve ardından gerçekleri ters yüz göstermeye başlıyor.

İranlı siyaset meseleleri uzmanı Kiyumers Yezdanpenah şöyle diyor:

Batı medyası genellikle çok yönlü etki gücü olan medya imkanlarından oluşan türlü imkanları kullanarak seçimlerin üzerinde etki yapmaya çalışıyor veya İran’da seçimlerin formalite ve emrivaki olduğunu telkin ediyor, nitekim deneyimlerde her seçimde daha önceki seçimlere nazaran taktikleri ve yöntemleri değişmiş gibi gözüküyor, ancak en ilginç nokta şu ki İran seçimlerini etkilemek için katlandıkları onca bedele rağmen şimdiye kadar asla İran’da gelişen demokrasi sürecini etkileyememeleridir.

Gerçekte Batılı ülkelerin seçim dönemlerinde hedef aldıkları ülkelerin siyasi atmosferi hedef toplumda seçimleri temelden sorgulamaları ve bazen hedef toplumu sivil itaatsizliğe sürüklemeleri bakımından onlar için iyi bir fırsat ve uygun bir zemin sayılıyor. Bir başka ifade ile Batı medyasının izlediği temel ve eksen hedeflerden biri, İran seçimlerinin atmosferini dolaylı bir şekilde etkilemektir. Bu yaklaşım ve bu anlayışla Batı medyası İran seçimleri hakkında olumsuz kampanya yürüterek bir çok kez İran kamuoyunu etkilemeye ve İran’da seçim atmosferini bulandırmaya ve sonuçta İran milletinin seçimlere azami katılımını etkilemeye çalışmıştır. İran milletinin nizam yetkililerine güvenmedikleri yönünde algı oluşturmak ve halkın kullandığı oyların seçim sonuçları üzerinde hiç bir etkisi olmadığını telkin etmek ve İran’da baskı atmosferinin hakim olduğunu ve vatandaşlık haklarının ihlal edildiğini empoze etmek, Batı medyasının İran’da halkın anayasayı kollama ve koruma konseyi gibi resmi ve yasal kurumlarına yönelik güvenini bozma yönünde üzerinde durulan eksenlerdir.

Bir yandan İran’da siyasi kanatların arasındaki ihtilafları abartmak, seçimleri sınıfların temelinde düzenlendiğini telkin etmek ve ülkenin iktisadi sorunlarını karalama kampanyasında kullanmak ve öbür yandan nizamı iktisadi meselelerin çözümü ve dış politika arenasında başarısız gibi göstermek, özellikle şimdiki seçimlerde Batı medyasının üzerinde odaklandığı konulardan sayılır. Gerçekte İran seçimleri ile ilgili bu tür haberleri yayınlamanın amacı seçim atmosferini bulandırmaya yöneliktir.

Aslıda Batı medyasının geçmiş seçimlerde tutumu incelendiğinde de söz konusu medya organlarının medya imkanlarını ve teknolojilerini ve propaganda gücünü kullanarak aşamalı hedefleri izledikleri anlaşılır. Bu aşamaları ise üçe ayırmak mümkün. İlk aşama, adayların kayıt sürecini eleştirmek ve gerekli şartlardan yoksun oldukları halde bazı adayların seçimlerde aday olduklarını telkin etmektir. Bu aşamanın devamında Batı medyası propagandalarını en çok belli başlı adayların salahiyetlerinin nasıl incelendiği üzerinde odaklamaktadır. Batı medyasının bu bağlamda tutumu, güya bir tek İran’da anayasayı kollama ve koruma adında bir kurum adayların salahiyetini incelediği ve sanki başka ülkelerde adayların salahiyetinin onaylanması için hiç bir mekanizma bulunmadığı üzerinde odaklanmaya yönelik oluyor. Oysa bu süreç hemen hemen tüm ülkelerin seçim sistemlerinde var olan ve uygulanan bir süreçtir. Gerçekte Batı medyası bu aşamada seçimlerin hür ve geniş kapsamlı olduğunu sorgulamaya ve şüphe uyandırmaya çalışıyor.

Siyaset meseleleri uzmanı Alirıza Davudi şöyle diyor:

Bakın, iki bu bağlamda iki saha söz konusudur. Birincisi geleneksel taktikler sahası ve diğeri de yeni taktikler sahasıdır. Batı medyasının İran seçimlerine yönelik geleneksel taktikleri bilinen boykot etme ve seçimlere katılmamayı teşvik etmek ve katıldınız da ne oldu telkininde bulunmaktır. Bu geleneksel taktikler hemen hemen son 38 yılda ve 34 seçimde karşılaştığımız taktiklerdir. Ancak yeni taktikler daha önemlidir ve bu taktiklerde seçimlere katılmayın demiyorlar, bilakis batıya daha yakın buldukları bir adayı ön plana çıkarıyorlar. Burada kutuplaşma meydana gelir, şöyle ki Batı medyası İran toplumunda bir dizi kavramları yerleştirmeye başlar ve bunun sonucunda iki kutuplu hale getirme söz konusu olur. Batı medyası örneğin şöyle diyor: eğer falanca adaya oy vermezseniz savaş olur veya eğer falanca aday kazanmazsa daha fazla yaptırım uygulanır. Yani Batı medyası seçimlere katılmayın demiyor. Batı medyası yeni taktiklerinde seçimleri yönlendirmeye çalışıyor, ki bu da halkın bilincini ve idrak gücünü ve seçim hakkını kontrol altına almak ve kendilerine yakın buldukları adaya doğru yönlendirme yapmaktır. Dolaysıyla biz Batı medyasının yeni taktiklerinde genellikle sessizce müdahalede bulunmak ve nüfuz etmek ve seçmenleri etkilemek gibi durumlara şahit oluyoruz, gerçi bu da halkın uyanıklığı ve titizliği ve adayların dirayeti ile halledilecek bir konudur.

Birinci aşamada seçim atmosferinde oluşturulmaya çalışılan muğlaklığın ardından Batı medyasının ikinci hareketi, adayların seçim kampanyalarını başlatmalarına paralel olarak şekillenir. Ancak ne var ki İran seçimlerinde adayların seçim kampanyaları ve özellikle milli medya organı olan devlet radyo televizyon kurumundan eşit oranda yararlanmaları ve görüşlerini ve programlarını şeffaf bir şekilde seçmenlerle paylaşmaları Batı medyasının bu komplosunu etkisiz hale getirmektedir. Gerçi Batı medyası hiç bir zaman bu gerçekleri yansıtmaz. Batı medyası seçimlerin bu aşamasında yaptığı yorumları ile seçimlerde bazı radikal adayların savaş ve kriz çıkarma ve demokrasi karşıtı hareket etme gayretinde olduğu ve bunun karşısında ılımlı kanadın ülkede huzur istediği gibi telkinlerde bulunuyor. Batı medyasına göre İran’da seçimler bir fırsattır ve bu fırsat barış taleplerle savaş çığırtkanlığı yapanların arasında bir seçimdir.

Seçimlerin en hassas aşaması olan üçüncü aşamada Batı medyası seçmenlerin arasında seçimlere katılma yönünde bir duyarsızlık olduğunu telkin etmeye başlıyor ve halkın seçim sandıklarının başına gelerek oy kullanmalarını engellemeye çalışıyor.

Gerçekte Batı medyası seçimlere katılım oranın düşük olması nizamın siyasi itibarına zarar vereceğinin bilincindedir, ancak ne var ki Batı medyasının onca propagandalarına ve karalama kampanyalarına rağmen İran milleti seçimlere coşkulu katılımı ile tüm bu komploları etkisiz hale getirmiştir. Nitekim 11. Dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılımı oranı Batılı ülkelerin rüyalarında bile göremedikleri %85 düzeyinde gerçekleşti.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçen hafta öğretmenler günü dolaysıyla görüştüğü öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmasında seçimlerin İslam Cumhuriyeti nizamında dini demokrasinin ürünü olan hayati bir mesele olduğunu belirterek, halkın tüm kesimleri hangi siyasi kanada ilgi duyarsa duysun 19 Mayıs 2017’de düzenlenecek seçimlere katılması, İran’ın ihtişamını yansıtacağını ve nizamın güvencesi olacağını ve bu durumda ve azami katılım karşısında düşman hiç bir halt edemeyeceğini vurguladı.

Gerçekte İran milletinin seçimlere coşkulu ve azami düzeyde katılımı İslam Cumhuriyeti nizamının tehditlere karşı koymak üzere iktidarının en önemli bileşenidir. İran milleti her seçimde azami katılımı ile nizamın iktidarını tüm dünyaya göstermiş ve seçim sandıklarında oyunu kullanarak nizamın temellerini güçlendirmiş ve Batı medyasını şom hedeflerine ulaşma konusunda hüsrana uğratmıştır.

Siyaset meseleleri uzmanı Muhammed Rıza Merendi şöyle diyor:

Bakın, bizim ülkemiz ister içerideki düşmanlar olsun, ister dışarıdaki düşmanlar olsun, tüm düşmanlarca sürekli rasat edilen ülkelerden biridir. bugün Farsça yayın yapan 300 kadar uydu kanalı vardır, başka ülkelere karşı bu kadar geniş yayın var mıdır, bilemiyorum. Bunların hepsi de İran İslam Cumhuriyeti nizamının resmi politikalarına karşı yayın yapıyor ve ister kültürel ister siyasi ister seçimlere yönelik olsun hedeflerine ulaşmaya ve İran nizamını her açıdan baskı altında tutmaya çalışıyor. Sanal ortama şöyle bir göz atın, bu ortamda faaliyet yürüten siteler tamamen garez-kar yayınlar yapıyor ve İslam inkılabı ilkelerine ve İslamî nizamın temellerine inanan akımların iktidar olmasını istemiyor ve kendileri ile eşgüdümlü hareket eden akımları iktidarın başına getirmeye çalışıyor. Geçenlerde hatta ABD kongresi İran’a karşı yeni yaptırımları seçimlerden sonrasına erteledi ve kendileri de açıkça İran’da seçim atmosferini etkilemek ve Batı karşıtı akımların iktidar olmasını istemediklerini itiraf etti. Bunların asıl amacı budur. Yeni biz sadece iç arenada bir rekabete ve bir seçime şahit olmuyoruz ve bunun yanında dışarıda da bize karşı büyük bir atmosferin oluştuğuna şahit oluyoruz ki bu da İran’da seçim sürecini zorlaştırıyor ve İranlı seçmenlerin karar almasını etkiliyor. Hangi ülke üzerinde bu kadar yoğun baskı ve saldırı vardır? Oysa biz ülkemizi ancak kendimiz kendi kaderimiz için karar verirsek kalkındırabiliriz ve hatta yanlış karar versek bile, başkalarının bizim için karar almalarından daha iyidir diye düşünüyorum.