Ağustos 27, 2017 20:08 Europe/Istanbul

Caminin hükümlerinden ve adabından biri ise camiye girdikten sonra Allah’ın evine saygı göstermek ve edep ilkesine uymak amacıyla tahiyyat namazı kılmaktır.

Şöyle ki mümin insan camiye girdiğinde oturmadan önce tahiyyat namazı olarak iki rekat namaz kılar.

Fakihlerin belirttiği üzere tahiyyat namazının amacı, caminin hürmeti namazsız oturmadan önce korunmasıdır.

Değerli dostlar hatırlanacağı üzere geçmiş bölümlerde ilahi dinlerin ve özellikle İslam’ın en temel erkanlarından birinin ibadet olduğunu anlattık. İbadetin önemli bir bölümü ise yüce Allah’a münacat etmek ve O’nunla konuşmaktır ve bunu yaparken en önemli ilke, yüce Allah’a tüm kalbimizle ve has bir özenli yönelmek ve odaklanmaktır.

Kuşkusuz kalbi huzur ve korunması kolay bir amel değildir ve çeşitli şartlara ve etkenlere bağlıdır. İbadet mekanı, bu şartlardan biridir. gerçekten de camiden başka ibadet için hangi mekan daha uygun olabilir? bu yüzden Kur'an'ı Kerim nerede camiden söz edilmişse, bu mekanın ibadi boyutlarına en temel özelliği olarak vurgu yapmıştır. Yüce Allah Araf suresinin 29. Ayetinde şöyle buyurur:

De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz.

Araf suresinin bu ayetinden açıkça anlaşıldığı üzere cami, ihlasla Allah’a tapma mekanıdır ve bu ihlaslı tapmanın simgesi de namaz kılmaktır. Masum imamlar –s– da Kur'an'ı Kerim’e uyarak caminin ibadi boyutlarına bol bol vurgu yapmıştır. Gerçekte cami için belirlenen hükümler ve kurullar da bu kutsal mekanda Allah’a ibadet için tüm kalbimizle hazır bulunmamız içindir. Bu yüzden İslam ahkamında caminin bu rolünü engelleyecek her türlü uygulama tenkit edilmiştir.

Sohbetimizin başında da belirtildiği üzere, caminin hükümlerinden ve adabından biri ise camiye girdikten sonra Allah’ın evine saygı göstermek ve edep ilkesine uymak amacıyla tahiyyat namazı kılmaktır. Şöyle ki mümin insan camiye girdiğinde oturmadan önce tahiyyat namazı olarak iki rekat namaz kılar.

Fakihlerin belirttiği üzere tahiyyat namazının amacı, caminin hürmeti namazsız oturmadan önce korunmasıdır. Bu konu, camide oturmak ve dünyevi işlerden sohbet etmek ve dünyevi işlerle uğraşmanın uygun olmayan bir hareket olduğunu ortaya koyuyor. Gerçi camide kılınan tahiyyat namazının bağımsız bir namaz olması da gerekmez. İnsan camiye girdikten sonra oturmadan önce ister farz ister mustahap, namazlarından birini kılması yeterlidir.

Dolaysıyla kim ister farz ister mustahap, herhangi bir namazını kılmak üzere camiye gelirse ve camiye girdikten sonra yere oturmadan namazını başlarsa gerçekte tahiyyat namazını kılmış olur. Gerçi camide tahiyyat namazı olarak bağımsız bir namazı kılmak daha iyidir.

İslam Peygamberi’nin –s– değerli sahabesi sayın Ebuzer Gaffari şöyle anlatıyor: bir gün Allah Resulü’nü –s– camide ziyaret ettim, hazret şöyle buyurdu: Ey Ebuzer, caminin kendine özgü selamı ve tahiyyatı vardır. Ben de caminin tahiyyatı nedir, diye arz ettim, Resulullah –s– şöyle buyurdu: iki rekat namaz kılmalısın.

Dolaysıyla tahiyyat namazı aslında mümin insanın camiye selam vermesi demektir ve bu mesele, Allah’ın evine son derece saygı gösterme bakımından önemlidir. Gerçekte namaz kılmak üzere camiye gelen insan caminin idrak ve hissi olan bir varlık olduğunu ve sıradan mekanlara benzemediğini telkin ediyor.

Değerli dinleyiciler şimdi geçmiş bölümlerde olduğu gibi dünyanın en kutsal camilerinin anlatmanın devamında müslümanların en kutsal üçüncü camii olan Mescid-i Aksa’yı anlatmaya devam etmek istiyoruz.

Geçen bölümlerde anlatıldığı üzere günümüzde Mescid-i Aksa olarak ün yapan camiye verilen bu ad yeni bir addır. Gerçekte Mescid-i Aksa çokgenli bir tepe şeklinde Kudüs kentinin eski bölümünün güneydoğusunda yer almakta ve üzerinde hisarlar, kuleler ve duvarlar bulunmaktadır.

Bu tepenin güneyinde hemen hemen yeşil renkte bu kubbe yer alıyor ki günümüzde Mescid-i Aksa olarak ün yapmıştır. Fakat daha önce de belirtildiği üzere Mescid-i Aksa olarak anılan bu mekan Mescid-i Aksa’nın tümünü kapsamıyor ve sadece İslam dininde kutsal sayılan Mescid-i Aksa’nın bir bölümünden oluşuyor.

Bu kutsal mekanın bir başka ünlü yapıtı, Kubbetul Sahra camiidir. Kubbetul Sahra üzerinde altından bir kubbe yer alan sekizgen şeklinde bir binadır. Bu mekan Mescid-i Aksa’nın tam solunda yer almakta ve bu mekanın aynı zamanda en yüksek noktası sayılmaktadır. Bu mekana Kubbetul Sahra adının verilmesinin sebebi, tarihte belirtildiği üzere İslam Peygamberi’nin –s– mirac gecesinde onun üzerinden miraca yükseldiği ifade edilen büyük bir kayanın burada bulunmasındır.

Nasır Hüsrev seyahatnamesinde iddia edildiği üzere İslam Peygamberi –s– bu camiye ayak bastığında o kaya Resulullah’ın –s– önünde yerinden kalktı ve miracının ardından da yerle gök arasında asılı vaziyette bekledi. Bu kayanın altında ise içinde on kişi namaz kılabileceği kadar genişliği olan bir mağara yer alıyor ve bu yüzden bu alana Sahra camii deniliyor.

Sahra camiinin tabanı, Kubbetul Sahra’nın tabanından yaklaşık üç metre daha alçaktır.

Kubbetul Sahra içinde iki ortak merkezli çemberin üzerinde dizilen iki sıra sütun bulunuyor. küçük çemberin üzerinde dört büyük sütun dört köşede yer alıyor ve onların arasında da 12 sade sütun bulunuyor. kubbe bu çemberin üzerinde yer alan sütunların üzerinde inşa edilmiş bulunuyor. bu sütunların arasındaki mesafe bir metre yüksekliği olan ahşaptan bir parmaklıkla kaplanıyor. Gerçekte bu parmaklık kutsal kayayı korumak için buraya yerleştirilmiş bulunuyor.

Kubbetul Sahra’nın kubbesinin iç yüzeyinde Küfi hattı ile 240 metre uzunluğunda bir kitabe bulunuyor. bu kitabenin üzerinde Kur'an'ı Kerim ayetleri ve binanın inşaat tarihi yer alıyor.

Kubbenin dış yüzeyi altınla kaplıdır ve sürekli sarı renkte ve parlayacak şekilde bir bileşimden yapılmıştır

Mescid-i Aksa’da kadınların namaz kıldığı alana dönüştürülen Kubbetul Sahra, yeryüzünün en kutsal mekanlarından biridir. bu cami dört taraftan sekiz basamakla Mescid-i Aksa’ya bağlanan bir yüksekliğin üzerinde yer alıyor. Bu basamaklara Mevazin adı veriliyor. Bazı basamakların uzunluğu oldukça fazladır ve çok güzel bir mimari tarzı ile inşa edilmiştir. Caminin mimarisi kutsal kayanın doğal şeklini korumak ve çevresinin sert yamacını düz bir alana dönüştürmek için bu tarzdadır.

Kubbetul Sahra’nın doğusunda Kubbatul Silsile adında küçük bir kubbe vardır. Bu kubbe altı sütun üzerinde duruyor. Bu mekanda ise Hz. Davut’un sabahları ve akşamları üzerinde oturup halkın taleplerini ve şikayetlerini dinlediği ve aralarındaki anlaşmazlıkları çözdüğü ve şeriat ahkamını açıkladığı ve uyguladığı büyük bir kaya varmış. Hz. Davut’un bu özelliğine Sad suresinin 26. Ayetinde işaret edilmiştir.

Kubbetul Sahra’nın batısında da Kubbetul Mirac adında bir başka kubbe bulunuyor ki bu kubbenin Allah Resulü’nün –s– miracının anısına inşa edildiği ifade ediliyor

Burak duvarı, Mescid-i Aksa’nın bir başka bölümüdür. Bu duvarın adlandırılmasının sebebi ise, mirac gecesinde Allah Resulü’nün –s– Burak adındaki atını bu duvara bağlamış olmasıdır. Bu yüzden müslümanlar bu mekanda aynı adı taşıyan bir cami inşa etmiştir. Ancak siyonistler Burak duvarı, Süleyman tapınağının duvarının bir bölümü olduğunu iddia ediyor. Gerçi siyonistler bu bölgede bir çok kazı çalışması yaptı, ama şimdiye kadar bu iddialarını ispat edebilecek hiç bir kanıta rastlayamadı.

Yahudiler uzun yıllar müslümanların onlara yönelik şefkatini istismar ederek yahudi kavminin Hz. Musa’ya itaatsizlik etmesini telafi etmek amacıyla bu duvarın kenarında ağlıyordu. Gerçi o dönemde yahudilerin sayısı çok azdı ve onların durduğu yaya geçidi sadece dört metre kadardı. Fakat ingilizlerin mandalık döneminde yahudiler bu mekana el uzatarak mülkiyet iddiasında bulundu ve bu iddia 1929 yılında Filistinlilerin Burak kıyamını tetikledi. Bu kıyamda 116 müslüman şehit düştü, 232 kişi de yaralandı ve bin kadar Filistinli de tutuklandı. Filistinlilere yönelik bu acımasız katliam yüzünden uluslararası gerçekleri araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon Ocak 1930’da bu mekanın müslümanlara ait olduğunu ilan etti.

Gerçi siyonistler hala Mescid-i Aksa’nın Süleyman tapınağı üzerinde inşa edildiğine yönelik iddialarını sürdürüyor ve bu kutsal mekanı yıkarak yerine Süleyman tapınağını inşa etmeye çalışıyor.