Dünya ile yapıcı teamül; İran dış siyasetinin temeli onurlu bir diyalog
(last modified Wed, 29 Nov 2017 07:50:13 GMT )
Kasım 29, 2017 09:50 Europe/Istanbul
  • Dünya ile yapıcı teamül; İran dış siyasetinin temeli onurlu bir diyalog

İran İslam Cumhuriyetinin dış siyasetinin temeli, dünya ile "yapıcı teamül" ve "onurlu diyalog" esasına dayalı olup, hedefi bölgenin güvenli hale getirtilmesidir.

Dün akşam İRİB birinci kanalında 12. hükümetin 100 günlük çalışmaları ile ilgili halka rapor sunan İslami İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran'ın iç ve dış siyasetlerinin genel dinamiklerini açıkladı. İran İslam Cumhuriyetinin dış siyasetinin temeli, dünya ile "yapıcı teamül" ve "onurlu diyalog" esasına dayalı olduğunu hatırlatan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran İslam Cumhuriyetinin sürekli olarak bölgesel sorunları çatışma yoluyla değil de diyalog ve görüşmeler yoluyla çözümlemeyi tercih ettiğini söyledi.

Esas politikanın bölgede sorunların müzakere ile çözülmesi ve bölgeyi güvenli hale getirmek olduğunu ifade eden Ruhani, ‘’İran’ın bugün AB ve Rusya ile ticari ilişkileri geçmişten daha iyidir. Bugün Türkiye, Irak, Pakistan, Afganistan ve Katar ile iyi ilişkilere sahibiz. Arabistan gibi bir iki ülke ile sorunlarımız vardı ve bu sorunları onlar arttırıyorlar’’ dedi.

Arabistan’ın iki sorunu halletmek istediği için İran’ın düşman olarak tanıttığını ifade eden Ruhani, sorunlardan birinin Katar, Irak, Suriye ve Lübnan gibi bölgedeki başarısızlıklarını örtmek ikincisi de içerideki sorunlarını gizlemek için bir ülkeyi düşman olarak tanıtmak istediğini belirtti.

İran İslam Cumhuriyeti şimdiye kadar müdahaleci ve sultacı güçlerden en ufak bir korku ve çekincesi olmaksızın, bölge güvenliği ve huzuru ve terörizmle mücadele alanında  gerekli olan siyasetleri kararlılıkla uygulamaya ve bölgenin güvenliğine katkıda bulunmaya çalışmıştır.

Ancak İran'ın bu akıllı ve mantıklı siyaseti, bölgeyi huzur ve güvene kavuşturmak istemesi, bölgenin şirret ekseni Amerika, İsrail ve Suudi rejimi tarafından bölge istikrarını bozucu siyasetler olarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Fakat kendilerinin bölgede terörizmin ana dinamiklerini yerleştirmeleri, başka ülkelerinin egemenlik ve toprak bütünlüklerini dikkate almayarak savaş açmaları, işgalcilikleri, zulüm ve cinayetleri, sivil insanları katliamını göz ardı ederek bölge huzuru için çalıştıklarını iddia etmekte. Oysa  söz konusu şirret ekseni ülkeler cevaplamaları gereken bir soruyla karşı karşıyadırlar. Bu cümleden Amerika niçin el-Kaide ve IŞİD terör örgütlerini oluşturdu?. Elbette bu bizim dillendirdiğimiz bir iddia olmayıp bizzat ABD'nin dönem dışişleri bakanı ve başkanlık adaylarından Hillary Clinton'un kendi kitabında dile getirdiği itiraf esasına dayalıdır.

11 Eylül 2001 terör olaylarının 19 failinden 15'i Arabistan vatandaşı olmasına rağmen bu terör olayı ile ilgili raporlar uzun bir zaman sümen altı edilerek gerçekler saptırılmakta ve Amerika bu terör olayını bahane ederek Afganistan'a ve ardından Irak'a yönelik işgale yeltenerek bu ülkelerin altını üstüne getirmekte. Niçin Amerika, Irak ve Suriye ordularının IŞİD terör örgütüne karşı önemli başarılar elde ettikleri dönemlerde sürekli olarak havadan teröristlere silah ve teçhizat desteği sağlamış, teröristlerin yenilgisine engel olmaya çalışmıştır? Niçin İsrail sürekli olarak Suriye'de yaralanan teröristlere tedavi imkanı sağlamış ve onların iyileşmesinden sonra tekrar cephelere sürmüştür? Ve bir diğer soru ise niçin Amerika ve Suudi Arabistan rejimi sürekli olarak İran'a karşı yeni oluşum ve koalisyonlar sağlamaya çalışmaktalar?

Bu soruların cevabı aslında Amerika ve Suudi Arabistan'ın bizzat kendisinin bölge sorunlarının bir çözümü değil de krizin bir parçası olduğunu anlatıyor.

Dolayısıyla bu meseleler kolaylıkla göz ardı edilemez. Teamül ve diyalog siyasetleri cevap verdiği sürece sorunların teamül ve diyalogla çözümlenmesine umutlu olunabilinir. Fakat diyalog ve teamülün artık sonuç vermediği ve yarar sağlamadığı ve zorbaların yolu tek taraflı kat etmek istedikleri zaman ise artık onlar karşısında direniş ve mukavemetten başka bir yol kalmıyor. Nitekim İran İslam cumhuriyetinin dış siyasetini bu iki yönlü eylemle özetlemek mümkün.