Temmuz 25, 2018 22:35 Europe/Istanbul

Sohbetimizin dördüncü bölümünde, Suudi Rejimi'nin Ensarullah hareketinden duyduğu endişelerin sebeplerini anlatmak istiyoruz.

Amerika uzun yıllardır, İran ve Suudi Arabistan'ı karşı karşıya getirmek amacını güdüyor. Ama Suudiler büyük miktarda petrol dolarlarını harcayarak bu amaç uğrunda belli bir sonuca varamadı. Suudiler, Direniş Ekseni'nin önemli parçası olan Suriye'ye, Siyonist Rejim karşısında diz çöktüremedi. Suudiler, Irak ve Lübnan'da da istedikleri yönetim sistemlerini oluşturamadılar. Böylesi bariz başarısızlıklar ve yenilgiler, Suudi Arabistan'ın Yemen'e karşı askeri müdahale başlatmasına sebep oldu. Suudi kralı ise Yemen'deki çıkarlarını, hakiki İslam'a ve Ensarullah hareketine karşı gelmek suretiyle aramaktadır.

 

Ensarullah hareketi, bir halk hareketi olarak, Yemenli Zeydî Şiileri ve Bedreddin Hûsi düşüncelerinden esinlenmiştir. Bu hareketin Hüseyin Hûsi'yle ilişkilendirilmesi yüzünden bu hareketin başka adı da Yemenli Hûsiler hareketi olarak da bilinir. Bu halk hareketi, Abdülmelik Hûsi önderliği döneminde Yemenliler tarafından büyük bir ilgi gördü ve ülke çapında bir hareket haline geldi. Bundan sonra da Ensarullah halk hareketi, Yemen'in en nüfuzlu siyasi akımlarından sayılmaktadır. Bu hareketin en önemli faaliyet merkezi, Sa'de şehridir. Suudi Rejimi'nin 2009 yılında Sa'de şehrine saldırması ve 2011'de Yemen halkının ayaklanması sırasında, Ensarullah halk hareketi, yabancı ülkelerin Yemen'e yapılan her türlü müdahalelerine karşı çıkarak, saldırgan Suudiler karşısında da direnmenin devam ettirilmesine sürekli vurgu yaptılar.

 

Riyad, Yemen halkının özgürlükçü isteklerinin dalga dalga yayılmasından ürktü ve Yemen'deki Şii ve Sünni kardeşlerin, tekfirci Vahhabiyet karşısında bir ve beraber olduklarını görünce endişeye kapıldı. Suudi Arabistan'ın önemli petrol sahalarının Yemen sınırına yakın olmalarından dolayı bu olay daha da ciddileşmiş oldu. Bu sebeplerden dolayı, Riyad, Yemen'de kendine bağlı bir yönetim arzulamaktadır. Bu yüzden, Suudi Rejimi, Ensarullah halk hareketinin yönetimin başına geçmesini engelleyici her türlü faaliyeti yapmaktan çekinmiyor. Yemen halkının İran'a olan ilgisi ve saygısı, Suudi Arabistan'ın korkusu ve endişesini kat kat artırmıştır. İran tarih boyuca hep mazlum ve kibar Yemen halkının arkasında durmuştur.

 

İran eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Seyyid Muhammed Sadık Harrâzi, İran ve Yemen arasındaki manevi bağları ve ortaklıkları şöyle anlatmaktadır: " Tarih tekerrür ediyor. Bir zamanlar, Yemen kralı, Yemen'e saldıran vahşi kavimlere karşı durmak ve halkın güvenliğini sağlamak için İran'dan yardım istemişti. İran ise Seyf bin ZîYezen'i yardım için Yemen'e gönderdi ve böylece güç dengesi değişerek vahşi kavimlerin saldırıları püskürtüldü. Bu olaydan bir süre sonra, İran'dan Zeydî ve Şafiî mezhebi büyükleri ve âlimleri Yemen'e giderek bilim ve marifet ve hikmet kapılarını bu diyarda kurmuş oldular. Böylece Sa'de, Mareb, San'a, Ümran, el-Bayda, Cevf, el-Mehvit, Hadramut ve Dimâr bölgelerinde yaşayan Yemenliler, İran kültürü ve medeniyetine karşı sevgi beslemeye başladılar. Şimdi ise Suudilerin saldırıları, Yemen için büyük bir felakete sebep olmuştur. Milyonlarca Zeydî ve Şafiî'den oluşan Ensarullah ise yüzyıllarca ortak ve yan yana yaşayan türlü Yemen insanlarının bir araya gelmesini sağladı ve bunun sonucunda yabancı işgalciler karşısında direniş göstermeye başladı. Bu doğrultuda da İran'dan yardım istedi. "

 

Suudi Arabistan, Batı Asya güvenlik denklemlerinde,  Amerika, İngiltere ve Siyonist Rejim'in maşası olmuştur. Bir taraftan da, İran, Batılı ülkelerin Batı Asya'ya musallat olmasına ve İslami ülkelerin Batı'nın bu gayri meşru  çıkarlarının sağlanması doğrultusunda harcanmalarına şiddetle karşı çıkmaktadır. Son yıllarda, Batı Asya bölgesinde yaşanan gelişmeler, güç dengesinin, Direniş Ekseni lehine olduğunu ve böylece Amerika ve Suudi Arabistan'ın zararlı çıktığını göstermektedir. Saddam Rejimi'nin devrilmesinden sonra ve ABD'nin bütün çabalarına rağmen, İran ve Irak arasında dostane ilişkiler kuruldu ve İran ve Lübnan ilişkileri de kuvvetlendirildi.

 

Lübnan Hüzbullah'ının 2006 yazında, Siyonist Rejim'e karşı elde ettiği zafer ve ayrıca Hizbullah'ın Lübnan'daki siyasi başarıları, bölgesel dengeyi, Direniş Ekseni lehine çevirdi. İslami uyanış ve  Hüsnü Mübarek, Bin Ali, Kaddafi ve Ali Abdullah Salih gibi diktatörlerin Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da ve Yemen'de devrilmesi, bölgedeki dengenin özellikle İran lehine değiştiğinin kanısına varılmasına sebep oldu. Bu kanıya varan Amerika, Siyonist Rejim ve Suudi Arabistan, bu gelimelerden dolayı büyük bir hayal kırıklığına uğratıldı. Bu arada Suudi Arabistan, İran'la yakından alakadar olan Lübnan, Suriye ve Irak gibi ülkelerin iç savaşlara sürüklenmeleri yönünde bir takım faaliyetlerde bulundu ve böylece kendi aklınca İran'ın önünü kesmeye çalıştı. Riyad, Suriye'deki gayri meşru isteklerinin gerçekleşmesi için geniş çaplı bir takım girişimlerde bulundu. Suudiler Suriye'deki IŞİD ve el-Nusra Cephesi  gibi tekfirci teröristlere lojistik destek vererek yasal Beşar Esad hükümetini devirmeye çalıştı.

 

İran ve Direniş Ekseninin geniş çaplı çabalarıyla, Amerika, Siyonist Rejim ve Suudi Arabistan'ın Suriye'nin yasal hükümetini, tekfirci teröristleri desteklemek suretiyle  devirme planları yenilgiye uğradı ve Suudiler bu yenilginin öcünü Yemen'den almaya başladı. 2009 yılında Ali Abdullah Salih'in Yemen  halk güçleri lehine cumhurbaşkanlıktan çekilmes’ ihtimallerine karşın Suudi Arabistan Ali Abdullah'in arkasında durmaya devam etti. İran ise 2012 yılında Salih'in cumhurbaşkanlıktan çekilmesini olumlu karşıladı ve Yemen halkının himaye edilmesine yönelik faaliyetlerini artırdı. Suudiler ise Yemen devriminin yaşanmasından rahatsızlık duydu ve Riyad anlaşması vesilesiyle bu devrimi yönlendirmeye çalıştı. Suudiler bu doğrultuda geçiş sürecini yönetmeye çalışarak Suudi yandaşlarının Yemen'de yönetimin başına geçmesini istiyorlardı.

 

Muhterem dinleyiciler, bütün değindiklerimiz göz önünde tutulursa, Suudi Hanedanının güçlü ve birleşik bir Yemen'e tahammülü olmadığını kolayca anlayabiliriz. Yemen'in 24 milyon nüfusla Arap yarımadasının en kalabalık ülkesi olması ve aynı zamanda bu insanların Suudilerin yersiz isteklerine karşı gelmesi Suudi Arabistan için kabul edilemez bir durum yaratmıştır. Geçen yıllarda Yemen ne zaman gerçek bağımsızlığa yönelmişse Suudi Arabistan buna şiddetle karşı çıkarak başka Arap ülkelerin de desteklerini kesmeye çalışmıştır. Suudi Arabistan tam da bu doğrultuda, bu ülkede yaşayan bir milyon Yemenliyi sınır dışı etmiştir. Suudi Arabistan, Yemen'in güçlenmesi ve gelişmesine sebep olan her şeye karşıdır. Suudi Arabistan, saldırgan güçlerinin sözcüsü Ahmed el-Useyri, 31 Mayıs 2015'te yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan'ın ve ortaklarının Yemen'e saldırmalarının nedenleriyle ilgili şöyle bir itirafta bulundu: Ensarullah ve diğer Yemenli güçlerin teslim olması halinde bile Yemen'de hedef alacağımız birçok mekân vardır. Bunları tamamen yok edene kadar Yemen'i vuracağız. "