Ocak 01, 2019 11:06 Europe/Istanbul

İran ekonomisi son günlerde hassas bir dönemi girdi ve şimdi çok zorlu bir sınavla karşı karşıyadır, ancak bu ekonomi bu sınavdan başı dik çıkabilecek kapasitelere ve yeteneklere sahiptir.

Bugün İran İslam Cumhuriyeti ülkenin iç ihtiyaçlarını tarım ve gıda maddeleri sektöründe önemli oranda karşılayabilecek güçte olduğunu gibi ihracat piyasalarında da rekabet edebilecek güce sahiptir. Gerçekte ülkenin ihtiyaç duyduğu gıda maddelerinin yüzde 95 kadarının ülke içinde üretilmesi başlı başına İran’ın bu alanda kendine yeter hale geldiğini ve direniş ekonomisinin üretim alanında önemli bir hedefini gerçekleştirmeyi başardığını gösteriyor. Nitekim bugün İran’ın gıda sanayii sektörü yolunu dış piyasalara doğru açtığı gözleniyor.

İran genetik derneği Başkanı Mahmut Tevellayi ise bu konuda şöyle diyor: Ülkemizde gıda güvenliğine kavuşmak için gerekli olan tarım ve gıda maddeleri üretim kapasitesi çok yüksektir ve teknolojilerden yararlanarak gıda güvenliğini geliştirmeliyiz.

İkini uluslararası ve onuncu milli biyo teknoloji zirvesinde konuşan Tevellayi bu konuya vurgu yaparak şöyle devam ediyor: İran İslam Cumhuriyeti yeni teknolojileri güvenli bir şekilde kullanma ve güvenli ürünleri üretme alanında gerekli bilimsel buluğa ulaşmıştır. İran çeşitli gıda maddeleri, ilaç, tarım ürünleri ve diğer sanayi ürünlerini üretmekte büyük kapasitelere sahiptir ve bu yüzden gerekli altyapıları hazırlayarak bu fırsatı değerlendirebiliriz.

İran İslam Cumhuriyeti bir çok Allah vergisi doğal kaynağa, genetik imkanlara ve büyük yeteneklere sahiptir ve bu kapasitelerden biyo teknoloji alanında daha da gelişme yolunda yararlanabilir. Ancak buna karşın şu gerçeği de kabul etmek gerekir ki, günümüzde dünya piyasalarında sürekli ve göz kamaştırıcı bir şekilde varlık sergilemek için dünyanın en güncel yeni pazarlama yöntemleriyle donanmanın yanında çeşitli işletmelerin ürettiği ürünlerin sunumu da uygun rekabet seviyesinde olması gerekir.

1990 yılında Michael Porter’in gündeme getirdiği rekabet meziyeti tezine göre bir ülkenin sahip olduğu özellikler, rekabet meziyetinin ortaya çıkmasına, gelişmesine veya ezilmesine zemin hazırlayan konudur.

Gıda sanayii dünyanın en sıcak ve içinde sıkı rekabet söz konusu olan sanayi sektörlerinden biridir. İran İslam Cumhuriyeti ise çevre ve iklim koşullarının çeşitliliği sayesinde bu sanayi sektörünün ihtiyacı olan ham maddelerden geniş bir yelpazeyi kendi içinde barındırmaktadır ve bir çok durumda ham madde meziyeti söz konusudur ve bu yüzden bu sektöre daha fazla önem vermek ve  özellikle rekabet meziyeti olan ürünlerin üzerinde durmak, ihracatın gelişmesine büyük katkısı olacağı kesindir.

Aslında bu iki alanda rekabet çok sıkıdır ve bu yüzden bir ürüne yönelik küresel talebin artışı elzem olarak o ürünün bir ülkede üretiminin artmasına yol açmamaktadır. Dolaysıyla bu sektörün kalkınması, başta tarım ve gıda sanayii olmak üzere çeşitli alanlarda üretimin desteklenmesine bağlıdır. Günümüzde Avrupa ülkelerinde tarım ve gıda maddeleri ürünlerinin üretimi, stratejik önemleri itibarı ile güçlü bir şekilde desteklenmektedir.

Avrupa birliğinde tarım sektörüne verilen desteğin tarihçesine bakıldığında birliğe üye ülkelerin 60 yıldır tarım sektörüne destek verdikleri anlaşılıyor.

Gıda güvenliğini temin etmek ve çiftçilerin refah seviyesini geliştirmek, Avrupa ülkelerinin son 60 yılda CAP adlı programlarını uygulayarak izledikleri iki önemli hedeftir.

AB son 60 yılda üye ülkelerin gıda maddeleri ihtiyacını karşılamak ve ayrıca bu kıtada zengin doğal kaynaklardan yararlanmak için tarım sektörüne bir çok destek planını gündemine almıştır.

Hali hazırda AB genelinde 11 milyon çiftlik faaliyet yürütüyor. AB genelinde tarım sektöründe 22 milyon nüfus doğrudan ve 18 milyon iş de dolaylı olarak üye ülkelerin gıda maddelerini karşılama alanında faaliyet yürütüyor ve böylece hem AB üyeleri ve hem dünyanın diğer ülkelerindeki piyasaların ihtiyacını temin etmeye çalışıyor.  Öte yandan küresel nüfusun artması ve gıda maddeleri üretmek için kaynakların kısıtlı olması AB yetkililerinin açıkladığına göre bu ihtiyaçları karşılamak için belli bir plan yapma zaruretini doğurmuştur.

AB’nin gıda maddeleri ve çiftçilere destek programı  son yıllarda CAP adı ile anılan bir destek programı çerçevesinde hazırlanarak yürürlüğe girdi. Bu politika veya daha basit bir ifade ile çiftçilere sübvansiyon destek programı üye ülkelerin gıda maddeleri ihtiyacını asgari düzeyde karşılamayı ve gıda güvenliğini temin etmeyi amaçlıyor.

AB yetkilileri gıda maddeleri güvenliğini temin etme ve çiftçilerin daha fazla gıda maddeleri üretmek üzere teşvik etme gibi iki hedefe eşzamanlı ulaşmak için sürekli üye ülkelerin ürünlerinin fiyatını dünya piyasalarında arttırmaya çalışıyor. Ancak bu konu başka ülkelerin çiftçilerini zarara uğrattığı için sürekli eleştiri konusu oluyor. AB 1970 yılında  da çiftlikleri modernize etme ve çiftçilerin yaşını gençleştirme ve onlara eğitim verme üzerinden tarım ürünlerinin üretim alanında ciddi bir değişim başlattı.

AB ayrıca 1980’li yıllarda gıda maddeleri alanında kendine yeter hale gelmek için  çiftçilere doğrudan sübvansiyon ödeyerek desteklerini arttırmaya başladı. Öte yandan son yıllarda AB’nin gıda ve tarım sektörlerine destek politikaları da sürekli ve düzenli olarak gözden geçirildi ve üç yerde bu politikalarda ciddi değişikliklere imza attı.

AB genelinde çiftçilere ve tarıma destek programı CAP 1962 yılında yürürlüğe girdi ve 1992, 2003 ve 2013 yıllarında olmak üzere üç kez gözden geçirildi. Yeni onaylanan politikaya göre süt ürünleri, inek ve dana etleri gibi ürünlerin yerel ticareti ve rekabet yasaları yeniden değerlendirildi.

Kuşkusuz geniş imkanları ve altyapıları olan İran ekonomisi dünya piyasalarına açılabilmek için ciddi desteğe ihtiyaç duyuyor. Helal gıda maddelerini üretmek ve piyasalara sunmak önemli gelir kaynaklarından biridir ve İran’da petrol sektörünün yerini doldurabilecek kapasiteye sahiptir.

Uluslararası örgütlerin raporlarına göre gıda sektörünün yıllık cirosu 2.5 trilyon dolar civarında tahmin ediliyor ki bunun en az 700 milyar doları helal gıda ürünlerine aittir. Dünyada büyük taraftar kitlesi olan helal gıda maddelerinde tüketicilere, üretilen üründe kesinlikle domuz eti, murdar eti veya İslamî kurallara göre kesilmemiş hayvan eti bulunmadığı yönünde güvence veriliyor. Helal gıda sektöründe tüketici ayrıca ürettiği üründe alkollü içeceklerin kullanılmadığından da emin oluyor.

Uluslararası helal müessesesi genel sekreteri Abdulhüseyin Fahhari şöyle diyor: helal gıda piyasasında uluslararası talep çok artmıştır, öyle ki bu büyük talep uluslararası piyasalara yeni aktörlerin girmesini sebebiyet verdi. İslam işbirliği teşkilatına üye olan bir ülke olarak helal gıda maddeleri, ilaç, makyaj malzemeleri ve hijyenik maddelerin üretiminde büyük potansiyelimiz var ve helal hizmet alanında önemli rol ifa edebiliriz. Ayrıca uluslararası piyasalara İslamî kültürü tanıtmakla beraber ülkede geniş istihdam alanı açabiliriz.

İran standart milli kurumu Başkan yardımcısı ise şöyle diyor: İran dünyada helal gıda piyasasının yüzde 10 kadarına ulaşarak bu sanayi sektörünü petrolün yerine geçirebilir.

Uzmanlara göre helal gıda sanayiinin piyasalarının yüzde 10 kadarına ulaşmak ülkeye 50 ila 70 milyar dolar gelir kazandırmak demektir.

İran gıda sanayii ve bilimleri derneği Başkanı Muhammed Hüseyin Azizi İran’ın helal gıda piyasasına girme yolundaki engellere işaret ederek şöyle diyor: İran’ın helal gıda maddeleri sektöründe pasif varlığının önemli bir sebebi, üretilen ürünlerin maliyet bedelidir. Nakliyat bedeli, işçi ücreti, üretim maliyeti gibi durumların yüzünden İran’da helal ürünlerin maliyeti bölge ülkelerine kıyasla çok daha yüksektir, öyle ki İran bu durumda dünyadaki fiyatlarla rekabet edemiyor.

İran’da üretilen helal gıda maddeleri en çok Irak, Ermenistan ve Türkmenistan gibi komşu ülkelere ihraç ediliyor. Kuşkusuz helal gıda maddelerini ihracat amaçlı üretmek İran’ın yerli ürünlerini üretme doğrultusunda atılacak önemli adımdır ve İran ekonomisini hedeflerine yaklaştırabilir ve aynı zamanda ülke ekonomisinin gelişmesi ve istihdam alanlarının açılmasına da katkı sağlayacaktır.