Ocak 01, 2019 11:20 Europe/Istanbul

Amerika devletinin İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı eski husumeti son yıllarda iktisadi konuların üzerinde odaklanmaya başladı. Amerika bu husumeti ile İran İslam Cumhuriyeti’ni iktisadi açıdan münzevi etmeye ve bölgesel ve uluslararası ilişkilerinde baskı altında tutmaya çalışıyor.

Amerika devletinin bu komplosunu etkisiz hale getirmek iç ve dış etkenlere ve bileşenlere bağlıdır. İç etkenlerin hakkında geçen bölümlerde ülkenin yerli ürünlerine destek verilmesini ve böylece istihdam alanlarının genişletilmesini, ihracat ürünlerinin takviye edilmesini ve kaliteli ürünleri üretmek üzere teknoloji transferini anlattık. Şimdi konumuzun devamında İran ekonomisinin dışa dönük kapasiteleri çerçevesinde deniz ve demiryolu nakliyatını ele almak istiyoruz.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçenlerde ülkenin önde gelen yüzlerce seçkin bilgin genci kabulünde bu gençleri İslamî İran’ın parlak geleceğinin umut kaynağı olduğunu belirterek büyük şeytanın hilelerine karşı uyanık olmaya vurgu yaptı. Ayetullah Hamanei siyasi bağımlılığın milletler için büyük tehlike ve esaretinin sebebi niteledi ve İran’ın Amerika’dan tamamen bağımsız hale gelmesine vurgu yaparak şöyle buyurdu: Düşman İran İslam Cumhuriyeti nizamının gelişmelerini ve faaliyetlerini rasat ederken, ülkenin geri kalmış ve bağımlı bir ülke olmaktan kurtulup  etkili, güçlü ve siyasi ve savunma ve ilmi bakımdan iktidarı her geçen gün daha da gelişen bir ülke konumuna gelmekten öfkeli ve şiddetle kaygılıdır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Amerika rejiminin ta İslam inkılabının zafere kavuştuğu ilk günlerden İran milletine karşı düşmanlık etmeye başladığını hatırlatarak şöyle devam etti:

O günlerde ne nükleer enerji  bahanesi vardı ne de füze gücümüz ve ne de bölgesel nüfuzumuz. Ancak Amerikalı yetkililer İslam inkılabı zafere kavuşunca onların emrinde olan ve büyük menfaat sağlayan bir ülke olarak İran’ı kaybettiklerini anladı.

Gerçekte İslam inkılabı rahmetli İmam Humeyni’nin -ks- sulta düzenine karşı teslim olmaz ruhundan kaynaklandı ve küresel istikbarın tüm düşmanlığının esas sebebini de bu noktada görmek gerekir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin hş. 1397 yılına girerken kutsal Meşhed kentinde kutsal Rezevi külliyede yaptığı konuşmada İran milletinin düşmanlarının stratejik hedeflerinden biri İran’a iktisadi baskıları arttırmak ve böylece milleti İslamî nizamdan soğutmak olduğunu kaydetti.

Ayetullah Hamanei Nevruz bayramı dolaysıyla nizamın önde gelen yetkilileri ile görüşmesinde de şöyle buyurdu: Bugün İslamî nizamın karşısında habis düşmanlardan büyük bir cephe yer alıyor. Bunların amacı İran İslam Cumhuriyeti nizamını içten çökertmektir.

İşte bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçmişteki deneyimlerden yararlanmak ve ibret almak gerektiğini belirterek direniş ekonomisi hedeflerine ulaşmak için orta ve uzun vadeli stratejileri geliştirmek gerektiğini kaydetti.

Ayetullah Hamanei ayrıca bu çabaların tüm alanlarda etkisi daha belirgin hale gelmesi için çabaların aralıksız arttırılmasına vurgu yaptı.

İran İslam Cumhuriyeti İslam inkılabından sonraki yıllarda iktisadi ve bilimsel alanlarda ilerlemede  önemli başarıları yakaladı. Nitekim bu alanlarda elde edilen başarılar özellikle ticari altyapılar ve transit gibi alanlarda iktisadi kalkınma ve büyüme bakımından daha da büyük önem arzediyor. Bilindiği üzere İran coğrafyası uluslararası açık denizlere kıyısı bulunması ve dünyanın en önemli ticari dörtyollarından birinde yer alması bakımından da önemlidir.

Bu açıdan bakıldığında İran’ın iktisadi altyapılarını geliştirmek ve ülkede var olan çeşitli fırsatlardan azami derecede yararlanmak iki açıdan stratejik önem arzediyor.

İlkin bu alanların geliştirilmesi İran ile bölge ülkeleri arasındaki ticari ve iktisadi bağları takviye eder. Bu bağlar ise ülkenin ihracat piyasalarının geliştirilmesinde ve İran’ın ticari taraflarının çeşitlendirilmesinde etkilidir.

İkinci nokta, limanlar ve denizcilik ve transit yolların oluşturduğu koridorların üzerinde yatırımların arttırılmasıdır. Bu alanda İran ile bölge ülkelerinin ortak yatırım yapmaları önem arzeden bir konudur.

İran’da sayısı doğal kaynak ve madenler, kara ve deniz sınırlarının genişliği, uluslararası açık denizlere ulaşmak ve türlü tarım ürünlerinin yetiştirilmesine elverişli olan iklimlerden yararlanmak, İran limanları ve denizyolları üzerine yabancı sermaye cezbi için uygun zemin oluşturmuştur. Bu kapasitelerin önemli bir bölümü ise İran’ın Güney kıyılarında Çabahar liman kenti ve Kuzey kıyılarında Enzeli liman kentinde bulunurken, deniz nakliyatı alanında aydın bir ufuk sergilemektedir.

Hali hazırda İran İslam Cumhuriyeti limanlar ve deniz nakliyatı alanlarında var olan altyapılarını geliştirmiş ve çok amaçlı ticari koridorları oluşturarak limanlarının kapasitesini de geçmişe kıyasla neredeyse yirmi kat arttırmıştır. Bu bağlamda Mokran bölgesinin kıyıları ve özellikle Çabahar liman kenti yatırım için geniş kapasiteleri vardır, nitekim Kuzey Güney koridoru da İran’ın bölge ülkeleri ile ticari irtibatını güçlendiren bir koridor sayılır.

İsveç’in Avrupa işleri ve dış ticaretten sorumlu Bakanı bayan Ann Linde, İran İslam Cumhuriyeti’nin ticaret ve ekonomi alanında irtibat konusundaki rolü hakkında şöyle diyor:

İran’ın yeni ve büyük piyasalarına ulaşmak İsveç için büyük önem arzediyor ve bu yüzden İsveç’ten büyük ticari ve iktisadi heyetlerin İran’a gelmesinden onur duyuyoruz.

Son yıllarda Amerika devletinin İran İslam Cumhuriyeti’ni münzevi etmek için çıkardığı engeller ve dayattığı yaptırımlara rağmen İran’da büyük işler başarılmıştı, fakat ideal noktaya ulaşmak için daha uzun bir yol katedilmesi gerekir.

İran İslam Cumhuriyeti son kırk yılda her türlü iktisadi yaptırımı ve baskıyı başarı ile geride bırakmış ve bu yıllarda yöneltilen tehditleri birer fırsata çevirmeyi başarmış ve bu fırsatlardan ülkenin iktisadi altyapılarını geliştirme ve yeni iş fırsatları oluşturma ve iktisadi yatırımları arttırma ve petrol ekonomisine bağımlılıktan kurtulma uğruna yararlanmıştır. İran bu eğiliminin yanında yerli ürünlere destek vermekle iktisadi teamüller için de gerekli zemini hazırlamaya başlamıştır. Gerçekte İran milleti dünya camiasına bir millet istediği ve irade ettiği takdirde her türlü büyük başarıya imza atabileceğini ve Amerika ve diğer küresel güçlere bağımlı olmadan ayakta durulabileceğini göstermiştir.