Mart 15, 2019 16:47 Europe/Istanbul
  • ABD uluslararası anlaşmalara karşı

Amerika’da Donald Trump’ın beyaz saraya girdiği günün üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçiyor. Trump bu süre içerisinde Amerika’nın iç ve dış politika arenalarını etkileyen birçok icraatta bulundu.

Amerika Başkanı Donald Trump iç siyaset arenasında demokrat partinin çeşitli alanlarda muhalefeti ile karşılaşırken, dış politika alanında da oldukça kırık dolu bir karne ile karşılaştı.

Amerika’nın popülist Başkanı Trump özellikle küresel meselelere karşı tek yanlı politikalar ve eğilimler izlemeye başladı. Ancak Trump’ın tek yanlı tutumu üzerinde ısrar etmesi,uluslararası ilişkilerde bir model olarak benimsenen çok yönlülüğü ciddi biçimde tehlikeye attı.

Gerçekte Amerika Başkanı Trump sadece Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerle düşmanlık gütmek ve İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere hasmane bir şekilde davranmakla kalmadı, aynı zamanda Atlas okyanusunun karşı kıyısında yer alan geleneksel müttefikleri ile de ciddi gerginlikler ve ihtilaflar yaşamaya başladı. Fransız uzman Marie Cecile Naves’in tabiri ile Trump’ın politikaları  zorbalıklara, blöf ve kendisine özel hilelere dayanır.

Donald Trump yönetiminin en belirgin özelliği, bu zatın bölgesel ve uluslararası kurumlara, anlaşmalara ve konvansiyonlara karşı menfi tutumudur. Trump şimdiye kadar birçok uluslararası anlaşmadan tek yanlı ve illegal bir şekilde çekildi. Trump yönetimi Paris iklim anlaşması, Bercam nükleer anlaşması, Avrupa ile serbest ticaret anlaşması, BM insan hakları konseyi ve UNESCO’dan çekildi. Trump ayrıca Nafta anlaşmasına da itiraz ederek yeniden müzakere edilmesini istedi ve sonunda Kanada ve Meksika’nın baskıları sonucunda bu iki ülke ile yeni bir ticari anlaşma imzaladı.

Amerika Başkanı Trump Atlas okyanusunun iki kıyısında yer alan Amerika ve Avrupa arasında serbest ticaret anlaşması ile ilgili yürütülen müzakereleri askıya aldı. Trump ayrıca ticari politikaları doğrultusunda ve dünyanın Çin gibi büyük ekonomileri ile başlattığı ticari savaş çerçevesinde dünya ticaret örgütünden de çekilme tehdidini savurdu.

Amerika milli güvenlik konseyi eski üyesi Robert Malley ise Trump’ın tek yanlı tutumu Amerika’yı inzivaya ittiğini belirtiyor.

Amerika Başkanı Donald Trump’ın uluslararası anlaşmalara yönelik sorumsuz tutumunu sergileyen en önemli hareketlerinden biri, 8 Mayıs 2018’de Bercam nükleer anlaşmasından çekilmekti. Ancak Trump’ın bu kararı anlaşmaya taraf olan Rusya, Çin, AB troykası ve AB üyeleri tarafından tepki ile karşılandı. Fransa, Almanya ve Britanya’dan oluşan AB troykası ve ayrıca AB’nin Bercam nükleer anlaşmasına destek politikası bir kez daha Avrupa ile Amerika arasında ihtilafları gün yüzüne çıkardı.

Avrupalı liderlere göre Bercam nükleer anlaşması 13 yıl süren diplomatik çabaların sonucuydu ve İran’ın nükleer programında iddia edilen sapmanın olmadığından emin olmak için de en önemli adım sayılıyordu. Ancak Amerika’nın bu anlaşmadan çekilmesi, anlaşmanın tüm tarafları bir yanda ve Amerika karşı yanda yer almasına yol açtı. AB Bercam nükleer anlaşmasını İran’ın nükleer programını kontrol etme çerçevesinde imzalanan bir anlaşma biliyor. Ancak Donald Trump’a göre Bercam anlaşması sadece İran’ın nükleer programına kısıtlama getirmemesi ve bunun yanında Amerika’nın İran’ın füze programı, bölgedeki uygulamaları ve insan hakları gibi kaygılarını da kapsaması gerektiğini savunuyor.

Siyaset meseleleri uzman Kurt Dobrov’a göre, Avrupa liderleri İran ile imzalanan nükleer anlaşmaya bağlı kalmak için ve bu yüzden Amerika’nın ne yaptığını umursamıyor. Gerçi bazı Avrupalı yetkililer Amerika’nın İran’ın füze programı ve bölgedeki uygulamaları konusundaki kaygılarını paylaştıklarını belirtiyor, fakat yine de bu kaygıların Bercam nükleer anlaşmasının yok edilmesine sebebiyet vermemesi gerektiğini savunuyor.

Bu arada Avrupalı liderler için dünyanın başka ülkeleri ve bölgeleri ile ticari ve iktisadi ilişkilerini geliştirmek öncelik arz eden bir durumdur. Oysa ABD Başkanı Trump açıkça ABD ekonomisinin içe dönük güçlenmesi gerektiğini ve başka ülkeler ve bölgelerle ticari anlaşma yapmamaları gerektiğini savunuyor. Bu şartlarda doğal olarak İran, Avrupalı yetkililer için ister siyasi ister iktisadi açıdan olsun büyük önem arzediyor. Bu yüzden Avrupa Bercam nükleer anlaşması sonrasındaki dönemde İran ile kurdukları ilişkilerin geliştirilmesini istiyor.

Amerika Başkanı Trump, Paris iklim anlaşmasının baş hamilerinden biri olan eski Başkan Obama’nın aksine defalarca bu anlaşmayı eleştirdi. Trump bu anlaşma Amerikan ekonomisinin özellikle enerji ve sanayi alanlarda iyileşmesi yolunda ciddi engel olduğunu iddia etti.

Ancak Trump’ın bu anlaşmanın uygulanmasını durdurması ve Amerika’nın anlaşmadan çekilmesini ilan etmesi sadece yeni ekonomik güçlerin hoşnutsuzluğuna yol açmadı. Amerika’nın güçlü müttefiklerinden Almanya Başbakanı Angela Merkel 2018’de Kanada’da düzenlenen G 7 liderler zirvesinde 1’e karşı 6 tabirini kullanmasın ve böylece G 7 grubunun altı üyesi Amerika’nın bu tutumuna karşı olduğunu ortaya koydu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ın Paris iklim anlaşmasından çekilme kararına gösterdiği tepkide, iklim değişikliği ile mücadele ve yerküreyi korumak üzere daha kesin kararlar alacaklarını açıkladı. Merkel Fransa ve İtalya liderleri ile yayımladığı ortak bildiride, Paris iklim anlaşması hakkında asla yeniden müzakere edilmeyeceğini vurguladı.

ABD Başkanı Trump ise yerkürenin ısınması ve iklim değişikliği esasen gerçek olmadığını ve Çinlilerin bir oyunu olduğunu ileri sürüyor.

Rusya devlet Başkanı Putin’in çevre danışmanı Andriy Belvysoff ise Amerika’nın katılımı olmadan Paris iklim anlaşması pek etkili olmayacağı açıkça ortada olduğunu, zira Amerika dünyada sera gazlarını üreten ülkelerin başında yer aldığını belirtiyor.

Bilim adamları, Amerika’nın bir kaç yıl sürecek Paris iklim anlaşmasından çekilmesi ile birlikte yerküre daha tehlikeli boyutlara yaklaşacağını, zira bu olayın esas etkeni Amerika olduğunu kaydediyor.

Öte yandan Trump başta Filistin meselesi ile ilgili olarak çeşitli bahaneleri ileri sürerek uluslararası kurum ve kuruluşlardan çekilmesi de çok bariz bir şekilde dikkat çekmiştir. Trump katil rejim İsrail’i desteklemek ve bu rejimin cinayetlerine tepki veren ve mazlum Filistin halkını destekleyen uluslararası kurum ve kuruluşlardan intikam almak için şimdiye kadar birçok adım attı. Bu adımlara BM insan hakları konseyinden çekilmek, Filistinli mültecilere yardım eden UNRWA ajansına ve Filistin özerk teşkilatı ve Gazze şeridine mali yardımları kesmek, Filistin kurtuluş örgütü FKÖ’nün Washington temsilciliğini kapatmak ve Filistin’in Amerika’daki temsilcisini 2018 yılında sınırdışı etmek gibi uygulamaları örnek verebiliriz.

Amerika Başkanı Trump’ın bu yöndeki bir başka uygulaması 1 Ocak 2019’da resmen UNESCO’dan çekilmesidir. Bu karar aslında 2017’nin Ekim ayında açıklanmıştı. Amerika yönetimi UNESCO’dan çekilme kararının sebebini Filistin meselesi ile ilgili anlaşmazlık şeklinde açıkladı. Gerçi Amerika UNESCO’da gözlemci üye olarak kalmaya devam edecek, ancak artık üyelik bedeli ödemeyecek ve küresel miras komisyonunda seçme ve seçilme hakkı olmayacak.

Rusya’nın UNESCO temsilcisi Aleksandır Kuzentsov ise Amerika’nın UNESCO’dan çekilmesi bu kurumun çok yönlü insani faaliyetlerine zarar verdiğini belirtiyor. Aslında Amerika Başkanı Donald Trump yönetimi bu alanda bazı bahaneleri ileri sürerek BM ve UNESCO gibi bağlı kurumlarında kendi çıkarları doğrultusunda değişiklik yapmak ve bu kurumları birer maşa gibi kullanmak istiyor. Amerika bu doğrultuda üye ülkelerin bu teşkilata olan borçlarını gündeme getiriyor. Ancak işin aslı şu ki Amerika Başkanı Trump UNESCO’nun mazlum Filistin milletine destek vermesi ve Filistin’i UNESCO üyeliğine kabul etmesi ve bu arada defalarca korsan İsrail’i cinayetleri yüzünden kınamasından rahatsızlık duyuyor.

Amerika Dışişleri Bakanlığı dönem Sözcüsü Heather Nauert ise UNESCO’nun İsrail karşıtlığı Amerika yönetimini bu kurumdan çekilmeye zorladığını ileri sürdü.

Ancak Amerika Başkanı Trump’ın siyonist rejime verdiği tüm bu desteklere rağmen eli kanlı rejimin uluslararası platformlarda kınanmasını ve inzivaya itilmesini engelleyemediği anlaşılıyor.

Şimdilerde ise Amerika’nın popülist Başkanı Trump’ın uluslararası anlaşmalardan çekilme alışkanlığı çok tehlikeli boyutlara ulaştığı gözleniyor. Trump yönetimi şimdi ise nükleer silahları kısıtlayan ve yok edilmesini öngören anlaşmalardan çekilmeyi gündemine almış bulunuyor.

Gerçekte nükleer silahları kısıtlayan anlaşmalar Amerika ve Rusya arasında her zaman en önemli anlaşmazlık ve gerginlik konusu olmuştur. Bu gerginlik şimdi ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın uluslararası anlaşmalardan çekilme alışkanlığı yüzünden daha da tırmandığı gözleniyor.

Amerika Başkanı Trump 2016 başkanlık seçimleri sırasında Rusya’nın ona destek verdiği yönündeki suçlamalardan kendisini aklamak için orta menzilli nükleer silahların kısıtlanmasını öngören INF anlaşmasından çekildiğini ilan etti. Rusya ise bu karara misillemede bulunarak anlaşmadan çekildiğini açıkladı.

Rusya yetkilileri Amerika Rusya’yı tamamen silahsızlandırmak gibi eski bir hayalin peşinde olduğunu ve Trump bu yüzden INF anlaşması Rusya tarafından ihlal edildiğini bahane ederek bu anlaşmadan çekildiğini belirtiyor.

Her halükarda Amerika Başkanı Trump’ın bu anlaşmadan çekilmesi ve Rusya’nın misillemede bulunması dünyada nükleer silah yarışını tetikleyeceği ve küresel güvenliği tehlikeye atacağı söylenebilir.012