Mayıs 18, 2019 07:56 Europe/Istanbul
  • Allah'ın Ayı Ramazan-13

Bugünkü bölümde oruç tutmanın insanseverlik duygusunu güçlendirmesi ve sosyal zararları azaltmasındaki etkisini konu edineceğiz.

Mübarek Ramazan ayı, takva ve dindarlık ayı, Allah ile dostluk ayı ve insanın kendini yetiştirme ayıdır. Bu ayda, Allah'ın rahmet kapıları başka zamanlara göre müminlere ve has kullara daha fazla açık tutulur. Allahu Teala bu ayda kullarına daha fazla rahmet gözü ile bakar. Tüm mümiler bu ayda ilahi emirlerini yerine getirip Allah yolunda amellerde bulunarak Allah'ın bu rahmetinden daha fazla yararlanmak ister.

İslami öğretiler de oruç tutmanın sadece içmemek ve yememekten ibaret olmadığını bunun yanı sıra bu mübarek ayda insanın vücudu ve tüm uzuvlarının da oruç tutma kurallarına uyması gerektiğini anlatıyor. Bu öğretilere göre insan bu mübarek ayın anısını canlandırarak hayatının tüm evreleri ve aşamalarında günah ve masiyetten uzak durmalı ve ilahi yolda kararlı bir şekilde yoluna devam etmelidir.

Mübarek Ramazan ayında tüm oruç tutanlar Allah'ın ziyafetinin davetlileridirler. Bu yüzden temiz yüreklilik ve ilahi bir motivasyon ile bu ziyafete katılırlar. Müslümanlar Ramazan ayının feyizli günlerinde oruç tutmak ile manevi anlar yaşamalarının yanı sıra sabır ve dirençlerini de arttırıp edindikleri bu kazanımlar sayesinde eşsiz Allah katında ebedi saadetin kapılarını aralarlar.

Psikoloji ve sosyoloji uzmanlarına göre Ramazan ayı, sadakat, dürüstlük, insan severlik ve toplumsal sağlığın başka göstergelerinin kuvvetlenmesine yol açar. Bunun sonucunda ise toplumsal aktifliğin sağlanmasının yanı sıra aile bireyleri ve başka toplumsal kurumlar arasındaki toplumsal güven de artar ve böylece çarpıklıklar ve sapkınlıklar en aza iner.

Davranış Bilimi Uzmanı Dr. Mecid Ebheri bu konuda şöyle bir değerlendirme yapıyor:" Mübarek Ramazan ayındaki ruhani ve manevi ortam, kötülüklerden uzaklaşmak için uygun bir fırsattır. Çünkü bir insan saatlerce Allah hatırı için aç ve susuz kalıp kendi ahlaki değerlerinin ihlal edilmesini istemiyor. Bu yüzdendir ki bu ayda suç oranı da ciddi derecede azalır ve Ramazan ayının ruhani ortamı yüzünden kişiler ihtiyaç sahiplerine destek verip fakir fukara ve insanlar ile sinerji kurmak istiyor. Oruç tutmanın felsefesi sayesinde insanlar, bu ayda ahlaki değerlerin gerçekleştirilmesinden yanadırlar.

Bu ayda sadece oruç tutanlar değil tüm insanlarda ciddi değişiklikler yaşanır. Şefkat, merhamet, iyi huyluluk, insan severlik ve ahlaka uyma kabarır ve doruğa ulaşır.

İnsan ile Allah arasındaki bağın mübarek Ramazan ayında güçlenmesi doğrultusunda insanın davranışlarında da olumlu etkiler gözlemlenir. Bu etkiler ise insanların günlük yorucu davranışlar ve hatta anti sosyal davranışlardan uzaklaşmasını ve bu ay içinde maneviyatına vakit ayırmasını sağlar. Öyle ki yapılan araştırmalara göre İslami ülkelerde mübarek Ramazan ayı boyunca suç oranı ciddi derecede azalır. Düşüncede meydana gelen değişikler sayesinde insanların davranışları değişip anti sosyal davranışlar oranında da belli bir azalma gözlemlenmektir.

Ramazan ayının özel koşulları, toplumda maneviyatın güçlenmesine zemin hazırlayıp özgün ortamı ile suç oranının da azalmasına neden olur. Bir başka taraftan ise insanın bu ayda aşırı yemekten sakınması ve dünyevi heveslerden az çok uzak kalması da onun nefsani kuvvetlerinin zayıflamasına ve bunun sonucunda yanlış işlerden ve günahlardan sakınmasına neden olur. Böyle bir dönemde insanlar daha az sinirlenip daha az suç yaparlar.

Oruçlu insan için elde edilen kazanımlardan bir başkası da kişisel hulus ve mütevaziliktir. Uzmanlara göre Ramazan ayında suç oranının ve toplumsal anormalliklerin azalmasının nedeni de işte bu özelliklerdir. Çoğu ufak tefek suçlar insanların gafleti ve farkında olmamasından dolayı gerçekleşir. Öyle ki hata yapan insan daha önceden bir suçu yapmak için plan yapmaz ancak bir anlık sinirlenme ve kontrolü kaybetme yüzünden kavga edip ufak hırsızlıklar ve hatta trafik ihlalleri yapar.

Bu yüzden Ramazan ayında böylece suçların oranının azaldığı görünür. Ancak bu mübarek ayda şiddet içeren suçların da azaldığını görürüz. Bu suçlara karışan kişiler bile bir nebze bile olsa dini inançlara sahiptirler. Bu ayda böyle insanlar suçtan ve günahtan daha uzak dururlar. Çünkü onlar daha az başına buyruk davranırlar.

Oruç tutmanın vücudun sağlığına olan etkileri hakkında birçok araştırmanın yapılmasına rağmen ancak bu ilahi farizanın psikolojik açıdan bilimsel olarak değerlendirilmesi gerçekten ayriyeten ele alınması gereken bir husustur.

İran'da oruç tutma ve psikolojik sağlık ilişkisini konu eden araştırmaların sonuçları ise bu dönemde ızdırabın, depresyonun, intiharın ve başka olumsuz davranışların azaldığını göstermektedir.

İranlı üniversite hocası sosyolog Dr. Abbas İslami orucu, toplumsal birlik ve tutarlılığın göstergesi ve nedeni olarak biliyor. Çünkü bir taraftan toplum bireyleri arasında birliğe yol açıp bir taraftan da toplumsal beraberliği güçlendirmektedir. Bu ayda toplum bireyleri ortak değerlere odaklanarak ortak amellerde bulunup nihayetinde toplumsal sinerji ve ortaklaşma duygusunu yaşarlar.

Toplumun farklı kesimlerinin ortaklaşa yerine getirdiği bu ameller, camilerdeki toplanmalar, toplu Kur'an tilavetleri gibi olaylarda açıkça birlik oluşturur. Böyle bir davranış dünyanın her yerinde bulunacak bir şey değildir.

Dr. Abbas İslami Ramazan ayında, iftar ziyafetlerine ve başka dini merasimlere katılma gibi toplu faaliyetlerin artmasına değinerek bunun toplumsal halkaları güçlendirdiğine vurgu yapıp şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadırlar:" Bu mesele toplumsal birliğin güçlenmesine yol açar. Bunun zirvesi ise Ramazan Bayramındaki sinerjidir. "

Kültürel temellere dayanan dini temeller de halkın gerçek ilkeleri ve inançlarında yer bulduğundan dolayı özel bir ortam hazırlayarak toplumu ahlaka ve vicdana doğru götürürler. Esasında din ahlakın, vicdanın ve aklaniyetin tüm boyutlarını kendinde barındırmaktadır. Mübarek Ramazan ayı ise dini amellerin zirvesidir. Bu yüzden bu ayda toplumun davranışları üzerinde daha fazla hassasiyet göstermesi de doğaldır.

İnsan ister kötü ister iyi ameller yapmak için iç ve dış saiklerine ihtiyacı vardır. Buna karşın farzların yerine getirilmesi ve haramlardan sakınması gibi manevi saikler insanı iyiliklere götürür. Ancak insani içgüdü, sinirlenme, bencillik, ben eksenlilik ve servet düşkünlüğü insanı maneviyattan uzaklaştırır. İmanın kuvvetlendirilmesi ise kişiyi normlar dışında kalan davranışlardan sakındırır.

Ramazan ayında toplumda suçun azalması Kur'anı Kerim'in Bakara suresinin 183'üncü ayetinde değinilen ilahi bir vaattir:

Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı

Bu ayda müminlerin elde edebileceği en önemli vasıf takvadır. Takva demek günahlardan uzak durma kabiliyetine sahip olmak demektir. Günahların çoğu sinir ve şehvetten kaynaklanır. Oruç ise bu iki içgüdüsel vasfı engelleyip böylece takvanın artmasına ve fesadın uzaklaşmaya yol açar.

Her halükarda imanlı ve Kur'an sayesinde yaşayan bir  toplum mübarek Ramazan ayında bir başka hareket ve coşku yaşar. Çünkü maneviyat hareketinin bereketinden dolayı toplumda şirretler ve kirlilikler azalıp suç oranları ve saikleri zayıflar. Böylece toplumda iyileşme çerçevesinde değişime gidilir.