Nisan 23, 2016 12:10 Europe/Istanbul
  • Maad; Allah'a dönüş - 27

Bugünkü sohbetimizde cennet ve cehennem meselesini irdelemek istiyoruz.

Cennet ve cehennem, insanların ebedi evi ve ebedi yaşamının geçirecekleri mekanlardır. Geçen bölümlerde anlatıldığı üzere kıyamet gününde her insan amel mektubunu aldıktan sonra sırat köprüsü ve vakfeleri ve çeşitli mahkemeleri aşarak amel hesabına bakılır. Bu sürecin sonu iki durumun dışında değildir, yani ya cennete ve Allah’ın rahmet vadisine girer, ya da ebedi mekanı cehennem olur.

Bugünkü sohbetimizi ise ebedi mekanlardan cennete ayırdık.

Her mümin insan sırat köprüsünü geçip amellerinin hesabına bakılarak dünyevi bağlardan kurtulduğunda, cennete girer. Fakat burada sürekli gündeme gelen konu, cennetin hakikati ve mahiyetinin ne olduğudur. Acaba cennet, bilinen şu yemyeşil bahçeler ve gür ağaçlı bir yer midir? Neden yüce Allah cenneti maddi lezzetlerle anlatıyor?

Bu soruların cevabında, insanoğlunun maddi alemde yaşadığı ve bu yüzden tüm algı ve tasavvurları ve yargıları ve beklentilerinin temelini maddi şeyler oluşturduğu belirtilmelidir. İnsan her şey için maddi bir yer ve mekan tasavvur eder ve onu da beşli hisleri ile değerlendirir. Oysa cennet ve cehennem melekut alimine aittir ve tamamen maddi olmayan mekanlardır. Bu yüzden insanın ahiret aleminden idrakı çok zayıf ve yetersizdir. Bu yüzden Allah teala insanların daha iyi anlayabilmeleri için ahiret hakikatlerini daha basit sözcüklerle ve dünyevi örneklerle buyurmaktadır. Örneğin cennet yemyeşil bir bahçedir ve içinde nehirler akar ve hoş nağmeler duyulur. Gerçekte cennet, insanların idrak edebilmeleri için bu şekilde beyan edilmiştir, yoksa cennetin mahiyeti madde ve maddi idrakın ötesinde bir gerçektir. Cennet alemi hakkında beyan edilenler sadece insan zihninde uzaktan bir hayalet yaratır ve insan cennetin içinde maddi manevi tüm ilahi nimetlerin bulunduğunu düşünür. Bu yüzden kudsi bir hadiste Allah teala cennette salih kullarına ne bir gözün gördüğü ve ne bir kulağın duyduğu ve ne de herhangi bir zihinde tasavvur edilebileceği şeyleri tedarik gördüğünü buyurur.

Cennet, Kur'an'ı Kerim’de çeşitli şekillerde tecelli eder. Cennetin bir anlatımında, içinde nehirlerin ağaçların altında aktığı bir mekan şeklinde anlatılır. Yine bir başka yerde cennetten içinde gönül ne arz ederse ve göz neyi beğenirse her şeyin hazır bulunduğu bir mekan şeklinde söz edilir. bir başka yerde cennetin en üst derecesi yani Rıdvan’dan söz edilir. rıdvan, ilahi rızadan çok yüksek bir mertebeye işaret eder. Yine en iyilerden söz edilirken Tevbe suresinin 72. Ayetinde şöyle buyurur:

Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.

Bu ayette yüce alah kendisinin hoşnutluğu ve memnuniyeti olan manevi bir nimete işaret etmektedir. Bu lezzet diğer tüm lezzetlerden üstün ve yücedir ve hiç kimse bu manevi lezzeti ve ruhani duyguyu kelimelerle ve sözcüklerle ifade edemez. Yine Maide suresinin 119. Ayetinde şöyle buyurmakta:

Allah şöyle buyuracaktır: Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.

Bu ayette cennet bahçelerini ve içindeki nimetleri beyan ettikten sonra yüce Allah’ın kullarından hoşnutluğu ve kulların da Allah’tan hoşnutluğu beyan edilmiş ve ardından büyük kurtuluş ve büyük kazançtan söz edilerek bu karşılıklı rıza ve hoşnutluğun ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştur, çünkü insan en iyi nimetlerden yararlanabilir, fakat mevlası ve yaratanı ondan hoşnut olmadığını hissedince tüm bu nimetler ona zehir gibi olur.

Maddi dünyanın sınırlı doğası bize cennet nimetlerinden çok yönlü bir algılama ve tasavvura sahip olmamıza müsaade etmediğinden Kur'an'ı Kerim geniş bir tabirle Yunus suresinin 9 ve 10. Ayetlerinde cennetin muhibetleri ve nimetleri hakkında şöyle buyurur:

İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir. Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

Bu ayetler mümin kulların vakfelerden geçtikten sonra cennete doğru yönlendirildikleri gerçeğine işaret etmekle beraber mümin kulların cennette Allah tealanın hakiki marifetine da nail olacaklarını beyan ediyor. Bu marifetin sonucunda ise müminlerin kalplerinde Allah aşkı ve sevgisi daha da alevlenir. Bu ilahi aşk ve sevgi en büyük lezzetlerdendir. Mümin kullar öylesine bu lezzete kapılır ki adeta cennetin diğer nimetlerini unutur. Onların önünde yüce Allah’ın sonsuz kemali yer alır ve bu yüzden baktıkça daha çok bakmak isterler.

Cennet selam ve selamet yeridir ve bu yüzden ona Dar-ul Selam de denmiştir. Dar-ul Selam, içinde ölüm, hastalık, yoksulluk, yokluk, gam ve keder gibi hiç bir şey insanları tehdit etmeyen bir mekandır. Cennette her yerden ve herkesten selam duyulur. Müminler birbirini görünce selam verir, ancak bu selam sadece sözle beyan edilen bir selam değildir ve aynı zamanda insanın ruhunun en derin noktalarına işleyen huzur ve selamet kaynağı olan bir etkisi vardır ve herkesi huzura ve selamete kavuşturur. Bu durumda selamet ve emniyet hepsinin vücudunu sarar. Burada müminler ne diyorsa selam ekseni üzerindedir. Sonuçta tüm diyalogları ve sohbetleri de selam, barış ve safa ile sonuçlanır.

Melekler de cennetin selam verenlerindendir. Gerçekte müminlere yönelik özel saygı cennete ilk girdikleri andan itibaren başlar. Öte yandan selam vermek en iyi saygı gösterme biçimi olduğundan cennet ehli olanların kelamı ve sözü de selam ile başlar ve görüşmelerini de selam vererek başlatır. Bu yüzden Rad suresinin 24. Ayetinde şöyle buyurmakta:

(Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).

Rivayetlere göre, kıyamet gününde evliyalar cennette kendi mekanlarına yerleştiklerinde Allah teala onların cennetini ve saraylarını ve cennet nimetlerini kutlamak üzere bin özel meleği gönderir.

Tüm bunlardan daha da önemlisi, Allah’ın selamıdır. Cennet ehli olanlar cennete girer girmez Allah tealanın selamı ile karşılanır. Bu selam mutlak selamet ve emniyet anlamına gelir. Bu selam, cenneti yaratan Allah’ın salih kuluna hoş geldin demesidir ve salih kullar Dar-ul Selam’da yüce Allah’ın yanında olacaktır. Bu yüzden Enam suresinin 127. Ayetinde şöyle buyurur: Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.

Cennetin kapıları hakkında Kur'an'ı Kerim’de dört ayet vardır ve cennet ehli olanların cennete giriş biçimini anlatır. Zümer suresinde yer alan bu ayetlerden biri şöyle buyurur:

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.

Bu ayet cennet bekçileri büyük bir sabırsızlıkla cennetlik misafirlerini beklediklerini ve onları özel merasimle ve selam ve salavatla ağırlamak istediklerini beyan ediyor. Ancak Sad suresinin 50. Ayeti şöyle buyurur:

Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır. Yeni cennetin kendisi salih kulları beklemektedir ve cennet kapıları cennet ehli olanların girmesi için açıktır.


Cennet kapıları ile ilgili üçüncü ve dördüncü ayet Rad suresinin 23 ve 24. Ayetleridir ve şöyle buyurur:

(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır. (Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).

Bu ayetler de cennet kapıları uzun bekleyişin ardından açıldığında ve melekler özel konuklarını karşılamak üzere cennete geldiklerinde özel konuklarını açık ve güler yüzle ve selam ve salavat ile karşılayacaklarını ve sabrettikleri için cenneti ve iyi sonu hakettiklerini müjdeleyecektir. 015