Mayıs 16, 2021 21:51 Europe/Istanbul

3 Ocak 2020 tarihinde planlı bir terör olayı sonucunda Devrim Muhafızlar Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani ile Irak Haşdı Şabii başkan yardımcısı Ebu Mehdi El Mühendis beraberlerindeki silah arkadaşları ile birlikte Bağdat Havaalanı yakınında Amerikan SİHA'larının füze saldırısı neticesinde şehit oldular.

İran Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani suikastı çeşitli açılardan ele alınabilir. Bunlardan birisi de hukukî açıdan ve uluslararası hukuk kurallarına göre bu suikastın incelenmesidir. Bu program boyunca uluslararası yargı yöntemleri, insan severlik ve insan hakları hukuk kuralları, BM tüzüğü ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde terörle mücadele yöntemleri ve belgelerine göre şehit Süleymani suikastını incelemeye çalışacağız.

Bu doğrultuda "uluslararası hukuk açısından şehit Süleymani suikastı" başlıklı sohbetimizde ABD terör devletinin altına imza attığı bu cinayetle ilgili önemli soruları yanıtlamaya çalışacağız. Örneğin ABD tarafından İran ve direniş ekseninin üst düzey askeri komutanı olan şehit Süleymani'nin planlı bir şekilde suikasta maruz kalması uluslararası hukuk açısından nasıl okunmalıdır?

Amerikalıların bu cinayetlerini incelemek için hangi uluslararası hukuk temelleri ele alınmalıdır?

İnsan hakları,insan severlik hakları ve uluslararası hukuk açısından Şehit süleymani ve arkadaşlarının terör olayında Amerikan yetkilileri ve hükümetinin işlemiş oldukları uluslararası suçlar nelerdir?

Bu terörle ilgili uluslararası düşünce merkezleri ve görüş sahibi olan insanların fikri nedir?

ve bu suikastın faillerini yargılamak için uluslararası hukuka göre ne yapılabilir?

İşte bu soruları cevaplamaya çalışacağız.

Terörizm meselesi ciddi küresel bir tehdit olarak bilinmekte. Uluslararası terörizmin çeşitli boyutları hakkında Güvenlik konseyi ve BM Genel kurulunda teröre karşı hukukî konvansiyon ve kararnamelerin onaylanması, terörle mücadele yolunda atılan adımlardan biridir. Bu kararnameler ve konvansiyonlara göre ülkeler terörle mücadele için sorumlu ve mükellef kılınmıştır. Bugünkü programımızda ilk önce BM Genel kurulunun yaptıklarına ve daha sonra terörle mücadele için BM Güvenlik Konsyi'nin  attığı adımlarına bakacağız. BM Genel Kurulu'nun terörizmle mücadeledeki çalışmalarını iki kısma ayırmak mümkün. Birinci bölüm terörizm ile ilgili Genel Kurulun kararnameleri ve ikinci bölüm ise BM Genel Kurulunca onaylanan terör karşıtı konvansiyonlardır. Genel olarak BM Genel kurulu terörizm ile ilgili 3 grup kararnameyi kabul etmiştir. İlk grup, Genel Kurul'un terörü önlemek için harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan kararlardır. İkinci grup, terörizm ve insan hakları arasındaki bağı vurgulayan kararlardır. Üçüncü grup ise  terörü ortadan kaldırmak için gereken önlemleri vurgulayan kararlardır.

BM Genel Kurulu kararlarına ek olarak, halihazırda her biri kendi konusuna göre terör eylemi olarak bilinen davranışlardan birini uygulamaya çalışan on bir uluslararası konvansiyon ve iki protokol bulunmaktadır. Bu konvansiyonlar, BM Genel Kurulu ve Birleşmiş Milletler'in uzman kuruluşları tarafından onaylanmıştır. İran'da hukuk hocası olan Dr Siyamek Keremzade şöyle diyor: "Uluslararası hukukun kaynağı olarak uluslararası terörizmle mücadele konvansiyonları, belirli terör eylemleri hakkında, birçok yönetmelik çıkarır ve yürürlüğe koyar. Bu konvansiyonlar aynı zamanda hayata, insan özgürlüğüne ve mallarına dikkat etmek gibi  uluslararası toplumun korumak istediği ilkeleri de kabul etmiştir." 

Kuruluşundan günümüze dek teröre karşı 13 konvansiyon onaylayan BM Genel Kurulu söz konusu konvansiyonlarda uluslararası toplumda önemli terörizm örnekleri ve suç tanımı gibi konuları ele almıştır. İranlı akademisyen ve Tahran Üniversitesi Uluslararası Hukuk bölümü öğretim üyesi Dr Hamid Elahuyi Nazari şöyle diyor: " Toplam 13 konvansiyondan "ya cezalandır ya da geri ver" gibi hükümler devletler için ortak sorumluluklar teşkil etmekte. Anlaşılan bu taahhütler 11 Eylül olayı ardından ortaya çıktı ve  yasal uzlaşmadan sonra, uluslararası teamül hukukuna göre tüm devletler için bağlayıcı görünmektedir."

BM'nin bir diğer önemli ayağı olan Güvenlik Konseyi de Genel Kurul'un teröre karşı attığı bu adımlarla eş zamanlı olarak terörizm konusunu ele almıştır. Güvenlik konseyi daha çok terör faaliyetlerine tepki göstermekle kendi konumunu hissettirmiştir. Başka bir ifade ile terör anlamını ifade eden özel bir girişim tespit edildikten sonra, Güvenlik Konseyi onunla ilgili kararname çıkarmakla tepkisini ortaya koymuştur ancak onun performansı bu konuda büyük ölçüde siyasi olmuştur.  Güvenlik Konseyi'nin terörizme dikkatinin kaynağı, BM tüzüğü kapsamındaki sorumlulukları ışığında aranmalıdır. BM tüzüğüne göre barışı ve güvenliği sağlamak için birincil sorumluluk, bu konuda genel yetkiye sahip olan Güvenlik Konseyi'ne aittir. Güvenlik Konseyi, tüzüğünün 6. ve 7. bölümleri uyarınca görevlerini yerine getirecek araçlara sahip bulunuyor. Güvenlik Konseyi, bir anlaşmazlığın devamının uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye atma ihtimalinin yüksek olduğunu fark ettiğinde, tüzüğün 6. bölümü uyarınca barışı korumak için bazı tedbirleri tavsiye eder. Ancak uluslararası barış ve güvenliğe yönelik gerçek bir tehdit varsa veya barış ve saldırı ihlali tespit edilirse, Güvenlik Konseyi tüzüğün 7. bölümü uyarınca bağlayıcı kararlar alır.

Terörizm ile ilgili Güvenlik Konseyi bir kaç kararname yayımlamıştır. Bu arada, 11 Eylül 2001'deki terör olaylarını izleyen Güvenlik Konseyi kararları, Güvenlik Konseyi'nin terörizm karşısındaki tutumunu ve konumunu değiştirmenin yanı sıra uluslararası hukukun bazı yönlerini de değiştirdi. Şüpheli 11 Eylül olayı ardından, Güvenlik Konseyi, tüzüğün  zorlayıcı araçların kullanımını vurgulayan 7. ölümüne dayanan iki kararı kabul etti. Bu iki karar, 1368  Kararı ve 1373 Kararı olarak bilinir. 1368 kararnamesinin en önemli noktası, Güvenlik Konseyi'nin BM tüzüğüne uygun olarak bireysel veya toplu meşru müdafaa hakkının tanınması üzerindeki vurgusudur. İranlı hukuk meseleleri uzmanı Didoht Sadıkı Hakiki şöyle diyor: " Güvenlik Konseyi, 1368 kararnamesine  bireysel veya toplu müdafaa hakkını dahil ederek, Amerika ve birçok Batı ülkesinin terör eylemlerinin bir tür askeri saldırı veya silahlı saldırı olduğu görüşünü zımnen onaylamış görünmektedir."  Bu kararnamede ayrıca  pratikte terörizmle mücadele etmek için ülkeler arasında işbirliği ve koordinasyon ihtiyacı da vurgulanmıştır.

Güvenlik Konseyi'nin en önemli terörle mücadele kararı olarak kabul edilen 1373 kararnamesi, 28 Eylül 2001 tarihinde Güvenlik Konseyi tarafından çıkarılmıştır. Bu kararın maddelerinden, terörizmle ilgili tüm konvansiyonların ve uluslararası belgelerin temeli olan ve hükümetlerin üzerinde fikir birliği ve anlaşmaya sahip olmadığı 4 ortak görev çıkarılmıştır. Hükümetlerden terörizmi bastırmak için ortak işbirliği gerekliliği, terörizme finans sağlanması ile mücadele etmek, teröre doğrudan ve dolaylı destek vermemek ve terörü suç saymak ve kovuşturmak için birlikte çalışmasını zorunlu kılmak, terörizmle ilgili tüm uluslararası sözleşmeler ve belgelerin dört ortak görevidir.

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz ki dünya ülkeleri 1373 kararnamesinde  öngörülen tedbir ve taahhütleri uygulamaları gerekiyor. Bu karar, BM Genel Kurulu tarafından terörist ilan edilen terörist grupların faaliyetlerini takibe almak ve önlemek için uluslararası bir yasal dayanak olarak kullanılabilir. Hükümetlerin uluslararası terörle mücadele konvansiyonlarına katılmalarını zorunlu kılmak ve ayrıca Güvenlik Konseyi'ne rapor vermelerini istemek, hükümetlerin genel terörle mücadele hedeflerine verdikleri yeni taahhütlerden biridir.

Değerli dostlar programımızın bugünkü bölümünün de sonuna geldik. Bugünkü sohbetimizde temel bilgiler hakkında bazı konulara değindik. İlerideki programlarda şehit Korgeneral Süleymani suikastını uluslararası hukuk açısından incelemeye çalışacağız.