Mayıs 16, 2021 21:53 Europe/Istanbul

Geçen bölümde terörle mücadelenin ilkeleri ve yasal ve uluslararası sürecinin, BM Genel Kurulunun 13 terörle mücadele konvansiyonu ve  Güvenlik Konseyinin 1368 ve 1373 kararnamelerini içerdiğini söyledik.

Bugünkü programda, "General Süleymani'ye yönelik gerçekleşen planlı suikast ile dokunulmazlık, müdahale etmeme, devletlerin egemenliği ve güç kullanımının yasaklanması ilkeleri arasındaki çelişkiyi" ele alacağız

Müdahale etmeme ilkesi, BM'nin ve uluslararası toplumun temel ilkelerinden ve devletlerin temel hak ve yükümlülüklerinden biri sayılıyor. Müdahale etmeme ilkesi, BM tüzüğünde yer alan ve uluslararası hukukun geleneksel ilkesi olarak kabul edilen uluslararası bir arada yaşamanın en önemli ilkelerinden biridir. İranlı uluslararası ilişkiler uzmanı  Mehran Mohammadi şöyle diyor: " Müdahale etmeme ilkesi üzerine uluslararası gelenekleri yansıtan Genel Kurul kararları, her ülkenin diğer ülkelerin iç ve dış işlerine karışmaktan kaçınmakla yükümlü olduğunu vurgulamaktadır. Bu ilke daha sonra Genel Kurul'un bazı kararlarında kamuoyu nezdinde onaylanıp  her türlü doğrudan, dolaylı ve silahlı müdahalenin kınanmasına ve uluslararası hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesine yol açmıştır."

Müdahale etmeme ilkesi, egemenlik ilkesi ve karışmama ilkesi gibi BM'nin diğer ilkelerinin yanında yer alıyor.  Uluslararası hukuk hocası olan R.P Anand, egemenliği şu şekilde tanımlamıştır: "Egemenlik, bir devletin kendi topraklarında, uluslararası hukukun bağlayıcı olan belirli kuralları çerçevesinde en yüksek gücüdür." BM tüzüğüne göre güç kullanımının yasaklanması ilkesi, uluslararası ilişkilerde her türlü zorlayıcı eylemi içerir. Bu kural da, en azından BM Tüzüğü'nün kabulünden ve 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, uluslararası teamül hukukunda bağlayıcı bir kural haline gelmiştir.

BM Tüzüğünün  2. maddesi devletlerin toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına ve egemenliğine saygı konusunu gündeme getirmekte ve bu maddenin 7. bendi devletlerin içişlerine karışmama konusunu vurgulamaktadır. Buna göre, ABD'nin Korgeneral Süleymani ve silah arkadaşlarına suikast düzenlemesi, öncelikle Irak hükümetinin egemenliği ve siyasi bağımsızlığının ihlali olarak görülüyor. Bu nedenle uluslararası hukukun bağlayıcı kural ve ilkelerine tamamen aykırıdır. ABD'nin Iraklı ve İranlı askeri komutanlara yönelik suikastının ardından, dönemin Irak Başbakanı Adil Abdul Mehdi, üst düzey Iraklı yetkililere yönelik suikastın veya dost ülkelerde yetkililere suikast düzenlenmesinin Irak egemenliğinin açık bir ihlali olduğunu açıkça belirtti. Oysa Amerikan kuvvetlerinin Irak'ta bulunmasının şartlarından biri de bu ülkenin egemenliğini ihlal etmemekti.

Kasım 2008 tarihinde ABD ile Irak arasında 30 maddelik bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın 4. maddesine göre, yürütülen tüm askeri operasyonları Irak hükümetiyle anlaşarak ve bu ülke yetkilileriyle tam koordinasyon içinde gerçekleştirilmelidir. Anlaşmanın 4. bendi, tüm askeri operasyonların Irak hükümetinin anayasasına ve diğer ilgili kanunlarına tam uyumlu olarak yürütülmesi gerektiğini belirtmektedir. 4. maddeye göre, askeri operasyonlar Irak hükümeti tarafından tanımlanan Irak egemenliğini ve ulusal çıkarlarını ihlal etmemelidir. Bu nedenle, bu güvenlik anlaşmasına göre, ABD'nin Irak topraklarına yönelik her hangi bir askeri saldırı için Irak hükümetinin iznine veya en azından Irak hükümetinin bilgisine ihtiyacı var. Ayrıca, Irak hükümeti bilgilendirilirse ABD, Haşdi Şabi güçleri de dahil olmak üzere Irak askeri kuvvetlerine hiçbir koşulda saldırmamalıdır. Zira Haşdi Şabi  Irak askeri yapısının bir parçası olması nedeniyle  ABD'nin bu güçlere agresif bir şekilde saldırması eylemi, Irak hükümetinin egemenliğinin de ihlali anlamına geliyor. Bu nedenle, ABD güçlerinin Irak topraklarında İran ve Irak askeri komutanlarını hedef alma eylemi, Irak ve İran hükümetlerinin ulusal egemenliğine saygı ilkesinin ihlali ve aynı zamanda müdahale etmeme ve güç kullanmama ilkelerinin de ihlali olarak kabul edilmektedir.

Korgeneral Süleymani ve silah arkadaşlarının ABD tarafından 3 Ocak 2020'de düzenlenen suikast sonucu şehit edilmeleri  dokunulmazlık ilkesinin de ihlal edildiği anlamına geliyor. BM tarafından 21 Haziran 1985 tarihinde onaylanan "Özel Görevler Konvansiyonu" 1. Maddesinde  özel görevleri şu şekilde tanımlamaktadır: Özel görev, gönderen devletin temsilcileri tarafından, ev sahibi hükümetin rızası ile belirli konuları ele almak veya belirli yükümlülükleri yerine getirmek için yürütülen geçici bir görevdir. Özel görev türlerinden biri de askeri görevlerdir. Polonya'da hukuk profesörü olan Jerzy Nikołajew şöyle diyor: "Askeri görev, resmi askeri temsilcilikleri, resmi deniz  komutanlarının yurtdışındaki savaş gemilerine ziyaretlerini ve başka bir ülkedeki askeri komutanların misyonlarını içerebilir."  Bu nedenle, İranlı askeri danışmanların Suriye ve Irak'taki durumu, kendilerine Özel Görevler Konvansiyonunda yer alan uluslararası hukuk, dokunulmazlık ve avantajların sağlanacağı özel bir görevi yerine getirmektir. Irak ve Suriye hükümetlerinin rızasıyla, İranlı danışmanların varlığı uluslararası hukuk ve kurallara tamamen uygundur. İran'lı iki hukuk araştırmacısı Hüseyin Rızazade ve Elham Eminzade şöyle düşünüyorlar: İranlı askeri müsteşarların Irak ve Suriye'deki durumu bir nevi özel bir askeri görevdir ve uluslararası örf ve gelenekler çerçevesinde, İran askeri müsteşarı Özel Görevler Konvansiyonunda yer alan dokunulmazlıklardan yararlanmaları gerekiyor.

Uluslararası koruma altındaki kişilere karşı suçların önlenmesi ve cezalandırılmasına ilişkin sözleşme uyarınca, bir kişiye yönelik cinayet, adam kaçırma veya diğer saldırılara yol açan herhangi bir kasıtlı eylem, korunan bir kişinin salıverilmesi veya Sözleşmede adı geçen kişilerin görev yeri ve ikametgahı ve aracına yapılan saldırı, suçtur. Ayrıca, bu Konvansiyona göre, sözleşme kapsamındaki eylemleri tehdit etmek  veya buna yardımcı olmak, üye devletin iç hukukuna göre suç olarak kabul edilecektir. Buna göre, İran askeri güçleri, hangi rütbelerde olursa olsun, İran hükümetinin temsilcisi olarak Irak ve Suriye'deki ev sahibi hükümetlerine askeri istişarelerde bulundukları için her türlü saldırıya karşı korunmalıdır. Bu arada Kogeneral Süleymani'nin Irak hükümetinin resmi daveti üzerine bu ülkeye gitmesi, özel görevlerin bir parçası olarak diplomatik destek eşliğinde gerçekleşti. İranlı yetkiliyi Bağdat havaalanında karşılayan Iraklı yetkili, bu ülke hükümetinin resmi bir askeri örgütü olan Haşdi Şabi örgütünün başkan yardımcısıydı. Bu resmi karşılama, şehit Korgeneral Süleymani'nin Irak ziyaretinin tamamen resmi olduğunu gösteriyor.

Bugünkü programda, Korgeneral Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis'in  Amerika  tarafından gerçekleşen planlı suikast olayını, uluslararası hukukun ilke ve kuralları açısından dokunulmazlık, karışmama, devletlerin egemenliği ve güç kullanma yasağı ilkeleri arasında bulunan çelişkiyi incelemeye çalıştık. Korgeneral Süleymani, diplomatik ve askeri temsilciler de dahil olmak üzere, Özel Görevler Konvansiyonu ve uluslararası koruma altındaki kişilere karşı suçların önlenmesi ve cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme kapsamında geleneksel uluslararası dokunulmazlıklara sahiptir. Bu nedenle, İran'ın bu yüksek rütbeli askeri komutanına ve beraberindeki silah arkadaşlarına yapılan suikast, uluslararası hukukun kurallarına aykırıdır ve bu nedenle ABD, açıkça "devlet terörizmi" ne başvurmuştur. Bu açıdan bakıldığında, Siyonist rejim ve ABD dünyadaki "devlet terörü" liderleri olarak biliniyorlar.