Haziran 24, 2021 06:58 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle, kısaca ezeli olan, her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan el-Evvel  اَلْاَوَّلُ ve  varlığının sonu olmayan, ebedi olan el-Âhır  اَلْاٰخِرُ ism-i şerifleri hakkında konuşacağız.

İslam peygamberi Resulullah -saa- şöyle buyuruyor:

إِنَّ لِلَّهِ تِسْعَةً وَ تِسْعِینَ اسْمَاً مِائَةً إِلاَّ وَاحِدًا مَنْ أَحْصَاهَا دَخَلَ الْجَنَّةَ

Allah'ın 99 ismi vardır ve kim onları sayabilirse cennete girer.

Daha önceki sohbetlerimizde de belirttiğimiz gibi hedefimiz Esma-ül Hüsnâ'yı saymak veya sadece zikretmek değildir, amacımız insanın söz konusu 99 ism-i şerifi tanıması ve onlar hakkında düşünerek, onlara göre hareket etmesidir. Dikkat edilmesi gereken ise Esma-ül Hüsnâ'daki tüm ism-i şeriflerin sahip oldukları tüm çeşitlilikleri ile yüce Allah'ın engin ve sonsuz kemalatını anlatmasıdır. Bugün de Allah Teâla'nın sonsuz yüceliğinin bir başka tabiri olan el-Evvel ve el-Âhır ism-i şerifleri hakkında bilgiler aktararak Yegane Allah hakkında daha fazla anlayış ve bilgiye ulaşmayı arzuluyoruz.

 

Evvel, ilk demektir. Bu isim yüce Allah için ilahi zatının ezelden beri var olduğu anlamındadır. Yani O'nun için bir başlangıç söz konusu değildir. Tabi ki bu ilk demekle bir adedi kastetmiyor ve ardından ikinci, üçüncü vb. sıralama yoktur. Yüce Allah kendisinin var olması için kendisinden önce her hangi bir şeyin olmadığı ve böylece O'nun da bir malul olmadığı bir ilktir. Allah'ın ilk olması zaman ve mekan açısından değildir zira zaman ve mekan sadece maddi dünya ile ilgilidir ve melekut dünyası gibi diğer dünyalarda zaman ve mekanın anlamı yoktur. Yüce Allah'ın el-Evvel olması, O'nun ezelden beri var olduğu ve varlığı için hiçbir başlangıcın düşünülemeyeceği anlamındadır.

El-Âhır demek, son demektir ve Esma-ül Hüsnâ olarak Allah'ın isimlerinden bir olarak, O'nun sonsuz olduğu anlamındadır, tüm varlıkların yok olması ardından O yine baki ve kalıcı olacaktır. Nitekim Tâhâ suresi 73. ayetinde şöyle buyuruyor:

وَاللَّهُ خَیْرٌ وَ أَبْقَى

Allah, daha hayırlıdır ve daha sürekli (Bâki) olandır.

El-Âhır demek aynı zamanda yüce Allah'ın tüm varlıkların son gayesi olduğu, hepsinin en sonda Allah'a dönecekleri anlamındadır. Nitekim Alak suresi 8. ayetinde şöyle okuyoruz:

إِنَّ إِلَى رَبِّکَ الرُّجْعَى

Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.

Eşyalar hakkında “evvel” ve “âhır” dediğimizde akılda belirli bir anlam çağrıştırıyor ve başlangıç ve sonu düşünürüz. Bu mesele Allah için geçerli değildir. Allah’ın ilk olduğunu söylediğimizde, ne kadar geçmişe gidersek, Allah’tan daha önce olanın olmadığı, ne kadar geleceğe gidersek de Allah’ın olmayacağı bir son olmayacağı anlamındadır. Yani Allah’ın evvel olması, eskiye giderek başlangıcına ulaşabileceğimiz veya âhır olması da ileriye giderek O'nun sonuna ulaşabileceğimiz anlamında değildir. Allah başlangıcı olmayan Evvel ve sonu olmayan Âhırdır.

Bu konunun anlaşılması bizim için biraz zordur. Bu yüzden İmam Ali -as- şöyle buyuruyor:

Evhamları (zihinsel düşünceleri) kendi varlığından başka kavrayamaz hale getiren ve akılları hiçbir şeye ve bir şekle benzemeyen özünü hayal etmekten uzak tutan Allah’a hamd ve sena olsun.

Esma-ül Hüsnâ’dan bazıları bir biriyle çelişseler de birbirine karşı değiller ve he biri kendine has etkisi vardır, tıpkı Alim ve Kadir gibi. Fakat diğer bazı ism-i şerifler birbirine karşılar, tıpkı sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların ruhunu alan el-Kabid ve açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan el-Basıt gibi. Evvel ve Âhır da bu açıdan birbirine karşı ve farklıdırlar; fakat mısdak ve görünen gerçek yönleri, tek bir gerçeği gösterir, birbiriyle birleşirler ve o gerçekle de birleşirler.

Bin Ebi Yagfur adından biri İmam Sadık’tan -as- هُوَ الْأَوَّلُ وَ الْآخِرُ “O, ilk ve sondur” buyuran Hadid suresi 3. ayeti hakkında şöyle sordu: “Evvel” kelimesinin anlamını anladım ve fakat “Âhır” kelimesinin anlamını siz bana açıklayın.

İmam -as- şöyle buyurdu: “Dünyaların Allah’ından başka, her şey (en sonda) yok olan veya değişen ya da zeval bulan, ya bir renk ve şekil ve özellikten başka bir renk ve şekil ve özelliğe dönüşen ve çokluktan eksikliğe ve eksiklikten çokluğa dönüşendir; zira O her zaman var olmuş ve olacaktır. O, her şeyden evveldir ve âhırdır, yani zeval bulmaz ve farklı sıfatlar ve isimler bulmaz, nitekim O'ndan başka her şeyi (isimleri ve sıfatları) değişir; tıpkı insan ki bir dönem topraktır ve bir dönemde et ve kan ve bir dönemde parçalanmış ve çürümüş kemiktir, veya hurma ki başta yeşil ve tamamen olgunlaşmamış ve bir aşamada, öncekinden daha yetişmiş olan fakat hala tam olgunlaşmamış ve bir aşamada taze olgunlaşmış ve bir aşamada tamamen olgunlaşmış kuru hurmadır ve isimleri ve özellikleri değişir. Fakat büyük olan Allah, bunun tersidir.”

Bu hadis yaratılış dünyasında var olan her şeyin değişmekte olduğunu ve zeval bulduğunu, fakat yüce Allah’ın her zaman mükemmel ve yeksan olduğu, eskide değişime uğramadığı gibi gelecekte de uğramayacak olduğunu anlatıyor.  

Günün birinde Yahudi bir bilim adamı Emir el-Mu'minin hz. Ali’nin -as- yanına gider ve sorar: Ey Emir el-Mu'minin, Allah’ın ne zaman var oldu?

Hz. Ali -as- şöyle karşılık verdi: Sen Allah’ın ne zaman olmadığını söyle ki ne zaman var olduğu söylensin?!

Aslında “zaman” Allah’ın yarattıklarından biridir ve Allah hakkında zamanın söz konusu olması, anlamsızdır. Yüce Allah zaman ve mekana sığmaz, yüce Allah zaman ve mekandan münezzehtir ve tüm varlık alemine ihatası vardır. Evvel ve Âhır olan Allah, tüm varlıkların hareket kaynağıdır ve hepsini kulluk ve teşbih yapmak yönünde hareketlendirmiştir ve hepsinin de sonu O'na dönmektir. Başka bir ifade ile tüm varlıklar ve işler, en sonda, yaratılış ve emir O'na ait olan Âhıra dönüyor. Tüm varlıklar yok olur fakat Âhır olan Allah, bakidir, ebedidir ve daimidir.

Gerçek mümin, ölüm ve noksan bulmayan, her zaman daimi ve kalıcı olan Allah’a kulluk eder ve yer yüzünde olan her şeyin ve her kesin yok olacağını, sadece ve sadece Allah Teâlâ’nın zati azameti ve yüceliğinin kalıcı olduğunu bilir. Mümin insan sonuçta Allah’ın lütfu ile baki dünyaya gideren ebedi hayat bulur ve yok olmaktan korunur. Âhire olan inanç, onlar için kulluk inancını daha da güçlendirir. Böyle bir insan, Allah’a itaat etmeye öncelik verirken birinciliği kazanır ve O'nun emirlerini yerine getirmemekte ise en âhırdır.

Değerli dinleyiciler bugün de sizlerle Kumeyl duasından bir bölümle vedalaşmak istiyoruz.

یَا نُورُ یَا قُدُّوسُ یَا أَوَّلَ الْأَوَّلِینَ وَ یَا آخِرَ الْآخِرِینَ‏ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِیَ الذُّنُوبَ الَّتِی تَهْتِکُ الْعِصَمَ‏ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِیَ الذُّنُوبَ الَّتِی تُنْزِلُ النِّقَمَ‏ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِیَ الذُّنُوبَ الَّتِی تُغَیِّرُ النِّعَمَ‏ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِیَ الذُّنُوبَ الَّتِی تَحْبِسُ الدُّعَاءَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِیَ الذُّنُوبَ الَّتِی تُنْزِلُ الْبَلاَءَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِی کُلَّ ذَنْبٍ أَذْنَبْتُهُ وَ کُلَّ خَطِیئَةٍ أَخْطَأْتُهَا

 Ey Nur, ey Kutlu, ey evvellerin evveli ve ey âhırlerin âhıri! Allah'ım! Benim ismet perdesini yırtan günahlarımı affet. Allah'ım! Bedbahtlıklara yol açan günahlarımı affet. Allah'ım! Nimetleri değiştiren günahlarımı affet. Allah'ım! Duanın icabetini önleyen günahlarımı affet.

Allah'ım! Belanın inmesine sebep olan günahlarımı affet.

Allah'ım! İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.

 

Evvel ve Âhır olan Allah’a emanet olunuz./012