Nur’a giden yol ( 942 )
Fetih suresinin 22 ila 25. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Fetih suresinin 22 ve 23. ayetleri:
وَلَوْ قَاتَلَکُمُ الَّذِینَ کَفَرُوا لَوَلَّوُا الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا یَجِدُونَ وَلِیًّا وَلَا نَصِیرًا (48:22)
سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِی قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِیلًا (48:23)
Yani:
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
Allah'ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
Geçen bölümlerde Mekke yakınlarında Hudeybiye adında bir bölgede İslam Peygamberi -s- ve Mekkeli müşriklerin elebaşıları arasında bir barış anlaşması imzalandığından söz etmiştik. Ancak bazıları Allah Resulü’nü -s- ve Müslümanları aşağılamaya başladı ve sizler zayıf ve güçsüz olduğunuz için bu anlaşmaya boyun eğdiniz, eğer savaş olsaydı, yenilirdiniz, demeye başladı.
Bu ayetler onların bu sözlerine verdiği cevapta Müslümanlara moral veriyor ve bu sözlerin mesnetsiz ve yanlış olduğunu buyuruyor.
Aslında ne zaman müminler her türlü maddi amaçtan, ihtilaf ve anlaşmazlıktan bağımsız bir şekilde ve sırf ilahi rızayı kazanmak için mücadele meydanına ayak basacak olursa ve Allah Resulü’nün -s- fermanına kulak verirse, Allah tealanın sünneti onlara düşmanların karşısında yardım etmektir; nitekim Bedir ve Ahzab savaşlarında bu konu pratikte ispat oldu ve Müslümanlar sayıca az olmalarına karşı Allah tealanın yardımı ile müşriklere galip geldi.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah tealayı inkar eden kimse gerçekte kendisini hayatı boyunca ilahi yardımdan mahrum bırakmış olur.
2 – Hakkın batıla karşı zafer kazanması ve kafirlere karşı müminlere yardım, ilahi kesin sünnetlerden biridir.
3 – İlahi yasalar zaman ve mekanın ötesinde yasalardır ve bu yüzden zaman aşımına uğramaz, etkisini kaybetmez.
Fetih suresinin 24 ve 25. ayetleri:
وَهُوَ الَّذِی کَفَّ أَیْدِیَهُمْ عَنْکُمْ وَأَیْدِیَکُمْ عَنْهُمْ بِبَطْنِ مَکَّةَ مِنْ بَعْدِ أَنْ أَظْفَرَکُمْ عَلَیْهِمْ وَکَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِیرًا (48:24)
هُمُ الَّذِینَ کَفَرُوا وَصَدُّوکُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْهَدْیَ مَعْکُوفًا أَنْ یَبْلُغَ مَحِلَّهُ وَلَوْلَا رِجَالٌ مُؤْمِنُونَ وَنِسَاءٌ مُؤْمِنَاتٌ لَمْ تَعْلَمُوهُمْ أَنْ تَطَئُوهُمْ فَتُصِیبَکُمْ مِنْهُمْ مَعَرَّةٌ بِغَیْرِ عِلْمٍ لِیُدْخِلَ اللَّهُ فِی رَحْمَتِهِ مَنْ یَشَاءُ لَوْ تَزَیَّلُوا لَعَذَّبْنَا الَّذِینَ کَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِیمًا (48:25)
Yani:
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
Geçen ayetlerin devamında bu ayetler Hudeybiye barış anlaşması macerasında iki önemli noktaya temas ediyor. Birincisi, bu barış gerçekte savaşmadan ve kan akıtmadan Müslümanların düşmanlara karşı zaferiydi; zira gerçi Müslümanlar müşriklerin topraklarındaydı ve onlar Müslümanları yok edebilirdi, fakat Müslümanlar Allah Resulü’ne -s- biat edince kafirlerin yüreğini korku sardı ve kendileri barış anlaşmasını önerdi.
İkincisi, Mekke’de bazı sebeplerden ötürü Medine’ye göç etmeyen Müslümanlar yaşıyordu. Eğer Allah teala Mekke’ye saldırı emri verseydi, onların hayatı tehlikeye girerdi; zira İslam ordusu onları tanımayabilir ve onlarla çatışabilirdi, ki bu durum büyük bir ayıp olarak tarihte kalacak ve herkes Müslümanlar Mekke’ye saldırarak kendi dindaşlarını katlettiler, diyecekti.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Bazen barış yapmak, zafer işaretidir. Kuşkusuz bu tür durumlar, İslami toplumun maslahatını bilen bilge ve mümin liderlerce tespit edilmelidir.
2 – Ne zaman düşman savaştan el çekecek olursa, bizler onlarla yeniden çatışmaya girmemeliyiz.
3 – Mekke sadece bu kentte yaşayan insanlara ait değildir ve hiç kimse Kâbe’yi ziyaret etmeye gelenlere mani olamaz.
4 – Savaş sırasında mümkün mertebe masum insanların öldürülmesine mani olmalıyız. Sırf düşmana galip gelmek için hesapsız her işi yapamayız.
5 – Düşmanın eline bahane vermemeye özen göstermeliyiz. Dolayısıyla Müslümanların adını kötüye çıkarak ve imajlarını bozacak her türlü hareketten sakınmak gerekir.