Haziran 26, 2016 08:52 Europe/Istanbul

Bugün eyahatimizin devamında İsfahan eyaletinin bir başka güzel kenti Natanz’a uğramak ve bu kenti yakından tanımak istiyoruz.

Tarihî İsfahan ve Kaşan kentlerinin komşuluğunda yine tarihî ve güzel kentimiz Natanz yer alıyor. Güzel doğası ve bir çok turistik cazibesi ile Natanz her yıl bir çok turisti ağırlıyor. Gerçi Natanz bir yandan çöle yakın bir bölgede yer alıyor, ama öbür yandan çok güzel bir iklimden yararlandığı anlaşılıyor. Çünkü Natanz’ın Batı ve Güney kesimleri Kerkes dağının vadilerinde yer alıyor ve oldukça yemyeşil görünüyor. Bunun sebebi ise bölgedeki bol çeşme ve göklere uzanan ağaçlardır. Bu bölgede çeşitli meyveler ve buğdaygiller ve baklagiller yetişir. Natanz’ın armut ve nar ürünleri ise çok ünlüdür.

Natanz ilçesinde bulunan değerli tarihî eserler bu ilçenin mazisinin milattan önce 4. Milenyuma uzandığını gösteriyor. Gerçekte Natanz uygun iklimi ve coğrafi konumu sayesinde geçmişte İran’ın güneyinden ve merkezinden geçen kervanların güzergahı üzerindeydi ve stratejik önem arz ediyordu. Bu bölge özellikle Sasaniler döneminde ilgi odağındaydı. Bölgede Eşkaniler dönemine ait olan ve taştan inşa edilen Robatseng kalesi ve diğer bazı tarihî eserler, Natanz kentinin derin mazisini doğrulayan belge ve kanıtlardır.

Natanz Safeviler döneminde ise ihtişamının doruk noktasına ulaştı. kentin kuzeyinde ve güneyinde yer alan Abbasabad ve Tacabad sarayları ve Kerkes dağlarının üzerinde bulunan Açık kubbe, Safeviler döneminden miras kalan değerli tarihî eserlerdir. Bu kentin ayrıca bir çok türbesi de bulunuyor. şimdi seyahatimizin devamında bu türbelerden bazılarını ziyaret edelim.

Natanz kentinin merkezinde gür bahçelerin ortasında bir minare ve yanı başında yer alan piramit şeklinde bir kubbe kente yeni gelen ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Bu minare ve kubbe, Cuma camii ve kameri 8. Yüzyılın büyük arifi Şeyh Nureddin Abdusamed’in türbesinin bir parçasıdır.

Şeyh Abdussamed’in türbesi mavi fayansları ve kırmızı tuğlalarıya kameri 707 yılında inşa edilen güzel bir binadır. Cuma camii Şeyh Abdussamed’in mezarının hemen yanında yer alıyor ve kameri 704 yılında inşa edildiği anlaşılıyor. Caminin küçük avlusunun ortasında bir havuz ve avlunun çevresinde iki katta şebistanlar dikkat çekiyor. Cuma camiinin avlusundan ise Deylemiler dönemine ait tuğladan inşa edilmiş sade kubbe göze çarpıyor.

Natanz’ın diğer ünlü türbeleri, İslam Peygamberi’nin –s– pak torunlarından Ağa Ali Abbas türbesi ve Şehzade Muhammed türbesidir. Bu kutsal mekanlar da Natanz’ın yanınlarında bulunan Badrud bölgesinde çöl ormanlarının ortasında birer inci gibi parlamaktadır. Bu ziyaret mekanı 30 bin metrekarelik bir bahçesi bulunuyor ve türbenin ve çevresindeki binaların toplam yüzölçümü yaklaşık 3 bin metrekaredir.

Binanın revakları ve çevresindeki eyvanlar geleneksel süsleme sanatının eşsiz bir müzesi gibidir. Çünkü türbenin içi ve çatışı eşsiz ayna işleme ile beraber alçı işlemelidir ve eyvanları da çeşitli İslamî dönemlere ait fayanslarla süslenmiştir.

Natanz yöresi, güzel doğal manzaraları ve tarihî eserleri ve özellikle Kerkes dağının çevresindeki vadiler, doğal çeşmeler, doğal mağaralar ve gül bahçeleri, çini atölyeleri, geleneksel seramik atölyeleri ve marangoz atölyeleriyle de ünlüdür. Bu son atölyelerle ahşaptan oldukça zarif ve güzel süs eşyaları üretilir ve piyasaya sürülür. Kısacası, Natanz yöresi yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekecek çok güzel cazibelere sahiptir.

Değerli dostlar, seyahatimizi kısa bir ara verdikten sonra tarihî Ebyane köyüne doğru uzanıyoruz. Bu köy kültürel özellikleri ve geleneksel mimari tarzını koruyarak yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmuştur. Deniz seviyesinden 2500 metre rakımı olan Ebyane, Natanz ilçesinden 40 kilometre uzaklıkta, bir dağın oldukça sert yamacında yer almaktadır.

Ebyane köyü Kerkes dağının kuzeybatı kanadında ve Zagro sıradağlarının uzantısında yer alır. Kerkes dağının vadilerini kateden Berzrud ırmağı ise Ebyane halkının içme suyu ve tarımda kullandıkları suyu karşılamakta ve köyün imarında önemli rol ifa eder.

Ebyane köyü göz kamaştıran doğal güzellikleri ve değerli tarihî eserleri ile İran diyarının zengin kültürünün bir başka örneğidir.

Aslında Ebyane sakinleri bölgenin dağlık olması ve kalabalık kentlerden ve yollardan uzak olması itibarıyla asırlar boyu inzivada yaşamıştır. Bu yüzden yöre halkı geleneklerini ve özellikleri eski dilini ve geleneksel giysilerini geçmişten beri korumayı başarmıştır. Araştırmacılar Ebyane halkının konuştuğu dilin kökleri Evesta inancına uzandığını ve Pehlevi, Eşkani ve Hahameneşi dillerinde kullanılan sözcüklerin karışımı bir dil olduğunu düşünüyor. Köy halkı eski Farsça ve Eşkani döneminin Pehlevi dilini konuşuyor. Ebyane halkının geleneksel giysileri de Bahtiyari aşeritinin giysilerini andırıyor ve Sasaniler dönemine ait olduğu ifade ediliyor. Ebyane erkekleri basit bir gömlek, çok uzun ve çok geniş siyah bir şalvar giyiyor. Ebyane kadınlarının giysileri ise beyaz zemin üzerinde çiçek motifli başörtüsü ve yine çiçek motifli uzun etekli elbiseden oluşuyor.

Ebyane kadınları tarım ve besicilikte erkeklerine yardım etmenin yanında halı dokumacılığı, kundura imalatı, gümüşten süs eşyaları gibi el sanatlarıyla da uğraşıyor.

Ebyane halkının özel geleneklerine Muharrem ayında düzenledikleri yas etkinlikleridir. Bu etkinlikler İran’ın merkezî yörelerinde düzenlenen etkinlikler gibidir. Ebyane halkı İmam Hüseyin’in –s– şehadet gününde çok muhteşem yas merasimleri düzenler. Bu yüzden yörenin diğer kentlerinden ve köylerinde insanlar bu merasimlere katılmak üzere Aşura günü Ebyane köyüne akın eder.

İçinde bir çok güzellik barındıran Ebyane’nin yerel ve geleneksel mimarisi bu köyü dünyanın en turistik köylerinden biri haline getirmiştir. Ebyane’nin tarihî eserleri ise Sasaniler dönemine ait ateş tapınağı, Anahita mabedi, kaleler, camiler, türbeler, Safeviler dönemine ait evler, dergahlar ve su deporlarından oluşuyor.

Yöredeki eski kapıların üzerinde kaydedilen tarihler, tarihî binaların mimarisi ve diğer işaretler, Ebyane köyünün mazisinin çok uzaklara dayandığını gösteriyor.

Ebyane köyünde yer alan tarihî eserlere bakıldığında üç önemli döneme raslamak mümkün. Bunlar Selçuklular, Safevilar ve Gacarlar dönemleridir.

Ebyane’de evler bakır renginde kırmızı topraklar bir kaç katta ve bazen hatta dört katta inşa edilmiştir. Kırmızı toprak köyün dışındaki bir madenden karşılanıyor. Bu toprağın üzerine yağmur yağdıkça daha da sertleşme özelliği taşıdığı belirtiliyor.

Öte yandan Ebyane köyü bir dağın çok sert yamacında yer aldığından, her evin çatısı bir üstteki evin bahçesiin oluşturur, ki bu da köye basamaklı bir görünüm kazandırmıştır. Evlerin iç mimarisinde ve çeşitli bölmelerinde ise bölgenin iklimi gözetilmiş ve yılın soğuk ve sıcak mevsimlerinde enerji kaybını önlemek için çeşitli tedbirler uygulanmıştır. Dış cephelerin kalın kerpiçle örülmesi, duvarların iyice balçıkla sıvanması, çatılarda ahşap kullanılması ve iç bölmelerin yazlık ve kışlık olmak üzere iki ayrı alana bölünmesi, Ebyane köyünde uygulanan mimari tarzına özel kimlik kazandıran özellikleridir.

Ebyane köyünde binaların dış cephesinin görünüşünde tüm kapı ve pencerelerin ahşaptan ve doğal renkte yapılmış olması dikkat çekiyor. Eski binaların pencerelerinde ise çok zarif oyma işlemelerin göz kamaştırdığı anlaşılıyor. Yine sokaklara bakan eyvanların ahşap gölgelikleriye beraber ev sakinlerine dağın güzel manzarasını seyretme imkanı sunarken, binaların güzelliğine de güzellik katıyor, ayrıca güneş ışınlarının en iyi şekilde değerlendirilmesine imkan sağlıyor.

Ebyane camii ise, köyün en önemli binalarından biridir. Bu cami çeşitli dönemlerde restore edilmiştir. Caminin büyük mihrabı kahve rengi ceviz ağacından yapılmış ve münebbet işlemelidir ve üzerinde kabarık Kur'an'ı Kerim ayetlerini içeren kitabeler yer alıyor. Bu mihrap kameri 477 yılında yapılmıştır.

İlhaniler dönemine ait Porzele camii ve Safeviler döneminden kalma Hacetgah camii, Ebyane’nin diğer tarihî camileri sayılır. Bu camilerin çatıları resimler ve geometrik şekillerde çerçevelerle kaplıdır.

Ebyane köyünün bir başka tarihî eseri, Sasaniler dönemine ait Harpak ateş tapınağıdır.

Genelde Ebyane köyü anlatılan tüm bu özellikleri ve güneşın altında kavrulan yüzleri ve rengarenk giysileriyle güzel insanları ile beraber adeta içinde hayat devam eden eşsiz bir antropoloji müzesini andırır.015