Arabistan ve Suud rejiminin belirsiz geleceği - 4
Geçen bölümde belirtildiği üzere bazı Suud prensleri ve önde gelenleri hükümetin çökmesini daha fazla güç kazanma fırsatı olarak görüyor.
Arabistan’da 1932’de kraliyet içinde vahdet sağlandığı günden beri Suud kimliği geniş kapsamda söz konusu değildir ve Suud milliyetçiliği yeni bir kavram olarak gündemdedir. Bu devlet bazı elit şahsiyetlerin seçimi ve Vahabi ideolojisinin yaygınlaşması ile birliğe kavuştu ve Necd eyaletinde sevilmesine karşın şii azınlığın muhalefeti ile karşı karşıya kaldı.
Gerçi Arabistan’da tüm sünni müslümanlar da Vahabi tarikatının ideolojisinin benimsemediği belirtilmelidir.
Yeni geçen bölümde anlatıldığı üzere bugün ise merkezi yönetimi ciddi bir sorunla karşı karşıya bulunuyor, şöyle ki bazı aşiret liderleri özerk bölge ve birlikten önceki gücünün yeniden kendilerine verilmesini ve muhtemelen Arabistan’ın yeni devletini yok etmeyi arzu ediyor. Söz konusu aşiret liderleri kendi gücünü uygulamak için aşiretteki yakınlarını silahlı kuvvetlerin içine sızdırmaya çalışıyor ve eğer istikrarsızlık devam edecek olursa kraliyet hanedanı içindeki muhalif kesimin de açıkça kral Salman veya her kim kral ise ona itiraz edecekleri anlaşılıyor.
Gerçekte Arabistan milli muhafız alayı önemli sosyal olaylar,orduda isyan ve benzeri durumlarla tek başına baş edemeyeceği ve devletin çöküşünü ve iç savaşın çıkmasını engelleyemeyeceği anlaşılıyor. Öte yandan FKİK üyeleri de Arabistan’da muhtemel patlama ve diğer senaryolardan haberdar oldukları ve şimdiden böyle bir gelişmenin muhtemel tesirlerini inceledikleri belirtiliyor.
Kuşkusuz Arabistan devletinin çökmesi hem bölge ve hem dünya için bir çok sonuçları olacaktır. Nitekim Libya örneğinde olduğu gibi devletin çökmesi büyük bir boşluk yarattı ve terörist ve radikal örgütler bu boşlukta ortaya çıkmaya ve büyümeye başladı.
Hali hazırda El-kaide Arabistan yarımadasında bu ülkenin Yemen sınırında yer alıyor. IŞİD ise Irak ve Suriye’de faaliyet yürüterek Arabistan krallığı için sürekli bir tehdit sayılıyor. Bu yüzden Arabistan’da iç savaş ve istikrarsızlık ve etnik gerginlik en başta bu örgütlerin gelişmesine yol açacaktır.
Buna göre Washington milli güvenlik kurumu Arabistan krallığında gerginliklerin şiddetlenmesinden ve özellikle prens Muhammed bin Salman’ın reform projesinin belirlenen hedeflerine ulaşmamasından derin kaygı duyduklarını belirtiyor. Bazı çevreler ise Suud krallığının çöküşünü çok muhtemel görüyor ve bunun IŞİD’in lehine tamamlanmasından endişe ediyor. Arabistan’da adı açıklanmaya bir uzmanın NBC kanalına Muhammed bin Salman’ın Arabistan’da iktidar olması konusunda “ya o ya da IŞİD iktidar olur” yorumunu yapmasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Gerçekte BAE yetkilileri Arabistan devletinin muhtemel çöküşü için şimdiden plan yaptığı belirtiliyor. Bu tehlikle, Arabistan’ın hiç bir komşusunun gözardı edebileceği bir tehlike sayılmıyor. Bu ülkeler hiç kuşkusuz kendilerini korumak ve Arabistan’dan gelecek terör dalgası ile mücadele etmek için harekete geçecektir. Ancak Arabistan’da iç savaş sorununu çözümlemek pek de kolay olmayacağı anlaşılıyor. Arabistan’la ikili özel ilişkileri bulunan ve askeri gücünü Mekke ve Medine’yi ve Arabistan’ın toprak bütünlüğünü korumaya zorlayan Pakistan yönetimi ise iç kaos durumunda Suud rejimini temsilen askeri müdahalelerde bulunmakta en çok zorluk çekecek taraf olacağa benziyor. Bu iki ülkenin derin askeri ve güvenlik işbirliği mazileri bulunuyor ve hiç kuşkusuz Suud hanedanı kendisini korumak için Pakistan’dan yardım isteyecektir. Bundan başka Mısır ordusu da Arabistan’ın Kuzey sınırında bulunuyor ve Arabistan’ın milli muhafız alayı ve sınır koruma birliklerinin takviyesinde yardımcı olacaktır.
Öte yandan Yemen’de siyasi partilerin siyasi yüksek konseyin kurulması üzerinde mutabakata varmaları da Suud rejimine ölümcül bir darbe indirdi, çünkü Riyad yönetimi asla Yemenli siyasi grupların bu ülkede birlik olabileceklerini düşünemiyordu. Oysa Yemen parlamentosu düzenlediği oturumda Yemenli siyasi partilerin ve grupların ülkenin yönetimi için siyasi yüksek konsey kurma kararını resmen onayladı.
Öte yandan başlı başına Yemen milleti için büyük bir kazanım sayılan siyasi yüksek konseyinin resmen onaylanması bir yana bu süreçte dikkat çeken önemli bir konu, Yemen parlamentosunun aylarca çalışmaz vaziyetten çıkarak oturum düzenlemesiydi. Yemen’de Suud rejimine bağlı savaş uçakları Yemen topraklarını bombardıman etmeye başlamasının ardından Yemen parlamentosunun oturumları da güvenlik gerekçesiyle askıya alınmıştı.
Yemen’de Suud rejiminin hava akınları devam etmesine karşın bu ülkede siyasi akımların siyasi yüksek konseyinin kurulması üzerine uzlaşmasının ardından Yemen parlamentosu de önemli bir çıkış yaparak aylar sonra ilk kez bir oturum düzenledi ve bu anlaşmayı resmen onayladı. Aslında Yemen’de bu tür konseyleri kurulması Yemen milletinin psikolojisini ve birlikteliğini takviye etmekte etkili olduğundan, Suud rejimi ta baştan bu tür konseyleri başarısızlığa sürüklemeyi gündemine almıştı. Zaten bu yüzden Yemen’in istifa eden kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’yi temsilen Kuveyt’te düzenlenen Yemen barış müzakerelerine katılan Riyad heyeti hiç bir haklı gerekçe göstermeksizin müzakerelerden çekildiğini açıkladı. Gerçekte Suud rejimi kuveyt’te devam eden Yemen barış müzakerelerinden çekilerek Yemen’de kurulan siyasi yüksek konseyi başarısızlığa sürüklemek istedi.
Suud rejimi Kuveyt’te devam eden Yemen barış müzakerelerinden geri çekilerek bu durumdan Yemenli siyasi grupları siyasi yüksek konseyi kurma kararından vaz geçirme yönünde baskı aracı olarak yararlanmaya çalıştı. Aslında Suud rejiminin bu tutumu başlı başına Yemen’de siyasi yüksek konseyin kurulmasının önemini ortaya koymaya yetiyordu. Bundan önce de Arabistan’a yakın bazı kaynaklar Yemen parlamentosu oturum düzenlemek için gerekli olan milletvekili sayısına ulaşamayacağını açıklamıştı, ancak bu oturum düzenlendi, üstelik Suud rejimi Yemenli bazı parlamenterleri taşıyan uçağın kalkışına izin vermediği halde söz konusu oturum gerekli milletvekili sayısı barajına ulaşmayı başardı.
Yemen parlamentosunun düzenlediği oturuma katılan en önemli siyasi gruplardan biri, Islah partisinden Ziyad Ali Şameli liderliğindeki kanattı. Yemenli uzman Huşam Mizi bu konuyu şöyle değerlendirdi: Islah partisi üyeleri parlamentonun gerekli baraja ulaşmasını sağlamak için oturuma katıldı. Hadi ise şimdi Riyad’da büyük bir öfke ile kafasını duvarlara vuruyor.
Mizi Yemen parlamentosunun bu çıkışın Suud rejimine yönelik kiş mat hareketi niteleyerek oturumu ve siyasi yüksek konseyin onaylanmasını Mansur Hadi ve Suud hamilerine indirilen ağır bir darbe niteledi.
Konu ile ilgili bir açıklama da Yemen meclisi başkanından geldi. Yemen meclis Başkanı, Suud rejimi oturumun gerekli milletvekili sayısına ulaşamayacağını zannettiğini, fakat milletvekili sayısı hatta kendisinin beklediğinden bile fazla olduğunu ifade etti.
Bu anlatılanlar ise Suud rejimi Yemen’de siyasi yüksek konseyi resmen onaylanana kadar bu planı hezimete uğratmak için tüm çabalarını sarf ettiğini gösteriyor. Kuşkusuz Arabistan’ın bu tür sabotajları ve engellemeleri gelecekte de türlü şekillerde devam edecektir.
Aslında Suud rejimi Yemen’de siyasi yüksek konsey gibi konseylerin kurulması evvela pratikte onların Mansur Hadi’nin meşruiyeti üzerindeki ısrarına karşı bir çıkış olduğunu ve ikincisi de Yemen miletinin onların tek bir komutanlık gözetiminde barbarca saldırılarına karşı direnişini sürdürecekleri anlamına geldiğini çok iyi biliyor.
Arabistan rejiminin Yemen’de siyasi yüksek konseyin kurulmasını engellemeye yönelik tüm senaryoları bozguna uğradıktan sonra Suud rejimi konseyin Yemen parlamentosunda resmen onaylanmasının ardından Yemen milletinden intikam almak amacıyla bu ülkede sivil yerleşim merkezlerine yönelik barbarca saldırılarını daha da şiddetlendirerek sürdürdü.
Suud rejimi Yemen milletinden intikam almak amacıyla ilk adımda Sana’da bir okulu bombardıman etti. Bu saldırının sonucunda onlarca Yemenli öğrenci şehit düştü veya yaralandı. Bundan başka Suud rejimi Saade ve Hadide eyaletlerinde de çeşitli sivil hedefleri vurdu.
Gerçekte Suud rejiminin Yemen’de milli vahdet hükümetinin kurulmasına zemin hazırlayan siyasi yüksek konseyinin kurulmasından duyduğu kin ve öfeke, bu konseyin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. Şimdi ise Riyad yönetimi Yemen barış müzakerelerini askıya almak ve Yemen’de sivil hedeflere yönelik saldırılarını şiddetlendirmekle yaşanan gelişmeden duyduğu öfkeyi ortaya koymaya çalışıyor.
Yemen siyasi yüksek konseyi Başkanı Salih Samad ise konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Yemen parlamentosunun oturum düzenlemesi ve varılan siyasi mutabakatı onaylaması Yemen milleti için büyük bir kazanım olduğunu belirtti. Samad açıklamasının devamında uluslararası camiayı Yemen milletine ve siyasi tercihlerine saygı göstermeye çağırdı ve saldırgan ittifaktan da yanlış hesaplarını gözden geçirmesini ve tecavüzünü derhal durdurmasını istedi.
Yemen siyasi konseyi Başkanı Samad açıklamasını şöyle tamamladı: Yemen bağımsız bir devlettir ve komşuları ile karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkiden yanadır. Yemen siyasi yüksek konseyinin en önemli önceliği ise ülkeyi ve hakimiyetini korumak ve fesatla mücadele etmektir.
Arenanın karşı tarafında görünen o ki Arabistan’ın hasta kralı Salman bin Abdulaziz Yemen’de siyasi yüksek konseyinin kurulması ile mücadele için bizzat arenaya ayak basmış bulunuyor. Kral Salman Fas’tan Cidde’ye döner dönmez Yemen tecavüzüne katılan tüm askerlere bir aylık prim ödenmesi yönünde talimat verdi.
Arabistan resmi haber ajansı, kral Salman Yemen tecavüzüne katılanları yeniden umutlandırmak üzere bu talimatı verdiğini yazdı. Bu gelişme ise Suud rejiminin en azından yakın gelecekte Yemen’in masum ve savunmasız milletine karşı terör saldırısından el çekmek istemediğini ortaya koyuyor. Nitekim Yemen siyasi yüksek konseyi kurulduktan sonra da Yemen milletine karşı saldırılarını şiddetlendirdiği gözleniyor.
Suud rejimi her ne pahasına olursa olsun Yemen siyasi yüksek konseyini feshetmek ve böylece kendi kuklalarını Yemen milletine dayatmak istiyor. Suud rejiminin Yemen’di sivil yerleşim merkezlerine karşı saldırılarını şiddetlendirmekte kararlı olduğunu, Yemen’e karşı kurulan Arap ittifakı sözcüsü Ahmet Asiri’nin sözlerinde anlamak mümkün. Asiri Suud ittifakının Yemen’ye karşı saldırıları devam edeceği konusunda yaptığı açıklamada, Arabistan sınırlarını güvensiz hale getirenlerle mücadelenin vacip bir görev olduğunu iddia etti. Oysa gerçekte Yemen ordusu ve halk güçleri ancak Suud rejimi ve müttefiklerinin Yemen’de sivil yerleşim merkezlerine barbarca saldırılarına tepki olarak Arabistan’ın sınır bölgelerini hedef alıyor.015