Kasım 11, 2016 13:45 Europe/Istanbul

Musul operasyonu başladığı günün üzerinden yaklaşık bir ay geçiyor.

Bu günlerde Irak ordusu ve halk güçleri önemli zaferlere imza atarak Musul kentini IŞİD işgalinden kurtarmak için önemli ilerleme kaydettiler.

Öte yandan Musul operasyonunun başlaması ve iç ve dış aktörlerin tepkisi bu operasyonun niteliği ve başka ülkelerin bu operasyonda nasıl rol ifa ettikleri konusunda bir çok soruyu beraberinde getirmeye başladı. örneğin bu operasyonda İran, Türkiye ve ABD’nin konumu nedir?

Bu operasyon çerçevesinde Irak’ta son günlerde Irak ordusu ve halk güçlerinin Musul kentini IŞİD işgalinden kurtarmak için büyük bir emeğin harcandığı gözleniyor. Nitekim Musul kentinin stratejik konumu itibarı ile kentin kurtuluşu Irak ordusu için büyük bir zafer olacağı anlaşılıyor.

Irak meseleleri uzmanı Dr. Sadullah Zarei Irak’ın Musul kenti ve bu kentle ilgili gelişmelerin önemi hakkında şöyle diyor: Musul kenti Ninova gibi 25 bin kilometrekarelik alanı olan geniş bir eyaletin merkezidir. Bu kent önem bakımından Irak’ın ikinci veya üçüncü önemli kenti sayılır. Aslında Bağdat’tan sonra Musul Irak’ın ikinci veya Bağdat ve Basra’dan sonra üçüncü önemli kentidir. Bu yüzden Irak’ta Musul’u kurtarmak, Suriye’de Halep’i kurtarmak gibi önemlidir. Musul kenti ile ilgili bir başka önemli konu, bu kentin Irak’ın sünni müslümanların yaşadığı en büyük kenti olmasıdır. Musul’un nüfusu yaklaşık üç milyon kadardır ve öte yandan coğrafi bakımdan bir yandan Türkiye’ye ve öbür yandan Suriyeli Kürtlerin yaşadığı bölgeye sınırı vardır. Bir başka önemli nokta, Musul kenti IŞİD terör örgütünün en ideal merkezi sayılmasıdır. IŞİD hilafet teorisini Musul’un başkent ilan edilmesiyle izliyordu.

Dr. Zarei şöyle devam ediyor:

Musul IŞİD’in işgalinden kurtarıldığı takdirde gerçekte şu çakma hilafet tezi ve planı da suya düşmüş olacaktır ve gerçekte bir akım İslam iddiasında bulunarak İslam inkılabına karşı durması ve İslamî bağımsızlık hareketini saptırmak istemesi ve şimdi yok olmaya yüz tutması anlaşılacak ve böylece İslam inkılabı önünde önemli bir engel de ortadan kaldırılmış olacaktır.

Dr. Zarei, Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmaya ilgi göstermesinin sebebi ve Irak yönetiminin de bu isteğe kesin karşı çıkmasını şöyle değerlendiriyor:

Sonuçta Musul’u kurtarma operasyonu yavaş yavaş terörle mücadele simgesine dönüşmeye başladı ve bu propaganda sahnesi, sanki bu sahnede yer almayan tarafların IŞİD yanlısıymış gibi görünecekleri şekilde gelişti. Bundan başka Türkiye tarihi açısından da Ninova eyaleti ve Musul’un kuzeyi ile ilgili bazı iddiaları bulunuyor ve bu bölgeyi Irak devleti tarafından işgal edilen Türkiye topraklarının bir parçası sayıyor. Zaten bu yüzden TSK’ya bağlı bazı birlikler Irak topraklarına girdiğinde, Ankara Bağdat yönetimi ile hiç bir koordinasyon yapmadı ve böylece Türkiye’nin Irak topraklarına girmesi IŞİD ile mücadele ve Irak devletine yardımcı olmak için değil de, tarihi iddiasını gerçekleştirmek için girdiği kanaatini takviye etmiş oldu ve bu yüzden Bağdat yönetimi bu harekete tepki gösterdi. Şimdi de Iraklı yetkililer Türkiye’nin bu bölgede kalıcı olmasından korktukları için Musul operasyonuna katılmasına muhalefet ediyor. Bu arada başka ülkelerin bölgedeki askeri varlığını geri çekmeleri için de gereken zemin hazırlanamadı. Bu yüzden şimdi Iraklı taraf Türkiye yönetimi bu operasyona samimi bir niyetle katılmak istemediğini ve bilakis IŞİD’e karşı yürütülen operasyonu sabote etmek için katılmak istediğini düşünüyor. Zaten bu niyet yüzünden Irak Türkiye’ye kuşku gözüyle bakıyor.

İranlı Irak meseleleri uzman Dr. Zarei Amerika’nın Musul’u kurtarma ve IŞİD ile mücadele sürecinde rolünü şöyle değerlendiriyor:

Bizim esas sorumuz şu ki Iraklılar yardım istediklerinde Amerikalılar neredeydi ve neden yardım etmedi. Eğer son bir kaç yılda Amerikalıların mazisini gözden geçirecek olursak, Amerikalı yetkililerin en başta savaşı adalettalep bir savaş olarak tanımladığı ve Iraklı sünnilerin ayrımcılıkla mücadele ettiklerini ve buna göre IŞİD’in Irak’a karşı savaşını meşru saydıklarını görüyoruz. Şimdi ise Irak kendi gücü ve bölgesel dostlarının yardımlarıyla IŞİD’i dize getirdi ve bir çok bölgeyi ve Anbar ve Diyale ve Salahaddin gibi eyaletlerin büyük bir bölümünü ve hatta Ninova eyaletinde bazı bölgeleri IŞİD’in işgalinden kurtardı ve ayrıca şimdi iki yılı aşkın bir süre mücadele deneyimi olan binlerce halk gücüne sahip olduğu için artık yabancıların yardımlarına da ihtiyacı bulunmuyor. Bu yüzden Amerikalılar IŞİD’e karşı zafer kazanmak çok kolaylaştığı bir durumda yardıma geldi.

Dr. Zarei İran’ın Musul’u kurtarma operasyonundaki rolünü de şöyle değerlendiriyor: İran Iraklıların gücü Musul’u kurtarmaya yeteceğini düşündüğünden bu operasyona katılma üzerinde ısrarı bulunmuyor. Gerçi İran Salahaddin, Anbar ve Kerkük gibi bir çok bölgenin kurtuluşunda yer aldı, fakat İran bugün Irak’ı Haşedul Şaabi güçlerini ve ordusunu takviye ederek kendine yeter hale getirdi. Bir başka ifade ile Haşedul Şaabi güçlerini takviye eden ve hazır hale getiren ve eğiten taraf, İran’dı. Bu yüzden bu açıdan bakıldığında İran bu operasyonda yer alıyor, ama doğrudan katılmıyor.

Dr. Zarei Musul operasyonunun ne kadar süreceği ve sonucu ne olacağı konusunda da şöyle diyor: Musul’u kurtarma operasyonu için kesin bir süreden söz etmek çok zor, ama şimdiki sürece bakıldığında, operasyonun son bulması için iki ila altı aylık bir süre gerektiği anlaşılıyor. Fakat kesin olan şu ki Irak ordusu ve halk güçleri IŞİD’e karşı savaşta zafer kazanacaktır.

Gerçi Musul operasyonu geçen ay ve Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin resmi ilanı ile başladı, fakat gerçekte bu operasyon için geri sayım yaklaşık dört ay önce ve Felluce’yi kurtarma operasyonu zafere ulaştıktan sonra başladı.O tarihten beri Musul operasyonunun detayları üzerinde çalışıldı.

Musul operasyonu Irak’ta şimdiye kadar tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı düzenlenen en büyük operasyon sayılıyor ve bu yüzden bu operasyondan IŞİD’e karşı ana savaş şeklinde söz ediliyor.

Aslında Musul operasyonu başlamadan önce çeşitli sorunlarla karşı karşıya geldi. Bu sorunların başında ise operasyona hangi güçlerin katılacağıydı. Iraklı yetkililer bundan bir kaç ay önce Iraklı kürt peşmergelerin operasyona katılmayacağını açıklamıştı. Ancak şimdi bölgeden gelen haberler, peşmerge güçlerinin Bağdat ile koordineli bir şekilde önceden belirlenen bölgelerde operasyona katıldığı anlaşılıyor. Bu arada Kuzey Irak yerel yönetimi lider Mesut Barzani’nin son bildirisi de bu koordinasyon ve varılan mutabakatla ilgili olduğu anlaşılıyor. Barzani, peşmerge güçleri her türlü etnik ve dini eğilimden bağımsız olarak ve ancak milli hedefler çerçevesinde bu operasyona katıldığını açıkladı.

Son aylarda ayrıca Irak halk güçlerinden Haşedul Şaabi’nin de bu operasyona katılması gündeme gelmişti. Bu arada bölgede tekfirci akımları destekleyen malum siyaset ve medya çevreleri Haşedul Şaabi güçlerine karşı yoğun kampanya başlattı. Bu çerçevede Arabistan ve Türkiye bu güçlerin Musul savaşına katılmasına karşı olduklarını ilan etti, hatta Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr Haşedul Şaabi’nin bu savaşa katılmasını facia niteledi. Türkiye de bu güçlerin Musul operasyonuna katılması ve kente girmesi konusunda uyarılarda bulundu.

Oysa Haşedul Şaabi Iraklı çeşitli dini ve etnik gruplarından oluşan gönüllü seferber güçlerdir. Fakat bazı bölgesel ve küresel aktörler bu gücü sırf şii güçlerden oluşan bir hareket olarak tanıtmaya ve böylece Haşedul Şaabi hareketini etnik ve dini eğilimli bir hareket gibi göstermeye çalışıyor.

Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr Haşedul Şaabi güçlerinin Musul operasyonuna her türlü katılımı konusunda uyarıda bulundu ve bu güçler Musul kentine girdiklerinde yaşanacak facianın Felluce’de yaşananlardan daha büyük olacağını ileri sürerek bu durumda Haşedul Şaabi’yi çok şiddetli tepkiler beklediğini söyledi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesi hiç kimseden emir almadığını ve Başika üssünden de çekilmeyeceklerini açıkladı. Ankara ayrıca Musul operasyonuna katılma şartlarını hazırlamak için açıklamalarını daha da sertleştirdi ve Erdoğan ülkesinin bölge ile ve burada yaşayan Türkmenler, Araplar ve Kürtlerle ilişkisini anlamak için tarihin gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.015