Aralık 04, 2016 09:40 Europe/Istanbul

Ulema ve din bilginleri, İslam kültüründe çok yüce bir konuma sahiptir. Son ilahi peygamber ve yüce Allah’ın en üstün mahluku Hz. Muhammed –s– ulemayı yeryüzünü aydınlatan meşaleler ve peygamberlerin halefi ve varisi ilan etmiştir.

İslam dini son ilahi dindir ve İslam Peygamberi’nden –s– sonra hiç bir peygamber mebus olmamıştır, zira insanlar ebedi saadete ermek için gerekli olan en mükemmel programı son peygamberden alabilecek ve değerli bir miras gibi koruyabilecek düzeyde kemale ermiştir.

Son ilahi peygamber de önceki peygamberler gibi Allah’ın kullarından bir kuldu ve diğer insanlar gibi bir süre fani dünyada yaşadıktan sonra ahiret alemine göç etti. Ancak İslam tealiminin insanların yeryüzünde yaşadığı son güne kadar hayatta kalması gerekirdi. İslam Peygamberi’nin –s– pak hanedanından 12 masum imamın –s– nurani varlğı İslam zuhur ettikten sonra geçen ilk iki yüzyılda bu semavi dinin fidanının gelişmesine ve türlü yıkıcı fırtınalardan ve nifaklardan sağ kurtulmasına vesile oldu. Ancak beşeriyet alemi son semavi dini korumak için 11 masum imamın canı pahası gibi çok ağır bir bedel ödedi.

Öte yandan 12. İmam –s– yüce Allah’ın iradesi ile halkın gözünden gayboldu ve böylece sadece insanlar değil, aynı zamanda varlık aleminin onun emsalsiz varlığı sayesinde ayakta kaldı ve aynı zamanda değerli canı da namertlerden korunmuş oldu.

Rivayetlere göre Hz. Mehdi’nin –s– gaybetinin sebebi ilahi sırlardan biridir ve ancak o hazret zuhur ettikten sonra aşikar olacaktır. Ancak bu arada halkın anlayabileceği bazı delillere rivayetlerde işaret edilmiştir. Bu delillere halkın sınanması, ilahi olmayan hükümetlerin insan saadetini temin etmekte acizliğinin ortaya çıkması, insanların yetiştirilmesi, alemin bekası için bir aracı olarak imamın korunması, dünyanın ilahi adalet hükümetinin inşa edilmesi için hazırlanması gibi delilleri örnek göstermek mümkün.

Ancak masum İmam –s– gaybet dönemindeyken muttaki ve çok çalışkan alimler ilahi tealimi ve dini tebliğ etme ve halkı hidayete erdirme görevini üstlenir ve rivayetlere göre bu alimlerin yüce Allah katında konumu İsrailoğulları’nın peygamberlerinden daha üstündür.

Alimlerin değeri ve azameti ve şanı hakkında Kur'an'ı Kerim ilim sahiplerini Allah teala ve meleklerden sonra yüce Allah’ın yegane oluşunun şahitleri olarak ilan ediyor. Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’in  Al-i İmran suresinin 18. Ayetinde şöyle buyuruyor:

Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur.

Bu ayette tevhid şerbetini tadan ve kalpleri iman nuru ile aydınlanan alimler Allah’tan ve meleklerden sonra yer alıyor.

İmam Hadi –s– şöyle buyuruyor: Eğer bizim kaimin gaybetinden sonra insanları Allah’a davet eden ve O’na doğru çağıran ve hidayete erdiren ve ilahi hüccetlerle dini savunan ve Allah’ın güçsüz kullarını iblisin ve izleyenlerinin tuzağından kurtaran alimler olmasaydı hiç kuşkusuz tüm insanlar dinden dönmüştü.

Şii müslümanların on ikinci imamı Hz. Mehdi’nin –s– gaybetinden sonra İslam’ın bin iki yüz yıllık tarihinde Şii aleminde binlerce büyük fakih ve alim yetişerek bilimlerinin nuru ile ilahi hidayet yolunu aydınlatmıştır. Bu insanların her birinin öyküsü gerçekten dinlemeye değerdir.

Gerçekten de bir insanın nasıl ona hiç bir melek nazil olmaksızın ilim ve bilim ve takvada bunca yüksek derecelere nail olduğunu ve bir çok peygamberden daha üstün konuma geldiğini ve Allah teala onu meleklerinin yanında yegane olduğuna şahit olarak göstermesini öğrenmek insanı mutlu eden bir konudur.

Bundan başka bir çok ayette ve rivayette de ulemayı tanımaya ve onları izlemeye vurgu yapılmıştır. İmam Seccad –s– şöyle buyurur: Allah teala Daniyal peygambere şöyle vahiyde bulundu: Benim katımda en menfur kullarım, ilim ehli olanların hakkını hafif sayan ve onları izlemeyi bırakanlardır ve benim katımda en sevilen kullarım, bol mükafat için çaba harcayan muttaki ve bilginlerle oturup kalkan ve sabırlı olan insanları izleyen ve hikmet sahibi insanları benimseyen kullarımdır.

İslam dininin ulema için özel bir konum tanımış olması sebepsiz değildir. İslam dini yüce Allah’ın irade buyurduğu üzere insanların saadetli yaşamı için en mükemmel ve en son tealimi içermektedir ve ayrıca yüzlerce ve belki de binlerce ve hatta yüz binlerce yıl boyunca başka bir peygambere ihtiyaç duymaksızın ayakta kalması gerekir ve bu yüzden bilge ve muttak alimlere ihtiyacı vardır. Bu alimler değişen dünya şartlarına göre insanların yeni ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri gerekir.

Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’da insanları ebedi saadete götürecek değişmez ilkeleri ve genel kuralları insanlar için beyan etmiştir. Böylece insanlar vahiy ve akıldan yararlanarak ve yaşadıkları çağın şartlarına göre çeşitli alanlarda cüz’i meselelerin hükümlerini keşfetmeleri gerekir. Ancak bunun için dini kaynaklara tam musallat olmak ve derin iman ve güçlü bir akıldan yararlanmak gerekir, ki bu da doğru yetiştirilmek ve yılmaz çaba ile mümkün olur. Bu tevfik her insanın elde edebileceği bir durum değildir. Ulema ise bir ömür gece gündüz çaba harcayan ve güçlü imanı olan ve tüm varlığını ilahi dini ayakta tutmak için feda eden insanlardır.

İslam tarihinde ve özellikle Şii aleminde gelmiş geçmiş bir çok büyük alim yaşamıştır ve Kur'an'ı Kerim’in de vurguladığı üzere bu büyük insanları tanımak ve onların yaşamından ders almak gerekir.