Ocak 03, 2017 17:26 Europe/Istanbul

Direniş ekonomisinin başka bir özelliği, hükümetinin ekonomideki rolü ve payının azaltılması ve ekonominin halkın kapasite, kabiliyet ve yeteneğine dayalı olması, başka bir deyişle ekonominin özelleştirilmesidir.

Direniş ekonomisi, muhtelif halk kesimlerinin işbirliği ve katılımına dayalı olduğu için siasilerce koyulan makro hedefler, toplumun ihtiyaçları, kabiliyeti ve durumuna uygun olması halinde gerçekleşebilir.

Değerli dostlar, hatırlayacağınız üzere direniş ekonomisi adlı sohbetimizin önceki bölümünde, üretim konusunu ele alarak, İslam kültür ve öğretilerinde idial bir toplumun özelliklerinden kudret ve iktidar olduğunu söylemiştik. Günümüz dünyasında, milletler en çok, tekno-bilim ve ekonomiden güç almaktalar, bu yüzden güçlü bir ülke olmak için güçlü bilim, teknoloji ve ekonomiye sahip olmak ve üretmek gerekiyor. 

Ayrıca, direniş ekonomisinde üretimin güçlendirilmesi hakkında, hükümetin ekonomik faaliyetleri kısıtlamanın ekonomi faaliyetlerinin halka devredilmesi ve özelleştirilmesi ve bu bölümün önündeki engellerin kaldırılması olduğundan ibaret olduğunu söylemiştik.

Böylece, direniş ekonomisinin başka bir özelliği, hükümetinin ekonomideki rolü ve payının azaltılması ve ekonominin halkın kapasite, kabiliyet ve yeteneğine dayalı olması, başka bir deyişle ekonominin özelleştirilmesidir. Direniş ekonomisi, muhtelif halk kesimlerinin işbirliği ve katılımına dayalı olduğu için siasilerce koyulan makro hedefler, toplumun ihtiyaçları, kabiliyeti ve durumuna uygun olması halinde gerçekleşebilir.

Ekonomiyi özelleştirme kavramından maksat, ilk adımda, halkı, ekonomiye özendirmek ve duyarlılığını sağlamak ve ardından onların ekonomik faaliyetlerle uğraştırmaktır.

Sonraki adımlarda, üretici olan halkın ülkenin kalkınma ve ilerlemesi için katılımını sağlamaktır.

2012'de Başarılı ve güzide yaklaşık bin kadar üniversite öğrencisini kabul eden İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei sermayeye İslam'ın bakışı ve adalet eksenli ekonomi düşüncesine işaretle, "İran'da ekonomik düşünce, adalet eksenli olmalıdır. Ve bu konunun anayasanın 44. maddesinde yer alan özelleştirme konusuyla da çelişmemektedir diye konuştu.

Ayetullah Hamanei özelleştirme politikaları belirtildiği şekilde uygulandığı takdirde kesinlikle reddedilen kapitalizm sistemi ve bu sistemin eksen alınması ile sonuçlanmayacağını vurguladı. Sosyalist düşüncelerin ekonomik düşüncelere galip gelmemesine de dikkat etmek gerektiğini vurgulayan Ayetullah Hamanei, özelleştirme politikaları belirtilen çerçevede uygulandığı takdirde kesinlikle adalet eksenli ekonominin tamamlayıcısı olacağını ifade etti. Bir kaç yıldır dünyanın gündemini meşgul eden özelleştirme tartışması aslında bir nevi batının kapitalist düzeni ile sosyalist modelin arasındaki çelişkinin ifadesi sayılır. Gerçi batılı ülkelerde çelik, demiryolları, uçak ve bu tür sanayi sektörleri halen devletlerin tekelindedir, ancak doğu blokunun son 80 yıllık ekonomisi ve batı ekonomisinin bir bölümünde hakim olan deneyimler, devletin ekonomiyi yönetmesi bir çok nedenden ötürü sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Çünkü devlet ekonomisinde rekabet unsuruna pek yer bulunmuyor.

Öte yandan devletin ekonomi kararları üreten kurumların üzerinde egemen olmasının bedeli fazla oluyor. Bunan dışında devlet eksenli ekonomide diğer bazı sorunlar da söz konusudur. Ekonomi uzmanları ekonominin devletin tekelinde olması ekonomik sistemde refah ve teknolojinin aşırı mesafesine sebep olduğunu ve bu da doğu blokunun çökmesine ve Çin ekonomisinin yön değiştirmesine sebep olan etken olduğunu belirtiyor.

İran anayasasında özelleştirmenin üç temeli olan devlet ekonomisi, kooperatif ve özel sektör ekonomisine değinilmiştir. Ayetullah Hamanei tarafından hayata geçirilmesi talimatı verilen anayasanın özelleştirmeye nazir olan 44. maddesi de gerçekte bu süreci gözetlemektedir. Bu maddenin hayata geçirilmesinin amacı üretim ve istihdamı artırmak ve ülkeyi bölge ekonomisinde zirveye yerleştirmektir. Bu yüzden özelleştirme sürecinde önemli olan konu, sorunların kalıcı ekonomik kalkınma doğrultusunda bertaraf edilmesi, ülkenin verimliliği artması ve sermayenin etkinliğinin artması ve daha fazla istihdam için zemin hazırlanmasıdır. Bu çerçevede anayasanın 44. maddesini uygulamak ileriye dönük bir adım olmasına karşın elde edilen sonuçların belirlenen hedeflerle mukayese edilmesi ve çelişki arz ettiği takdirde maddenin doğru uygulanması için düzenlemeler yapılması gerekir. 

Direniş ekonomisinde önemli bir rol ifa eden başka bir husus, iş yaratıcılığı ve istihdam konusunda yeni düşüncelerin gündeme getirilmesidir.  İş yaratıcılığı ve yeni ve bekir düşüncelerin önemsenmesi, başka kişilerin rızık almasına neden olabilir.

İslam'a göre, iç ve çalışma, yapan kişi ve yapılan işin iyi olması halinde istenen ve ideal seviyeye ulaşabilir. Yani, hem işi yabanın gereken kabiliyete sahip olması ve hem üretilen mal ve işin istenen kaliteye sahip olması şarttır, bu şartlarda, iş ve çalışma, insanların maddi ve manevi yaşamı ve de dünyevi ve uhrevi hayatını etkiler.

İslam İnkılabı Rehberi, Hicri Şemsi 1389 yılında bu bağlamda şöyle beyan eder:

" İş yaratan ve girişimcilerin iş ile dikkate alması gereken önemli bir husus, üretilen malın kalitesi, yurt içinde üretilen malın kalitesidir; bu çok önlemlidir. Tabii bu bunun bir kısmı, mali konular ve hükümetin kuralları ve desteğiye ilgilidir, ancak bir bölümü de, yetkililer ve girişimcilerin irade ve kararlılığıyla ilgilidir. Buyurmuşlar ki; Allah rahmeti, bir işi doğru dürüstü ve sağlam şekilde yapan kişiye olsun. Bu vizyonerliktir. Siz bakınız, dünyada 100-105 yıldır çalışan firmalar var ki ürünlerini dünyaya satıyorlar. Malın pazarda yaygın şekilde satılması için ismini söylemek yeterlidir; çünkü işleri düzgün yapıyorlar, müşteri onlara güveniyor. Siz, halka yerli ürünleri tüketmeyi tavsiye etmemimi istiyorsunuz, tamam, ben birkaç yıldır bunu yapıyorum, ancak bu iş sloganla olmaz... kalite arttırılmalı".

Direniş ekonomisinde, üretim eskenliği, ekonomik hedef koymalarının temelini teşkil etmelidir. Yani, döviz, para ve finsans, ticaret, bankacılık ve vergi politikaları yapılırken, üretime öncelik verilmelidir.

Direniş ekonomisinde halk, içeride üretilen malları öncelikli olarak tüketmelidir, bu yüzden içeride üretilen malların kalitesine önem verilmesi gerekiyor. Bunun için üretime bilimsel açıdan yaklaşmak şarttır, 

Kaliteli mal üretimi için bilme ve sanayi ile üniversiteler arasında yakın ilişkiye ciddi ihtiyaç var. Bu yüzden direniş ekonomisinin en önemli ve etkin bileşeninin bilgi tabanlı olmasıdır. Bilgi tabanlı ekonomi, bilimden servet üretme peşinde olup, üstün teknolojilere dayalıdır ve bilim ve teknolojiyi ticaret dönüştürmeye çalışıyor.

Özel bilim ve teknolojiler, çok büyük gelir kaynağı olabilir ve ülkeler için karlı ticarete sebebiyet verebilir. Bilimsel ve Teknolojik kapasite, toplumun ithalat ihtiyaçlarını en düşük seviyeye indirebilir ve yaptırımlara göz diken düşmanı, başarısız kılabilir. 

Bilgi tabanlı ekonomi bilimden servet üretmek peşindedir, bunun için bilim ve teknolojiyi ticarileştirmeye çalışıyor. güncel bilim ile modren teknik ve teknoloji birleşince çok verilmli sonuçları olabilir.

Örneğin bugün sera ekimi çok yaygınlaşmıştir, bu tür ekim için yüksek tekniğe anak az sermayaya ihtiyaç var, başka bir deyişle, az sermaye  ancak yüksek bilimle, geleneksel ekime göre daha fazla gelir elde edilebilir.

Bu arada, bilgi tabanlı ekonomide, elitlerin dikkate alınması çok önemli bir konudur. 

Elit,  bilim, sanat ve teknoloji üretimde etkinliği hissedilen etkin ve başarılı bir kişiye denir, bu kişinin zekası, yaratıcılığı, girişimciliği, fikri olgunluğu, bilim ve teknoloji üretimi için kullanıldığından, bilimsel ilerleme hız kızanır.