Şubat 01, 2019 12:59 Europe/Istanbul

Tarihi seyahatnameleri okumak, insanların bir bölge veya bir ülke ile tanışmaları bakımından değerli bir fırsattır.

Seyahatnameler, bir diyarın insanlarının yaşam tarzı, iş, doğa, coğrafya, inanç ve merasimleri gibi çeşitli özelliklerine ışık tutan ve antropoloji alanında önemli ve değerli kaynaklar sayılan eserlerdir.

Buna göre bugünkü sohbetimizde Hemedan kentine seyahatname yazarlarının gözüyle bakmak istiyoruz.

Hemedan kenti kültürel ve tarihi özel zenginliğe sahip olan bir kenttir. Tarih boyunca bir çok yabancı seyyah İran’a geldikten sonra Hemedan yöresini gezmeyi tercih etmiştir. Bu gezintilerin bazılarının ürünü değerli ve asla gözardı edilemeyecek önemli kaynakları oluşturan ilginç seyahatnamelerdir. Bu bağlamda Hemedan hakkında da İngilizce, Fransızca ve Arapça çok sayıda seyahatname yazılmıştır. Bu eserlerin her biri Hemedan tarihine ışık tutan kaynaklardır.

Miladi 9. Yüzyılın İranlı tarihçi ve coğrafya bilgini İbni Fakih Hemedani bu kenti gezdikten sonra ünlü eseri El Beledan’da Hemedan kenti hakkında şöyle yazıyor: Hemedan’ı kuşatan Bahtul Nasr’ın komutanı şöyle yazdı: Güçlü ve nüfusu kalabalık geniş bir kente geldim. Kentin etrafında sert, yüksek ve geniş girişleri olan hisarlar bulunuyor. Bu kentin uzunluğu dağın eteğinden Zeynoabad adı verilen bir köye kadardı ve tuğlacılar ve kuyumcular mekanı orasıydı ve hazineler ve mallar burada olması gerekiyor.

İbni Fakih Hemedani kentin inşa edilmesini Dara’ya bağlıyor ve ardından kentin konumu ve hassas durum ve düşmanların saldırısına karşı sağlamlığı hakkında kısaca bilgi veriyor. İbni Fakih bu kentten gözlemlerini şöyle anlatıyor:

Eski kent Hemedan’ın tam ortasında yer alıyor. Bu kent yüksek bir tepenin üzerinde inşa edilmiş ve dört giriş kapısı ve yüksek çatıları vardır. Bu mekanın güzelliği Dara’nın ilgisini çektiği için kenti burada inşa ettirdi. Bu mekan ondan önce bataklık ve sazan ve kamışlıkların ve yırtıcı hayvanların bölgesiydi ve suyu çekilince kent burada inşa edildi.

Miladi 10. Yüzyılın yazar ve ariflerinden Ebu Ali Kâtib, Hemedan kentini gezdikten sonra burada Sepiddej adında bir köşkten ve etrafındaki evlerden söz ediyor. Bundan başka Kâtib, Hemedan kenti Araplar tarafından ele geçirilmesi sırasında suyu kentin üzerine yönlendirildiğinden söz ederek şöyle yazıyor: Hemedan Araplar tarafından ele geçirildikten sonra temeli İslam öncesi döneme dayanan kale şeklinde bir bina ile sınırlıydı. Sepiddej ya da Beyaz kale, iki tepeden oluşuyordu. Büyük tepenin adı Musalla tepesi ve küçük tepenin adı MAL tepesiydi, ki günümüzde Ekbatan tepesi olarak bilinir.

Kâtib’in sözünü ettiği küçük tepe şu son döneme kadar Hemedan kentinin merkeziydi, fakat Musalla tepesi şimdiye kadar olduğu gibi yerinde kaldı ve içinde İslam öncesi döneme ait bir kalenin bazı eserleri ve kalıntılar bulunuyor. Kuşkusuz Sasanilerin iktidarının sonunda Hemedan’ın tek iskan edilebilecek noktası olan beyaz kale, Ekbatan tepesi üzerinde kent merkezini oluşturdu. Emevilerin iktidarında bu beyaz kale bir duvarla çevrilmişti ve dört de girişi vardı ve herkes bu girişlerden beyaz kalenin içine girebiliyordu.

Bir çok seyahatnamede hemedan kentinden İran’ın doğusu ve batısı ve merkezinden geçen yolları birbirine bağlayan bir kent şeklinde söz ediliyor. Hemedan bir yandan Tebriz’den Trabzon ve Karadeniz’e uzanan yolun ve öbür yandan da Basra ve Bağdat’a uzanan yolun üzerinde yer alıyordu ve her türlü kafile veya kervan bu güzergahları kullanmak istediği takdirde Hemedan’da konaklaması gerekirdi. Hemedan kentine uğrayan ticari kervanların sayısı çok fazlaydı, bu yüzden Jackson seyahatnamesinde Hemedan’dan İran depolu şeklinde söz ediyor. john Wishard da Hemedan’ın ticari ve iktisadi konumu hakkında şöyle yazıyor: Bol ticaretli ve alış verişli bir kenttir. Batıda yer alan Kürdistan’ın her yerine ürün gönderme merkezidir. Hemedan ayrıca çeşitli Lor aşiretleri için de önemli bir pazardır.

Tarihi belgelere göre Hemedan kentine seyahat düzenleyen seyyahların büyük bir bölümü bu kentte deri sektöründen etkilenmiştir. Amerikalı ünlü şarkiyatçı ve dil bilimcisi William Jackson Hemedan kentini ziyaret eden seyyahlardan biridir. Jackson hş. 1281 yılında Hemedan kentini ziyaret etti. Jackson bu kenti debbağların kenti şeklinde adlandırıyor ve Hemedan çarşılarını şöyle anlatıyor: Hemedan çarşıları çatı ile kaplanmıştır ve 500 kadar bol müşterili dükkanı vardır. Hemedan halkı inek ve koyun derilerini işlemek ve lüks mamulleri üretmekle ünlüdür.

Jackson o dönemde Hemedan’ın dört mahallesi ve her mahallenin ayrı muhtarı bulunduğunu ve muhtarlık mesleği miras yoluyla el değiştirdiğini belirtiyor. Jackson ayrıca bu mahallelerin birbiriyle rekabet ettiğini kaydediyor.

Fransız seyyah Jean Chardin de Hemedan kentini ziyaret eden seyyahlardan biridir. Chardin Hemedan hakkında kaleme aldığı yazılarında bu kentin deri sektörüne işaret ediyor ve Hemedan halkı bu sanatta herkesten daha çok usta olduklarını vurguluyor.

Chardin, Hemedan’da ham derinin iki yöntemle işlendiğini belirtiyor ve Hemedanlı debbağların koyun, keçi, inek, at ve eşek gibi hayvanların derilerini çok iyi işlediklerini ifade ediyor.

Kent Jolyn Dvshvshhvvr (Kont Julin de Roşşuvar) 1870 yılında, İran’da Gacar kralı Nasıreddin iktidarın başındayken Fransa devleti tarafından İran’ın iktisadi, ticari ve sanat alanları ile ilgili bilgi toplamakla görevlendirildi ve bu doğrultuda İran’a bir seyahat gerçekleştirdi. Fransız seyyah daha sonraları gözlemlerini İran seyahati anıları adlı bir kitap şeklinde yayımladı.

Fransız seyyah İran’da bulunduğu günlerde çeşitli kentleri gezdi ve her yörenin gelenek ve göreneklerini, halkın davranışlarını, o günlerde yaşanan hadiseleri gözlemledi ve bazen hükümet ve saray ve devlet erkanlarına hakim olan fesadı ifşa etti. Fransız yazar İran seyahati beklentilerinin ötesinde onu hayran bıraktığını belirtti.

Fransız seyyah Roşşuvar eserinde Hemedan kentini şöyle anlatıyor: Ben Tahran’dan ayrılarak Hemedan’a doğru yola çıktı. Hemedan Tahran’dan 53 fersah uzaklıktadır ve bu yolu sekiz veya dokuz menzille katetmek gerekir. Hemedan, Ekbatan kalıntıları üzerinde inşa edilmiştir. Ancak Ekbatan çok daha geniş ve daha önemli bir kentti. Hemedan tarihi Ekbatan kentinin sadece küçük bir bölümüdür. Hemedan’ın çevresini saran tarlaların altında Ekbatan kalıntıları yatıyor. Bu kenti geçmişlerimiz yedi hisarı yüzünden çok övmüştür.

Fransız seyyah Roşşuvar eserinde Hemedan kentini anlatmayı şöyle sürdürüyor: Hemedan, Kürdistan sıradağlarının en yüksek dağı olan Elvend dağının eteğinde yer alıyor ve halâ önemli bir kenttir. Havası soğuktur ve içinde bir çok çeşme yer almaktadır. Kent yüksek bir yere inşa edildiğinden havası çok güzel ve hoştur, çevresi de iç açıcıdır. Hemedan’ın Abbasabad adlı gezinti yapılan alanı insanları cezbeden bir yerdir. Kent sakinlerinin besinini karşılayan tahıldan başka kentin çevresinde çok sayıda üzüm bahçesi vardır. Hemedan’ın 30 bin nüfusu vardır. Bunlardan 500 kadarı Ermeni, 1000 ila 1200 kadarı da Yahudidir.

Tarihte ve seyahatnamelerde de belirtildiği üzere Müslümanlardan sonra Yahudiler, Hemedan nüfusunun ikinci kalabalık grubuydu. Bunun sebebi burada Astar ve Mordahay’ın mezarlarının bulunmasıydı. Gacarlar döneminde Hemedan’ı ziyaret eden bazı seyyahlar bu kentte Yahudilerin mahallesinden söz etmiştir. Örneğin Rusya devletinin temsilcisi ve Gacarlar döneminde İran ve Osmanlı’nın ortak sınırını belirleme komisyonu Başkanı Messi Çirikov, 1854 yılında Hemedan Yahudilerinin ayrı bir mahalleleri bulunduğunu yazmış ve bunun sebebini de Yahudilerin kimliklerini koruma ve daha uygun sosyal yaşama kavuşmanın yanında güvenliklerinin gereği şeklinde ifade etmiştir.

Rus diplomat Çirikov ayrıca Hemedan kenti, her biri belli bir sebebi olan ayrı ayrı mahallelere bölündüğünü ve bazı mahallelerin ve sokakların adlandırılması da oralarda yaşayan insanların mesleği ile ilgili olduğunu ve bazı mahallelerin adı da oralarda yaşayan etnik veya dini gruplardan kaynaklandığını ifade ediyor.