Ekim 24, 2016 17:26 Europe/Istanbul

Asya ve Afrika'daki kriz merkezlerinden Avrupa'ya yönelik sığınmacı dalgası, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa için en büyük güvenlik, siyasi, ve toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir.

Bu sorun, Avrupa halkinin, milliyetçilik, radikal sağ ve göçmenlerle mücadele elen partilere eğilimini arttıran etkenlerden biridir, öyle ki, Avrupa'nın yakınlaşma projesinin temellerni sarsmıştır.

Tarih boyunca, insanlar, savaşlar, işgal, şiddet ve bu gibi diğer sorunlar yüzünden kendi evleri ve ülkelerini terk etmek ve güvenlik bölgeler ve noktalara gitmek zorunda kalmışlar.

Bu kişiler, şiddet, ölüm ve saldırı korkusuyla kendi vatanlarını istemeyerek terk edip, başka ülkelere giderek, bu sorunlardan kendilerini korumaya çalışmışlardır.

Sığınmacı sorunu da bugün bu tarihi kural dışında değil.

Yaşadığımız bu çağda, sanayideki ilerlemelere rağmen, ahlak ve insan haklarına karşı saygı zayıflamışdurumda, güçlülerin güçsüzler ve zayıflara zulmü artmıştır. Avrupa'da da sığınmacıların durumu şu sıralarda, BM Mülteciler Yüksek Komiseri, en esef verici insani felakat olarak nitelediği ölçüde kötüdür.

Uluslararasıörgütlerin belirttiğini göre, Avrupa'daki ülkelerde bulunan sığınmasız göçmenler, insani felaket eşiğine gelmiş durumunda ve insan hakları konusunda güzel ve sayısız cümleler kullanılırken, insanın dili, bu göçmenlerin durumu ve onlara karşı yapılan iğrenç muameleleri söylemekte aciz kılır.

Kendi yerlerini muhtelif sebeplerden terk etmek ve başka yerlere sığınmak zorunda kalan kişi, kişiler veya gruba "sığınmacı" sözcüğü kullanılır.

insanın varoluşundanşimdiye kadar, can güvenliğinin sağlanması, içgüdülerinden biri olagelmiştir. Bu tehlike ilk başta, yırtıcı hayvanlar ve ardından insanın kendi türünden olmuştur. Bu tehlikeden kendini korumak için insanlar mağaralar veya yırtıcı hayvanlara ulaşamadığı mekanlar ve yerler sığınıyordu.

Topluluklarşekillendikten sonra, yırtıcı hayvanlar korkusu yerini insanın kendi türü aldı ve böylece güçlüler, güçsüzlere zülum etmeye başlayıca, karşıtaraf kaçmak zorunda kaldı.

Yeni keşfedilen Amerika topraklarına ilk göçmenlern göç etmesi veya Amerika'daki iç savaşlarda bu doğrultuda olmuştur.

20. Yüzyılda da, 1. Dünya Savaşı, göçmen ve sığınmacı dalgalarına sebiyet verdi ve ardından sığınmacıara destek amacıya bazı anlaşmalar imzalandı.

Ancak bu anlaşmalar, kapsamlı olmadığı için sığınmacıların yeni sorunları ve artan sayılarınıkarşılayamadı.

Bu yüzden BM Genel Kurulu'nda 1950 yılında, sığınmacıların durumunun netleşmesi gerektiği konusunda bir kararname onaylandı ve bunun ardından 1951 yılında Sığınmacılar Konvansiyonu oluştu.

Savaşlar ve doğal afetler, insanları geçtiğimiz asırda toplu ve geniş gruplar halinde göçe zorlayan esas nedenler olmuştur.

Kriz yaşanan bölgelere komşu ve çevre ülkeler de genellkle, bu toplu göçlerin ilk varak noktası olmuştur.

Afrika, Asya ve Latin Amerika'da geçtiğimiz yüzyılda bu türden göçler, çok fazla olmuştur.

Geçtiğimiz çağda milyonlarca göçmene evsahipliği yapan ülkelerden biri de İran İslam Cumhuriyeti'dir.

İran halkı 30 yılıaşkın bir süredir, Afganistan ve Irak'tan milyonlarca göçmeni ağırlamaktadır, bu insanlar ülkelerinden yaşanan savaşlar ve güvensizlikten dolayı kendi evlerini terk etmiştir.

Şu an İran İslam Cumhuriyeti'nde yaklaşık 3 milyon göçmen Afgan bulunmaktadır.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, defalarca kendi raporlarında, İran halkı ve hükümetni, milyonlarca göçmen Afgan'ı ağırladığı için takdir etmiştir.

Arap ve Batıkoalisyonu artı Türkiye'nin Suriye'de 2011 yılında sebebiyet verdiği krizin büyümesinin ardından bu ülke harabeye dönüşmüştür ve milyonlarda sığınmacı,Türkiye, Lübnan ve Ürdün'a sığınma zorunda kalmıştır. Bu ülkelere giden Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları sorunlar yüzünden daha iyi yaşam şartlarınıyakalama ümidiyle Avrupa'ya muhtelif yollardan gitmeye çalışmışlardır.

Onların birçou, çürük kayıklar ve teknelerle, Akdeniz'in azılı dalgalarını geçmeye çalışmış,ancak bu yolda yüzlerce sığınmacı özellkle çocuklar ve kadınlar denizde boğlarak hayatını kaybetmiştir.

Avrupa sahillerine varmayı başaran sığınmacılar, acı kaderin kendilerini beklediğinden habersizdi. Dünyada insan haklarına sahip çıktıklarını iddai eden taraflar, Avrupa'ya yönelik göç dalgalar karşısında, bütün uluslararası anlaşmalara rağmen, sınırları kapatma ve seçim yasalarını değiştirme yoluyla sığınmacıların kabulünü önlemeyi tercih ettiler.

Ve gelinen noktada ise Avrupa'daki sığınmacılar, güvenlik güçleri, polis ve ırakçıların şiddeti, hakaret içerikli davranışı ve saldırılarına maruz kalmaktalar.

2015 yılının başlarından bu yana, Avrupalı ülkelerde neredeye hergün göçmenler ve sığınmacıların şiddet ve saldırıya uğradıklarına dair haberler yayınlanmıştır.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de göçmenler konusu ile uğraşan bütün Avrupalı ülkeden müzakere ve diyalog yoluyla bir kriz son vermelerini ve bütün göçmenlerin insan haklarına destek vermeye bağlı kalmalarını istedi. Ama bu uyarılar, Avrupalıhükümetlerin sığınmacılara karşı politikalarında bir değişikliğe neden olmadı.

Uluslararası kurallar ve anlaşmalar uyarınca, göçmenleri, göçmenlik ve sığınmacılık suçuyla tutuklamak yasaktır.

Buna rağmen ve Avrupalı ülkelere giden göçmenler ve sığınmacıların sayısının artmasıyla Avrupalı ülkeler, göçmenleri ağırlamak için uygun tedbirler ve caydırıcıönlemler alamadıkları için onları tutuklayarak, hapse attılar.

Bu sığınmacıların çoğunu, Irak, Suriye ve Afganistan gibi savaş ve krizlerin yaşadığı ülkelerin vatandaşları oluşturuyor.

Mecaristan polis, sınırda, bu ülkeye girmek isteyen Suriyeli sığınmacıları engellemeye çalıştı,sığınmacılar direnmeye başlayıca, polis tarafından darb edildiler. Polis, sığınmacıları darb etmekle de yetinmedi, onlara doğru biber gazı da sıktı.

Bu olay ile ilgili yayınlanan videoda, yüzü kanlar içinde çocuğunu kucağında zor tutmaya çalışan bir baba görünüyor.

Almanya'da sığınmacıların kaldığı bir kampta yaşanan olaylarla ile ilgili yayınlanan görüntüler de bu ülke yetkililer için büyük skandala yol açtı.

İspanya televizyon kanalının analisti, yayınlanan bu görüntüler ve sığınmacılara reva görülenlerişu şekilde ifade etti: "Burası Ebu Gurayib değil, Almanya'daki sığınmacıların kaldığı merkezlerden biridir... Kampta çalışan bekçilerden biri, çizmesiyle Cezayir'li bir sığınmacının kafasına vurarak eğleniyor."

Başka bir görüntüde de, kamp çalışanlarının bir sığınmacıyı, üzerine kustuğu minderde yatmasınıistiyor.

Almanya, Avusturya veİsviçre gibi bazı Batılı ülkeler, sığınmacı dalgası karşısında ilk başta, insani jest sergileyerek çiçekle sığınmacıları karşıladılar. Ancak sığınamcıdalgası devam edince Avrupalı ülkelerin tutumu değişti.

Şu an Avrupalıülkeler, sığınamcıların Avrupa'ya gelmesine yönelik ortak görüş içindeler.

Bu görüş uyarınca, Avrupa'ya göçmenlerin girişi engellenmeli, bu bağlamda bir anlaşmazlık varsa, bu hedefe nasıl ulaşılması noktasındadır.015