Mayıs 10, 2019 15:28 Europe/Istanbul

Bu bölümde ise Hz. Nuh'un eşini konu edineceğiz.

Nuh as devrinde yer üstünde fesat yaygınlaşmış ve insanlar da tevhid ve adalet dinine sırtlarını dönerek putlara tapmaya başlamışlardı. Sınıf farkı günden güne artıyordu ve güçlüler zayıf olanların haklarını ayakları altına alıyordu. Cebbarlar ve zalimler ise mustazaflar ve zayıfları daha da kötü bir duruma sürüklüyorlardı. Böyle bir durumda Allahu Tela Hz. Nuh as'ı görevlendirerek onu kitabı ve şeriatı ile beraber insanları tevhid dinine çağırması ve yalan ilahları terk etmeleri ve eşitliğin sağlanması için mebus etti.  Kuranı Kerim'deki Nuh suresinin 3'üncü ve 4'üncü ayetine göre Nuh as peygamber olarak seçildikten sonra halkına şöyle dedi:" “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”

Nuh as tevhidin yayılması ve putperestliğin kökünün kazınması için görevlendirilen ilk ulul azm peygamber idi. Nuh as şehirde yaşayan bir aileden olup eşi ise Vagıla idi. Bu kadın iffetli olmasına rağmen ancak kötü bir huyu vardı. Kuranı Kerim'de de bu sebepten dolayı kınanmış ve azarlanmıştır. Nuh'un eşinin kötü özelliği evin sırlarını dışarıya taşıyıp Nuh'u şikâyet etmesi idi.

Bunun yanı sıra o bir kâfir olup Hz. Nuh'un şefkat dolu öğütlerini ve uyarılarına aldırmıyordu. Nuh as'ın eşinin hikâyesi kişilerin yetiştiği ortamın dini terbiyede mutlak ve yüzde yüz bir etki yaratmayacağını ve kişinin kendi iradesi ve seçimi ile yanlış bir yolda ilerleyen topluma ve koşullara ters hareket ederek bile doğru yolu bulabileceğini gösteriyor.

Başka bir deyiş ile kendi iradesi ve farkındalığı ile bir seçim yapan birisi kendi saadeti veya mutsuzluğu tablosunu çizer.

İnsanlar Hz. Nuh as devrinde gaflet ve habersizlikle meşgul iken, ne yaratılış ve hilkat felsefesi üzerinde kafa yoruyor ne de hurafe inançlarından, kötü huylarından utanç duyuyorlardı. Bunun üzerinden yıllar geçti. Bu sürede Nuh'a iman getirip onun ilahi davetini kabul edenlerin sayısı yüzü bile aşmadı!

Nuh as'ın eşi de çoğunluğa uyarak, küfür ve itaatsizliğinde ayak diremekten vazgeçmedi. Bu kadın eşine hürmet etmeyip kavmin arasına gelip onların Nuh'un çağrısına uymalarını da engellemeye çalışıp şöyle diyordu: Nuh ihtiyarlamış, aklını ve düşünme gücünü yitirmiştir. Bu kadın herkesten daha fazla Nuh as risaletinin ilahi ışığına yakın olmasına rağmen Peygamberin öğütlerini ve hikmet dolu sözlerini dinleyen Vagıla'nın ruhunda etki yaranmadı.

Halbuki Vagıla kendi temiz fıtratını koruyabilip kemal arayan bir ruhu olsaydı, hak ve saadet yolunda en güvenli kılavuz olan Hz. Nuh aracılığı ile büyük adımlar atabilirdi. Ancak Nuh'un eşi sürekli eşini kötüleyerek, bu seçkin ve Allah'ın salih kulunun şahsiyetini zedelemeye çalışıp böylece hidayet yolundan uzak düştü.

Evlenmeden güdülen en önemli amaçlardan biri de eşlerin bir birinin yanında huzur ve sükun duymalarıdır. Aile ortamında sefa, samimiyet ve tek yürek olmak, bir evliliğin en ala amacının ulaştığını gösterip eşlerin kendi görevlerini yerine getirdiklerini ortaya koyuyor.

Bu arada kadınların duygusal açıdan daha da güçlü olması, onların ailenin ruhsal sağlığının sağlanmasındaki rolünü daha da belirgin hale taşıyor.

Bir kadın eşinin sorunlar karşısındaki yorgunluğunu ve umutsuzluğunu giderebilir. En azından onun elemleri ve mutsuzluklarına ortak olup sabır taşı ve sırdaşı olabilir. Bir kadın eşinin moralini bozarak ailenin temellerini da sarsmak gücüne sahiptir.

Küfür karanlığı insanın vücuduna musallat olup onun fıtratındaki insaniyeti ve Allah'ı arayan ruhuna gölge salırsa o zaman herhangi bir dış etken bile bu insanın ruhunu bürüyen karanlığı temizleyemez.

Hz. Nuh as'ın eşinin hikayesi de acı bir gerçeğin açıklayıcısıdır.

Kuranı Kerim'deki Tahrim suresinde Lut as'ın eşinin yanı sıra Hz. Nuh as'ın eşinin adı da geçmiştir. Bu surenin 10'uncu ayetinde şöyle buyrulmuştur:" Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi."

Bu ayette kafirlerin helaket ve mutsuzluktaki özellikleri ve hali anlatılmaktadır. Şu ayeti şerifede şöyle buyrulmaktadır: Nuh veya Lut'un eşinin bu hale düşmesi Allah'a ve resulüne yaptıkları ihanetten dolayı idi. Kim ki böyle bir ihanette bulunursa mutsuz bir sonuca varacaktır. Peygamberler ile akraba olsa bu onu bu sonsuz sonuçtan kurtaramaz.

Bilindiği üzere örnek olan özellikleri hem kötü hem de iyi olabilir. Kuranı Kerim'de kötü kadınların en büyük özelliklerine değinilmiştir. Bu özelliklerin en büyüğü ise ihanettir.

Nuh as'ın eşi sabırlı bir peygamber ve vahyin odak noktasına en yakın ortamda yer alan bir kadındı. Ancak ilahi öğretilerden  o kadar uzak kaldı ki hain olarak adlandırıldı. Vagıla, eşi Allah'ın peygamberine hürmet etmeyip tam tersi nübüvvet yolunda engel oluşturmak ve hak ışığını söndürmeye kalkan kafir bir kadın olmayı seçti. Vagıla, inat ve uzlaşmazlık bayrağını eline almasından dolayı cehennemde yer almayı hak etti.

Sonunda imanın güçlü fidanı ile salih amele koyulup Allah peygamberinin en iyi hamisi ve yardımcısı olabileceği halde, bu kadın cehalet ve hurafecilikte kendini kaybederek Hz. Nuh as'ın düşmanı kesildi ve işte bu yüzden sonsuz azabı hak etmiş oldu.

Bir insan, Allah'ın salih kulunun eşi bile olsa, kendinden gafil olmamalıdır. Maddi dünya ve gündelik olaylar onu ruhani ve manevi boyutlardan uzaklaştırmamalıdır. Bu boyutları unutan birinin, Allah ile ilişkisi de kesilir veya ilahi ilişkisi ruhsuz ve anlamsız bir seviyeye geriler.

Nuh as'ın eşi ise ruhunda şirk ve küfür ortaya çıkan bir kafir olarak ilahi azabı hak etti. Nuh as ise uzun yıllar kavmine doğru yol göstermeye çalıştı ancak onların hidayete ermesinden umudunu kesmiş oldu. Bunun ardından ilk olarak kavmine lanet okudu. Daha sonra Allah tarafından Nuh'a bir gemi yapması emri verildi.

Nuh as'ın eşinin insanlara kötü bir örnek gösterilmesinin sebebi ise ilahi ocaklarda yetişen birisinin ruhsal ve inanç bakımından da ilahi inançlara uyması gerektiğini göstermektedir. Yoksa ilahi bir inancı olmayan birisinin böyle bir ortamda varlığı da anlamsızdır. Her insanın kendi yaptıkları ve seçtikleri onu kurtarıp veya azaba götürebilir. O zaman, herkes kendi düşünceleri ve inançlarını dikkat ile gözden geçirmeli ve bu kadar önemli bir mesele üzerinde kafa yormalıdır.