Nisan 30, 2016 06:53 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde süslenme ve tertemiz görünmenin önemi hakkında konuşacağız.

Bilindiği üzere insanoğlu fıtratı itibarıyla sürekli tertemiz, güzel ve bakımlı olmak ister ve çirkin olmaktan ve üstü başı düzgün olmamaktan sakınır. Bakımlı olmak veya süslenmek, insanın kendini süslemesi, üstüne başına çeki düzen vermesi anlamına gelir. Bazen bundan uyumlu olmak ve hazırlanma şeklinde de söz edilir. Kuşkusuz bu anlamlar birbiriyle bağlantılıdır, zira süslenmek bir nevi düzenli olmak, uyumlu olmak ve hazırlıklı olmakla beraberdir.

Bakımlı olmak veya süslenmek, beşeri toplumların tarihinde her zaman ilgi odağında olan bir davranıştır ve insan yaşamının bir çok alanını doğrudan etkiler.

Bu etki alanı insanın giyim kuşamı gibi en yüzeysel özelliğinden düşünce ve inanç gibi en derin özelliğe kadar geniş bir alanı kapsar. İnsan güzel ve tertemiz olunca kendini varlık alemi ile uyumlu halde bulur. Çünkü dünya güzel ve süslüdür. Yüce Allah varlık alemini rengarenk yaratmış ve tüm bu güzellikleri insanlara sunmuştur. Bazıları insanların güzel görünme eğiliminin doğadan ve varlık aleminin haşmet ve azametinden etkilendiğini beyan eder. Varlık alemindeki tüm güzellikler yerden göklere kadar her yerde karşımıza çıkar. Bu güzellikler insanoğlunu yaratılış alemine hayran bırakan etkendir.

Kur'an'ı Kerim bir çok ayette doğanın güzelliklerini ve bu güzelliklerin çeşitli kalıplarda yansımalarına işaret eder ve insanlara hatırlatır.

Bu ayetlerin çoğu bizleri doğa kitabını ve içindeki güzellikleri düşünmeye teşvik eder. Örneğin Saffat suresinin 6. Ayetinde şöyle okumaktayız:

Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.

Yüce Allah doğayı her türlü çiçek, ağaç, bitki, yeşillik, ırmak ve denizlerle süslemiştir, nitekim Kehf suresinin 7. Ayetinin bir bölümünde de şöyle okumaktayız:... yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık.

İnsanoğlu sadece güzelliği sevmekle yetinmiyor, aynı zamanda türlü araç ve gereçleri kullanmak ve yüklü masraflar yapmak sureti ile kendini ve yaşadığı ortamı güzelleştirmeye ve süslemeye çalışır. Gerçekte bir çok insan yaşamında sarf ettiği paranın büyük bir bölümünü ve zamanının önemli bir kısmını bu iş için harcar.

Beşeri toplumların bir çok sanat ve kültür sergileri insanların güzelliğe olan eğiliminin ürünüdür. Güzelliği sevmek insan yaşamının tarihinde daimi bir unsur olarak yer almıştır. Öyle ki beşeriyet tarihinin hiç bir diliminde insanların güzelliği sevme duygusundan boş kalmamıştır. Bu durum güzelliği sevmenin insanların özünde ve fıtratında var olan bir duygu olduğunu ortaya koyuyor.

İnsan fıtri olarak güzeli sever ve duyguları da güzel olan her şeyle harekete geçer.

İnsanlar güzellikle karşılaştıklarında özel bir zevk alır ve bu yüzdendir ki her zaman süslenmeye eğilimlidir, çünkü süslenmek, güzellikleri açığa çıkarır.

İnsanoğlu sadece güzelliği sevmez ve ayna zamanda güzel görünmeye özen gösterir. İnsanlar dış görünüşte ve davranışta güzel olmayı hem kendinde ve hem başkalarında sever ve bu yüzden her zaman bunun için çaba harcar. Sanat, bu çabanın sonucunda ortaya çıkan önemli bir üründür. Tarihi ve sosyolojik araştırmalar, milletlerin kültürel ve medeni üstünlüklerinin bir kriteri, onların kurduğu toplumda güzelliklerin tecelli etme derecesidir. Bu gerçeğin en somut tanığı ise Çin, Hint, Roma, Mısır ve İran gibi büyük toplumlarda sanat ve kültür bileşenleridir.

Şimdi esas sorulması gereken soru şu ki güzellik hakikati nedir ki insan hep onu arar ve ona doğru çekilir? Güzelliği tanımlamak oldukça zor bir iştir, fakat güzelliği bulan insan ona aşık olur ve onu sever. İnsan bir şelalenin veya bir bülbülün sesini yan yana ve uyumlu bir şekilde görünce hemen şöyle söyler: Ne kadar güzel bir manzara. Yani bir tabloda yer alan parçaların uyumu onu takdir etmeye ve daha doğrusu bu tabloyu yaratanı takdir etmeye yöneltir.

Evet, bakımlılık veya süslenmek, ilahi yaratılışın sonucudur ve bu da doğaya özel bir güzellik kazandırır. İnsanoğlu da Allah’ın mahluku olduğundan sürekli kendini ve iç ve dış dünyasını süslemeye özenir. Dolaysıyla güzel görünmek ve süslenmek bir birine sıkı sıkıya bağlı olan gerçeklerdir. Bir yanda insan güzellikleri seven Allah’ın mahlukudur ve öbür yandan türlü süs eşyaları ve malzemeleri ile kendini ve yaşadığı çevreyi süslemeye ve bundan zevk almaya çalışır.

İslam dininin kutsal tealimleri yüce Allah’ın insanlara sunduğu fıtri eğilimleri ile uyumlu olduğundan, süslenmenin önemi hakkında da ilahi ayetlerde çeşitli örneklere rastlamaktayız. Nitekim yüce Allah Araf suresinin 31. Ayetinde şöyle buyurur:

Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Kuşkusuz bu tavsiye sadece göreceli süslenmelerle ilgili değildir ve taharet ve takva gibi manevi süsleri de kapsar. Yüce Allah Araf suresinin bir sonraki ayeti olan 32. Ayette daha genel bir hükmü beyan ediyor ve süslenmenin ve bezenmenin din ve ilahi tealime aykırı olduğunu savunanların düşüncesini reddediyor. Ayette ise şöyle okumaktayız:

De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.

İmam Sadık (sa) da şöyle buyurur:

Yüce Allah güzelliği ve güzel görünmeye sever ve kötü hali ve kötü görünmeyi düşman sayar, zira yüce Allah kuluna sunduğu nimetin tesirini görmek ister. İmam Sadık’tan (sa) bunun nasıl olacağı sorulur, o hazret şöyle karşılık verir: Temiz ve güzel elbise giymeli, hoş koku kullanmalı ve evinize temizlik yapmalısınız.

Allah resulü (sav) de bir vecizesinde yüce Allah kirli ve üstü başı dağınık insanı düşman saydığını buyurur. O hazret bu yüzden ümmetinden kendilerinden ve evlerinden ve yaşadıkları ortamlardan çirkinlikleri ve kötülükleri uzaklaştırmalarını ve başkaları ile karşılaştıklarında tertemiz görünmeyi ister.

İslam peygamberinin (sav) siyerinde ne zaman o hazret evden çıkmak ister veya birini kabul etmek isterse, en başta saçını taradığını ve üstünü başını düzelttiğini ve kendini bezediğini ve kendi görünüşünü görmek üzere bu kapta duran suya baktığını okumaktayız. Bunun sebebi sorulduğunda ise o hazret şöyle buyurmuştur: Allah teala bir kulu kardeşlerine doğru gittiğinde kendini onları karşılamaya hazırlamasını ve süslemesini sever.

İslam dininin evliyaları da dış görünüşün düzgün olması konusunda bol bol tavsiyelerde bulunmuştur. Temiz ve düzgün elbise giymek, saç sakalı taramak, vücudu temiz tutmak ve başkalarında nefret duygusu uyandıracak ağzın kötü kokusu gibi durumlardan sakınmak, misvak kullanmak, dişlerin arasını temizlemek, evliyaların tavsiyeleri arasında yer alıyor.

Sonuçta İslam dini her zaman dış görünüşün düzgün olmasına vurgu yapmıştır. Dolaysıyla eğer bir müslüman üstü başı düzgün olmayan bir şekilde toplumun karşısına çıkarsa bu hali, İslam aleyhinde bir propaganda malzemesi olur. Kuşkusuz dış görünüşle ilgili kayıtlardan kurtulmak, asla insanın kendini bezemekten mahrum bırakması ve başkalarının gözünde hor görünmesi anlamına gelmez. 015