Mayıs 16, 2021 21:55 Europe/Istanbul

Bu bölümde Şehit Kasım Süleymani'ye yönelik suikastın uluslararası insan hakları hukuku ile nasıl çeliştiğini ele alacağız.

Geçen bölümde   General Kasım Süleymani'ye yönelik Amerika'nın planlı suikastının  uluslararası ilkeler ve kurallara aykırı düştüğünü, özellikle de müdahale etmeme, devletlerin egemenliği, kaba kuvvete baş vurmama ve dokunulmazlık ilkeleri ile örtüşmediğini  inceledik. Bu bölümde ise Şehit Süleymani'nin  İHA'lar ile suikasta uğrayıp şehit düşürülmesinin  uluslararası insani hukuk açısından  nasıl değerlendirildiğini ele alacağız. 

Uluslararası insani  hukukun asıl amacı   sivillerin ve savaş meydanlarını terk edenlerin kerametini, sağlığını ve hayatını korumak ve kollamaktır.   Uluslararası insani  hukuk   insanların temel haklarını ve de  savaş koşullarındaki kurbanların haklarını savunmaktadır.  

İran'da uluslararası hukuk hocası olan Dr. Ali Fakih  Habibi  ise şöyle diyor:"   Uluslararası insani hukuk, insani nedenlerden dolayı  çatışan ve hasım taraflarına  savaş araçlarına ve yöntemlerine baş vurma yönündeki seçimlerini kısıtlıyor.  Uluslararası insani hukuk,  çatışmalardan etkilenen veya etkilenecek  şahıslar veya eşyaları desteklemektedir. 

Amerikalıların  kendi hasmane ve terör eylemlerini  haklı çıkarmak için baş vurdukları  sözde hukuki  izahlarından biri de  " planlı  terörün ve suikastın "  kaba kuvvetin yasaklanması ilkesi çerçevesinde  bir kural dışı durum sayılmasıdır.  Amerika uzun yıllardır  bu durumu suistimal etmiş ve buna dayanarak  terör eylemlerini sürdürmüştür.  

İsviçreli  tanınan hukukçu Nils Melzer ise şöyle diyor:"   Planlı terör ve suikast,    uluslararası hukuk uyruğu olan bir devletin planlı, önceden yapılmış planlar ve kasıtlılık çerçevesinde  suikast yapmak isteyen devletin  elinde bulunmayan bir kişinin öldürücü güce baş vurularak yok edilmesidir. "

 New York askeri üniversitesi   hukuk hocalarından olan Gary Solis ise   planlı  suikastın  sırf uluslararası veya uluslararası olmayan  bir çatışma durumunun  sürdüğü sırada  meşru olabileceğini söylüyor ve  silahlı bir çatışmanın söz konusu olmaması halinde  vatandaşların  suikasta uğramasının siyasi cinayet olduğunu savunuyor. 

Siyonist Rejim İsrail ve Amerika hükümeti de  dünya genelinde devlet terörizminin  öncüleri olarak Tel Aviv ve Washington terör devletleri için tehlike sayılan kişilerin yakalanmaması halinde onları öldürmeye hakları olduğunu düşünüyorlar.  Bu görüş açısından yola çıkarak  birçok kişi İHA'lar, uçaklar veya  helikopterler ile  hedef alınmış ve suikasta uğramışlardır. 

İranlı uluslararası meseleler  uzmanı ve araştırmacı  Dr. Hale Hüseyni Ekbernejad ise şöyle düşünüyor:"  Bir devlet tarafından desteklenen ve bir başka devletin egemenliğinde bulunan  topraklarda düzenlenen planlı suikast girişimi,   BMT anlaşmasının  2. maddesinin 4'üncü paragrafında  kaba kuvvete baş vurmanın yasak olduğu ilkesi yüzünden  sırf uluslararası hukuktaki  müstesna durumlarla açıklanabilir. "

BMT Anlaşmasının  4'üncü maddesinin 2'inci paragrafında   tüm üyeler  başka bir ülkenin siyasi bağımsızlığına ve  toprak bütünlüğüne yönelik  tehdit oluşturmaktan ve kaba kuvvete baş vurmaktan sakındırılıyorlar. 

Tabii bu hususta üç durum istisna sayılmaktadır.   BMT Anlaşmasının 51'inci maddesine göre meşru savunma hakkı,  Güvenlik Konseyinin  BMT Anlaşmasının 42'nci maddesine göre   küresel barış ve güvenliği tekrar inşa etme girişimleri ve de  hedef ülkenin kendi devletinin  tehdit ve kaba kuvvete baş vurulması çağrısı bu istisna durumlar sayılmaktadırlar. 

BMT Anlaşması açısından Güvenlik Konseyinin yetkileri, tam bağımsız bir istisna sayılmıyor. Bu durum da  BMT anlaşmasına üye ülkelerin  rızasına bağlıdır.  Bu yüzden BMT Güvenlik Konseyi  bu rıza olmadan  bu yetkiden yararlanılması da yasaktır.  

Bu açıdan   uluslararası hukuk ve BMT Anlaşmasında adı geçen istisna durumlar arasında yer almayan planlı bir suikast, saldırganlığın  ve ihlalciliğin ta kendisi sayılır.  Böyle bir yasağı çiğneyen taraf ise  sorumluluk üstlenmiş olur ve medeni, hukuki ve cezai olarak kovuşturulabilir ve cezaya da tabii tutulabilir. Bu yüzden uluslararası hukukta planlı suikastların  yasaklanışı,  "kaba kuvvete baş vurmanın yasak olduğu" ilkesinin net bir örneği olarak sayılır. 

Planlı suikast operasyonlarının  destekçileri açısından  bu girişime baş vurmak,  meşru savunma hakkına dayalı olup   kaba kuvvete baş vurmanın yasak olması ilkesi hususunda bir istisna sayılır. Amerika terör devleti ise  General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi örgütü başkan vekili Ebu Mehdi Mühendis'e yönelik suikastı  BMT Anlaşmasında  kaba kuvvete baş vurmanın yasak olması hususundaki  istisnai durumlarından birini addediyor.   Amerika'nın bu utanmazlık örneği iddiasını hukuki açıdan incelemek için  General Kasım Süleymani'ye yönelik  terör operasyonunu  " Irak hükümetinin rızası " ve " kendini savunma " ilkesine göre gelecek bölümde inceleyeceğiz. 

Irak Haşdi Şabi Örgütü askeri gücünün  Irak'ın tamamen resmi ve yasal bir organı olduğuna dikkat edilmelidir.  Haşdi Şabi'nin Irak'ın iç yapısındaki hukuki mahiyeti hususunda   Kasım 2016'da  Irak parlamentosunda onaylanan Haşdi Şabi yasasına  değinmek mümkün. Bu karar çerçevesinde Haşdi Şabi örgütü Irak anayasasının  61'inci maddesinin ilk paragrafı ve 73'üncü maddesinin 3'üncü paragrafına istinaden Irak başbakanının silahlı kuvvetleri komutanı olarak denetimi altında bulunan bir organdır. 

Devletlerin kendi hava sahaları üzerinde tam ve münhasır egemenlik hakkı da, Chicago Sözleşmesinin 1'inci Maddesinde yer almaktadır.  Devletlerin hava egemenliği ise  toprakların üstü ve kara sularının üstüne olan hakimiyetidir.  Chicago konvansiyonuna göre  İnsansız Hava Araçlarının  diğer ülkelerin topraklarında  izinsiz uçması yasaktır.  Bu yüzden   İHA'ların  başka devletlerin hava sahasında uçması  için  hedef ülkenin  rızası alınması veya  meşru savunma hakkına dayalı belgeler sunulmalıdır. 

Bu arada, İran İslam Cumhuriyeti Kudüs Gücü komutanı General Süleymani'nin konvoyuna ve Irak'ın Bağdat havaalanındaki Haşdi Şabi örgütünün  başkan vekili Ebu Mehdi el-Mühendis'e de dahil olmak üzere çevresindekilere İHA saldırısının Irak hükümetinin rızasının alınması ilkesine  ve egemenliğine açıkça karşı olduğu ve açık bir ihlal sayıldığı aşikardır.  General Süleymani ve çevresindekilerin öldürülmesinin ardından Irak Dışişleri Bakanlığı, New York'taki temsilcisi aracılığıyla Güvenlik Konseyi Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne iki şikayet mektubu gönderdi. Irak Dışişleri Bakanlığı, ABD saldırıları ve Irak askeri mevzilerine yönelik saldırılar ve Irak topraklarında askeri komutanlara ve üst düzey bir yetkiliye suikast düzenlenmesine ilişkin iki mektubu uluslararası yetkililere sundu.

Irak hükümeti, Birleşmiş Milletler Teşkilatına yazdığı mektuplarda, General Süleymani ve çevresinin ABD tarafından Irak topraklarında şehir düşürülmesinin, bu ülkenin egemenliğinin "ciddi bir ihlali" olduğunu ve Irak'taki ABD askeri varlığının bu çerçevedeki şartları ihlal ettiğini vurguladı. Irak Dışişleri Bakanlığı, Güvenlik Konseyi'ni ABD'nin Irak'ı işgalini ve Irak topraklarında askeri komutanlara yönelik suikastı kınamaya çağırdı. Irak Dışişleri Bakanlığı da ABD'nin Bağdat büyükelçisi Matthew Luther'i çağırdı ve ABD'nin İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün şehit komutanı General Süleymani'ye yönelik suikastını Irak egemenliğinin ihlali olarak kınadı.

Irak parlamentosu, General Süleymani'nin şehit düşürülmesinden iki gün sonra ABD'li saldırganların Irak'tan sınır dışı edilmesini onayladı ve ABD-Irak güvenlik anlaşmasının şartlarının ihlal edildiğini  ve ABD'nin saldırganlığının ve yasadışı girişimlerini kınadı.  Irak parlamentosu, ABD'nin eylemlerinin uluslararası hukuku, insan haklarını ve güvenlik anlaşması haklarını ihlal ettiğine inanıyor.