Haziran 09, 2017 14:47 Europe/Istanbul

Seçimler her ülkede demokrasinin hayata geçmesi ve halkın o ülkenin siyasi nizamında ifa ettiği rolü ve konumunun ölçülmesi yönünde en önemli bileşeni ve kriteridir.

Seçimler gerçekte halkın siyasi kurumların şekillenmesi ve siyasi güç ve iktidarı uygulayacak kişilerin belirlenmesinde iradesini sergilediği arena ve çerçevedir. Böylece halk ülkenin yönetimi, gözetimi ve karar mekanizmalarında rol ifa eder.

Siyaset meseleleri uzmanı Kasım Caferi şöyle diyor:

İslam Cumhuriyeti nizamı, beşeriyetin yolunu değiştiren büyük ve etkileyici bir inkılabın mukaddes ürünüdür ve İran milletine çok değerli kazanımları sunmuştur. Örneğin bu millet artık kendi kaderini kendi ellerine aldığına şahit olmuştur ve şimdi onların oyları tek tek ülkenin kaderinde etkili olduğundan emindir. Çeşitli ülkelerde seçimlerin ifa ettiği role bakıldığında bu ülkelerde seçim sistemleri nizamlarının niteliğini ve niceliğini belirler. Çeşitli ülkelerde seçim sistemleri birbirinden farklıdır ve o ülkelerin anayasaları ve uzun yıllar düzenledikleri seçimlerin getirdiği demokratik deneyimlerinden kaynaklanır. İran İslam cumhuriyetinde de seçim süreci başta ABD ve Fransa olmak üzere diğer ülkelerin seçim sistemlerine nazaran daha mükemmeldir ve hepsinden daha önemlisi İran’ın seçim sisteminde halkın belirleyici ve tamamlayıcı rolünün özel öneme sahip olmasıdır.

İran İslam cumhuriyetinde seçmenler, adaylar ve seçimleri gözetleme süreci başka ülkelerin seçim sistemlerine nazaran kayda değer oranda daha yüksek kalitededir ve bu sistemde bireyselcilik ve maddi bakış ve lobi faaliyeti söz konusu değildir.

Bu şartlarda anayasayı kollama ve koruma konseyinin rolü, başka ülkelerin seçim sistemlerine bakıldığında daha önemli sayılır ve kimlikli ve kaliteli bir gözetime işaret etmektedir. İran’ın çeşitli seçimleri için belirlenen yöntemlerde en çok şeffaflık ve titizlik ilkeleri gözetilmiştir ve bu görevler içişleri bakanlığının yürütme heyetleri ve anayasayı kollama ve koruma konseyinin gözetleme heyetleri çerçevesinde tanımlanır.

Siyaset meseleleri uzmanı Alborzi şöyle diyor:

Biz öncelikle dönüp Batı demokrasisi ile dini demokrasinin mahiyeti ve felsefesi arasındaki farklılıkları görmeliyiz. Batı’da demokrasi mahiyeti ve felsefesi anlattıklarına göre halkın halka hakimiyeti temeline dayanır, fakat bu demokrasiyi aslında liberalizm, humanizm ve sekülerizm düşünceleri besler. Eğer aradaki farktan söz edecek olursak, İran anayasasındaki maddeye işaret etmemiz gerekir.  Bu maddede mutlak hakimiyetin Allah’a ait olduğu vurgulanır ve Allah’ın hakimiyeti, insan iradesi üzerine inşa edilmiştir ve insan kendi kaderine hakimdir. Yani dini demokrasi Allah’ın iradesinden kaynaklanan demokrasidir. Fakat Batı demokrasisi sözünü ettiğim üç düşünceden kaynaklanır. Eğer bunu açacak olursak, daha önce de belirttiğim gibi bizde seçimler dini demokrasinin ürünüdür ve bu seçimlerin tüm merhalelerinde siz Allah’ın iradesini görürsünüz. Yani adayların seçiminde önce de dediğim gibi ülkenin resmi mezhebine inanmak ve İslam cumhuriyetine inanmak veya başka merhalelerde Allah’ın iradesi göze çarpar.

Siyaset meseleleri uzmanı Alborzi şöyle devam ediyor:

Seçim kampanyalarında adaylar İslamî ahlaka uymak zorundadır ve her türlü taktiğe baş vurup zafer kazanamazlar. Batı demokrasisinde tüm merhalelerinde liberalizm vardır, sermaye ilk ve son sözü söyler, seçim kampanyalarında ne paralar harcanır. Amerika’da şu son seçimlerde Donald Trump Başkan olmak için ne paralar ki harcamadı. Bunlar Batı’da liberalizm temelinden serbesttir. Şimdi humanizme bakalım. Bireyin asaletine inanan humanizmde hem seçmen ve hem seçilen arasında asalet, her ne pahasına olursa olsun oy kazanan ve bunun için Makyavelizm sisteminden yararlanabilen kişinin asaleti kabul edilir

Siyaset meseleleri uzmanı Alborzi şöyle devam ediyor:

Sekülerizmde de bu zümre dinin siyasetten ayrı olduğuna inanır. Onlar siyasette dinin asla yeri olmadığını savunur. O zaman bunlar şu iki demokrasi arasında gördüğümüz farklılıklardır. Yani dini demokrasinin iradesi Allah'ın iradesidir ve Allah insanlar kendi kaderlerine hakim olmasını istemiştir ve kendi kaderlerine hakim olmalarının aracı da şu seçimlerdir. Bizim dünyaya tanıttığımız dini demokraside biz bu demokrasi ile beraber topluma dini ve İslamî değerlerin hakim olmasını istedik. Yani halk nasıl oy veriyorsa ve yöneticilerini seçiyorsa, bu yöneticilerin de dini çerçevede hareket etmeleri ve İslam şeriati ve yasalarına uymaları gerekir. Dolaysıyla bunlar dünyada yaygın olan bu iki demokrasi arasındaki farklılıklardır.

İran’da cumhurbaşkanlığı seçim yasasının 8. Maddesine göre cumhurbaşkanlığı seçimlerini gözetleme görevi anayasayı kollama ve koruma konseyine aittir ve bu gözetim genel bir gözetimdir ve seçimlerin tüm merhalelerinde uygulanır. İran’da seçmenler ve adayları için belirlenen şartlar Amerika ve Fransa gibi demokrasi iddiasında bulunan iki ülkeden daha mükemmeldir. Bu iki ülkede siyasi partiler ve eyalet oyları temel alınır. Ancak İran’da kim siyasi rical olursa ve anayasada belirtilen şartlara sahipse, aday olabilir. halk konusunda da İran’da hakim olan bakış, seçimlere çoğunlukçu bakıştır. Oysa bu bakış Fransa ve Amerika’da siyasi parti ve yaş temeline dayanır.

Şimdi gelin Amerika ve Fransa’da seçim sistemlerinin nasıl işlediğine şöyle bir göz atalım.

Önce Amerika ile başlıyoruz. Amerika’nın seçim sisteminde her vatandaşın seçim günü oy kullanabilmesi için önce kayıt yaptırması gerekir. Amerika’da vatandaşların kayıt yaptırması zorunlu değildir, ancak kayıt yaptırmadan hiç bir vatandaş seçimlerde oy kullanamaz. Amerika’da kayıt yaptırma işlemi, adayların ve siyasi partilerin oylamanın ve oy sayımının doğru yapıldığından emin olmaları içindir. Bu süreç İran’ın seçim sisteminde farklıdır ve halk seçimlerin düzenlendiği gün onlara sunulan imkanların çerçevesinde ve anayasayı kollama ve koruma konseyinin titiz gözetiminde seçimlere katılarak oyunu kullanabilir

Amerika’da adayların kayıt işlemini gözetleme süreci de siyasi partilerin görevidir ve gerçekte bu partiler seçimlerin adaylarını açıklar. Amerika’da eyalet ve federal düzeylerde her siyasi partinin en üst düzey kurumu adayların kayıt işlemini gözetler. Yani dünyanın bir çok ülkesinde içişleri bakanlığı adayların kayıt işlemesini yürütürken, Amerika’da bu görevi siyasi partiler yürütmektedir. İran’da bu görev içişleri bakanlığı ve anayasayı kollama ve koruma konseyine verilmiştir. Bir başka ifade ile seçimleri düzenleyen kurum adayların kayıt işlemini yapar ve ardından anayasayı koruma ve kollama konseyi adayların salahiyetini incelemeye başlar.

Siyaset meseleleri uzman Kiyumers Yezdanpenah şöyle diyor:

Batı’da yaygın olan ve bir bölümü kaos ve kargaşaya eşit olan demokrasinin aksine İran İslam Cumhuriyeti bu süre içerisinde bu süreçte uzaklaşmayı ve değersel bir demokrasi inşa etmeyi başarmıştır.

Amerika en karmaşık seçim kanunu olan ülkelerden biridir ve bir bakıma bu ülkenin merkezi seçim kanunundan yoksun olduğu söylenebilir. Amerika'da seçim rekabetlerinin mali konuları dışında diğer süreçleri eyalet yasalarına göre yürütülür. Bundan başka Amerika başkanlık seçimlerinde elektral kolej adında bir sistemi kullanır ki bu sistemde her eyaletin nüfusuna göre elektral oy sayısı belirlenir ve hangi aday elektral kolejin oylarından en az 270 oyu kazanırsa, başkanlık seçimlerinin galibi olur. Buna göre Amerika’nın seçim sisteminde halkın oyları pek önemli ve etkileyici değildir. Oysa İran seçimlerinde sandıktan ne çıkarsa ve hangi aday çoğunluğu sağlarsa Cumhurbaşkanı olur.

Şimdi de Fransa’ya geçiyoruz. Fransa’nın seçim yasası bu ülkenin anayasasının 3. Maddesinde açıklanmış ve seçmenlerle seçilenlerin şartlarını beyan etmiştir. 18 yaşını dolduran ve siyasi ve medeni haklardan yararlanan her Fransız vatandaş cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılabilir. Ancak Fransa seçim yasasının 5. Maddesinde oy hakkından mahrum kalma şartları belirtilmiştir. Örneğin başkalarının gözetimi altında olan yetişkin insanlar seçim listelerinde kayıt yaptıramaz. Yine mahkeme kararı ile bazı hukuk ve ceza suçlarından hüküm giyen kişiler de seçimlere katılma hakkından mahrum bırakılır ve seçim listelerinde kayıt yaptıramaz. Bu durum Fransa’da seçim sistemi coğulcu olmaktan ziyade nitelikçi bir mahiyeti olduğunu göstermektedir. İran’da ise mahcur ve mecnun kişilerin dışında gerekli şartlara sahip olan herkes seçimlere katılabilir ve hatta hapiste yatan mahkumlar bile oy hakkından mahrum bırakılmaz.

Siyaset meseleleri uzmanı Alirıza Davudi şöyle diyor:

Bakın, Amerika gibi bazı ülkelerde farklılıklar üç alandan kaynaklanır. Birinci alan esasen İran İslam Cumhuriyeti nizamı dışında özel olarak seçme hakkından yoksundur. Amerika gibi bir ülkede genelde iki aday karşı karşıya gelir. Gerçi bazıları bunu bir olumlu puan bilir, ancak acaba iki aday gerçekten toplumun tüm kesimlerini ve tüm sınıflarını ve tüm düşüncelerini temsil edebilir mi? bu noktada Amerikalıların demokrasisi çok ciddi aksamalarla karşı karşıyadır. Oysa İran’da şu son seçimlere bakın, adaylıkları onaylanan adaylar çeşitli kesimleri ve sınıfları temsil ediyor.

Fransa’nın seçim sisteminde adayların şartlarına gelince, adayların en az 23 yaşında olmaları, Fransa uyruklu olmaları gerekir. Öte yandan her aday, adaylık şartlarına sahip olan en az 500 Fransız vatandaşının imzasını toplaması gerekir. Yani adayı onaylayan kişilerin kendileri daha önce parlamento, belediye, yerel konseyler gibi resmi bir seçimde aday olup seçilmiş olmaları ve söz konusu adayı onayladığı sırada da aynı konumda olmaları gerekir. Bu 500 kişi en az 30 farklı seçim bölgesinden olması da şarttır. Bu sistem ise Fransa’nın seçim sistemi parti eksenli ve siyasi bağımlılık temelli olduğunu göstermektedir.